Tahammülsüz bir milletiz sanırım. Çok fazla eleştiriye gelemeyiz biz. Ama ben bugüne kadar eleştiriye açık bir insanım demeyeni de hiç görmedim desem yeridir. Bu arada iğneyi başkasına batırırken çuvaldızı da kendime tahsis etmiş durumdayım onunda altını çizmek isterim.
İki tür insan vardır bizde “BİZDEN ya da ONLARDAN”. Siyasete bakın, inanca bakın, desteklediği futbol takımına bakın hepsinde bu ayırımı rahatlıkla hissedebilirsiniz. En çok da gazeteler ve köşe yazarları sıkıntılı sanırım bu işten. İktidarın yapmış olduğu bir çalışmayı överseniz “Bizden” oluverirsiniz. Eleştirirseniz “Onlardan” kategorisine girmeniz an meselesidir.
Tüm bu tahammülsüzlüğün temelinde ne var biliyor musunuz?
“Demokrasi denen kavramın bir türlü tam anlamıyla kavranamamış olması. Zaten ülkenin acı gerçeklerinden biri olan darbeleri incelediğinizde hep bu tahammülsüzlüklerin toplumu çatışmaya ve kavgaya sürüklediğini rahatlıkla görebilirsiniz. Lafın kısası ne zaman demokrasi denen kavram tam anlamıyla toplum tarafından iliklerine kadar hissedilir işte o zaman birbirimizi daha iyi anlamaya çalışan, “ BİZDEN ya da ONLARDAN” yakıştırmalarına maruz kalmayan bir birey haline gelebiliriz.
Tabiri caizse “ONLARDAN” dı o, adı mı? Taner Yelkenci. Kocaeli Üniversitesi Felsefe Bölümünde öğretim görevlisi Dr. Taner Yelkenci. Keyifti onunla sohbet etmek hatta tartışmak. Her ne kadar aynı siyasi görüşe sahip olmasak da hayatımda gördüğüm ender tahammül sahibi insanlardan biriydi. Güler yüzlüydü herşeyden önce, masasına oturduğunuz zaman onun güler yüzü sizi rahatlatır. Bir başka savunurdunuz siyasi düşüncenizi, hayata bakış açınızı çünkü o anlayışla karşılar size kendi doğrusunu en tatlı diliyle anlatırdı.
Bu değerli akademisyeni geçen hafta kalp krizi sebebiyle kaybettik. Henüz 41 yaşındaydı. En verimli olduğu yaşta aramızdan ayrıldı. Hendekliydi Taner. Memleket aşığı bir adamdı. Dedim ya “Onlardan” dı. O da memleketi farklı bir yoldan seviyordu. O yol kimimize göre virajlı kimimize göre çıkmaz yol olsa da onun seçtiği yolu doğru yol olarak gören o kadar çok öğrencisi vardı ki.
Bu değerli ağabeyime Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanın cennet olsun sevgili Taner Yelkenci.
SÜT İHRACATI
İhracat deyince akan sular durur benim gönlümde. Eski tabirle gevurlara sattığımız her ne ise keyif alıyorum ne yapayım elimde değil. Görevim gereği bir şekilde tarım ve hayvancılık sektörünün içindeyim. Şunu da belirtmek lazım ki AB ile ilişkilerimiz içerisinde bizi en çok zorlayan konulardan bir tanesi Veterinerlik, Bitki Sağlığı VE Gıda Güvenliği müzakere başlığıdır. Dolayısıyla bu konu ile ilgili atılan her adım benim nezdimde son derece önemlidir.
Nisan ayı itibariyle AB Tüketici Sağlığı Türk firmalarının AB ülkelerine süt ve süt ürünleri satışını onayladı. ASÜD’ün (Ambalajlı Süt Üreticileri Derneği) yapmış olduğu çalışmalar neticesinde 6 tane Türk firmasının ihracat yapabilecek kapasitede olduğu tespit edildi.
Bu firmalar : Ak Gıda – Aynes Süt- Pınar Süt- Sek Süt – Natura Gıda – Unilever Algida
Sakarya’da faaliyet gösteren Ak Gıda firması yetkililerini canı gönülden kutluyorum. Aynı zamanda ortaklarından bir tanesi dayımız olan Aynes firmasını da tebrik etmeden geçemeyeceğim.
Süt ihracatı niçin önemli?
Bu artık süt ürünleri üreticileri için pazar sıkıntısının azalması demek. Aynı zamanda daha fazla çiğ süt alımını da beraberinde getirecektir. 2001 yılından itibaren AB’ye süt ihracatı yapılamıyordu dolayısıyla bu gelişme sektörün sorunlarının çözümü açısından önemli bir hamle olacaktır.
Daha nice üründe ihracat kapasitemizin artması hatta geçen yazımda belirttiğim üzere nitelikli ihracatımızla daha fazla kazanan ve yurt dışında marka olmuş bir ülke olmamız dileğiyle.