"Bir düşünceye, bir inanışa aşırı ölçüde bağlanıp ondan başka bir düşünce ve inanışı kabul etmeyen, mutaassıp, fanatik." İşte bağnazlığın tarifi, Türk Dil Kurumunun sözlüğünde böyle yapılmış. Bazıları bunun örneklerinin tek tip olduğunu zannediyor. Oysa milletçe yaşadığımız son olay şunu gösterdi ki her düşünceden bağnaz bulmak mümkün. Kendi gibi olmayan veya düşünmeyen ya da inanmayanlara hakaret eden insanlar var etrafımızda. Bazen sinirlenerek bazen gülümseyerek ama en çok da üzülerek izledim olayları. Sosyal paylaşım sitelerinden de takip ettim. Gözlemledim, anlamaya çalıştım. Vaktiyle Orhan Gencebay bir reklam filminde etrafında konuşan herkese ayrı ayrı "Sen de haklısın, sen de haklısın."diyordu ya. Ben de öyle yaptım. Haklı bir taraf buldum, en azından bulmaya çalıştım. Suskun kalanlara "Çık facebook profilimden" diye bağıranlara inat, çıkarmadım kimseyi. Silmedim bu yüzden.
Hani birini tanımak için ya alışverişe ya da yolculuğa çık derler ya. Gerek yok bence. Kişi sözlerinde saklı. Gir facebook profiline bak. Ne paylaşıyor, ne diyor, ne beğeniyor? Hemen anlarsın. Eskiler "Üslûp beyan aynıyla insandır." derken haklılarmış. Bazıları fanatik bir şekilde haklılığını savunuyor. Bunu anlıyorum. Ama kendi gibi olmayanları niye kınıyor, onlara niye hakaret ediyor hatta küfür ediyor, bunu hiç anlamıyorum. Oysa doğrular konusunda kimse farklı bir şey söylemiyor. Ayrışmıyor. Herkes özgürce ve insanca yaşamak istiyor.
Bu sene bir öğrencim ders çıkışı yanıma geldi. Bana kibar bir şekilde inançlı olup olmadığımı sordu. Ona, inançlıyım,dedim. Hatta:"Ben baktığım her yerde Allah'ı görüyorum."dedim. Kendisi inançlı değildi. Ateist olduğunu daha önceki sohbetlerimizde kendi söylemişti. Elini alnına götürdü ve etrafına bakarak: "Hani nerde, ben görmüyorum." dedi. Aslında vereceğim cevabı biliyor olduğu halde bunu bana neden sormuştu? Bir hafta kafamı kurcaladı bu durum. Çünkü benim önyargılı olup olmadığımı merak ediyordu. Ertesi hafta derse girdim ve ona dedim ki "Seninle çok farklıyız. Ama benim için hiç de olumsuz bir durum değil. Ben seni sadece öğrenciliğinle değerlendireceğim."
Yine de taraf belli etmenin veya taraftar olmanın doğru olduğuna inanıyorum. "Bir taraf olmayan bertaraf olur." sözünün yarattığı cazibe dalgası beni taraftar sahillerine sürüklüyor. Hangi tarafta olduğumu, ne tarafta olmadığımı söyleyerek dile getirmek daha doğru geliyor bana. Mevlana'nın hoşgörüsünü savunmayanların tarafında değilim. "Şefkat ve merhamette güneş gibi ol." dizesi size hoş gelmediyse sizin tarafınızda değilim! Aşağıya Voltaire'nin meşhur sözlerini yazıyorum. Katılmazsanız aynı taraftan değiliz!
“Tolerans, insan olmanın en güzel yönüdür. Hepimiz zayıflıkla, yanılgılarla yoğrulmuşuz. Birbirimizin budalalıklarını karşılıklı olarak tolere edelim. Doğanın ilk yasası budur. Kendi düşünce ve inancını paylaşmadığı için insan, kendi kardeşine zulmeden her insan gibi canavardır. Söylediklerinizin hiçbirini kabul etmiyorum, düşüncelerinizden nefret ediyorum. Fakat düşüncelerinizi savunma hakkını size kazandırabilmek uğruna ölmeye hazırım.”
Son olarak eğer tutmadığınız takımı, tutmadığınız partiyi, beğenmediğiniz kişileri en az bir yönüyle takdir edemiyorsanız, her yönüyle kötü görüyorsanız. Kusura bakmayın ama siz bağnazsınız. Benim tarafımdan değilsiniz.