Sentetik hayatlar var ediyoruz tüketmek için. Bu hayatta ben de varım demek için. Tüketici olarak bu ismi bize koyan sistemin karşısında duramıyoruz. Sistem, alış veriş çılgınlığını reklamcılar marifetiyle sahip olduğumuz ürünlerin bize bir değer kattığını, farklı insanlar olduğumuzu 30 saniye içinde beynimize, kalbimize enjekte edebiliyor. Bütün bunlar bir yanılsama çünkü biz ruhumuzda taşıdığımız değerlerle fark ediliyoruz, diğer insanlardan kendimiz olduğumuz için farklılaşıyoruz.
Yaşamı sadeleştirme ile ilgili New York Times da çıkan hoş bir hikâye var. Bir üniversitede araştırma görevlisi karı-koca kredi kartları ile boğuşmaktadır. Birden bire bir karar alıyorlar. Hayatımızdaki nesneleri 100 ile sınırlayacağız. Giyimler, kap kacak vs her şey hayatlarındaki her şey 100 rakamının içinde. Arabalarını satıp bisiklet alıyorlar ve birden bire 3-5 ay içinde hayatı daha mutlu yaşamaya başlıyorlar. Bedenlerini daha rahat kullandıklarını, gereksiz eşyalardan kurtularak ruhlarının özgürleştiğini, kredi kart borçlarının sıfırlandığını fark ediyorlar.
Onlar gibi hayatın içindeki sadeliği arayarak, son yıllarda tedavülden kaldırdığımız israfı kendimize hatırlatarak gereksiz, kullanmadığımız eşyalardan kurtulmamız gerekiyor.
Geçtiğimiz yıl kullanmadığım birçok eşyadan gönül hoşluğu ile kurtulmuş, ruhumda tarif edilemez bir hafiflik yaşamıştım. Geçtiğimiz hafta sonu yine aynı şekilde üç kocaman poşette kalan diğer eşyalarla doldu. Bu sefer bitpazarında satılmak üzere bu işi yapan arkadaşıma gönderildi. Daha önce gönderdiğim eşyalar az kullanılmış giyecekler olmasına rağmen bu sefer giden eşyaların bir kısmında daha fazla kullanılmış olanlar vardı. Ertesi günü arkadaşımı arıyorum gelen eşyaların bazıları işine yarayacak mı diye. Sen merak etme her eşyanın bir alıcısı var sabah ilk gelenler işçiler onlar işte giymek için alırlar öğlene doğru halk gelir daha sonrada buranın sosyetesi gelir diyor. Eşyalar tezgâha ilk düştüğü zaman oradaki satıcılar beğendiklerini hemen kendilerine alıyorlarmış. Arkadaşım çok becerikli bir insan, bazı eşyalardan farklı eşya tasarımları yaparak onları değerlendiriyor.
Bu son parti eşyanın bir kısmı benim sürüncemede kalmış, aklın bir köşesini meşgul eden bir işti. Böylelikle ben hem onlardan kurtularak ruhumu özgürleştirdim, hem de arkadaşım onları satarak bir değer yaratacak. Şimdi bir koli edinilecek bundan sonraki uzun bir süre kullanmadığım eşyalar orada birikecek, bitpazarına gönderilecek. Sadeleştirme işlemi böylece başlayacak.
Mutlu olmak için öze doğru bir yolculuk yapmamız gerekiyor. Tüketmeden var olmak mümkün değil. Bir kitap alsak bile tüketim yapmış oluyoruz. Tükettiğimiz şey bize artı ne değer katıyor ona bakmalıyız. Bir kitap okuduğumuzda, bir film seyrettiğimizde kendimize ne ekliyoruz onu fark etmek lazım. Tüketimle israfı ayırt etmek gerekiyor. Günlük yaşantımızı şöyle bir gözden geçirsek kullandığımız eşyalar belki 100 den bile azdır. Onların dışında kalan her şey israf ettiğimiz paradır, eksilmeyen kredi kartı hesap özetleridir, kendimizden çaldığımız zamandır, kendimizden eksilttiğimiz her şeydir.
Bitpazarında aklınıza gelecek her türlü ürünü bulmak mümkün. Belkide kullanılmayan eşyaların bu pazarlarda satılması en adaletli ve rencide etmeyen bir iş. Bizim ihtiyacı var diye düşündüğümüz insanlara verdiğimiz eşyalar belki onların ihtiyacını, beğenilerini tatmin etmeyecek türden. Bunu verirken bilemeyiz ama az bir bedel ödeyerek kendilerinin bu alış verişi yapmaları onları daha mutlu eder diye düşünmekteyim.
Var olabilme adına var ettiğimiz sentetik hayatlardan, tabiî, sadeleştirilmiş bir yaşama geçmek ve de tükettiğimiz her şeyi bilinçli tüketmek lazım. Sizde ruhunuzu bir an önce özgürleştirin. Memnun kalacağınızı garanti ederim.