“Allah için birbirini seven iki kardeş buluştukları zaman, biri diğerini yıkayan iki el gibidirler. Ne zaman iki mü’min bir araya gelirse, Allah Teâlâ birini diğerinden faydalandırır.” Hz. Muhammed (S.A.V)
Gönül senden geçer mi hiç ..
Gönül nankör değil ya ..
Gözlerim görmesin varsın
Hayalim kör değil ya…
BENİM PEYGAMBERİM
O bir beşerdir, O bir yetimdir, O bir öksüzdür, O bir insandır, O bir hanifdir, O bir çobandır, O bir tüccardır, O bir erdemliler üyesidir, O bir davetçidir, O bir devlet başkanıdır, O bir askerdir, O bir muallimdir, O bir imamdır, O bir mahkeme reisidir, O bir barış elçisidir, O bir eştir, O bir babadır, O bir dededir, O bir eniştedir, O bir amcaoğludur.
O herkesin sevebileceği, imrenebileceği ve özlenebileceği bir kâmil insandır. O’nun garantörü/teminatçısı Allah tealadır. Ve O Allah’ın seçkin ve faziletli bir kuludur.
-----------------------------------------------------------------------------
İŞTE ADALET ANLAYIŞI
Bir gün Mahzunoğulları kabilesinden Fatıma adında asil bir kadın hırsızlık yapmıştı. O kadının cezalandırmaması için ashabdan Hz. Üsame b. Zeyd'i Peygamberimize gönderdiler. Bu duruma çok kızan ve üzülen Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Nasıl oluyor da bazı kimseler, Allah'ın kanunu karşısında aracı olmaya kalkışıyor. Sizden öncekilerin mahvolmasının sebebi şudur: İçlerinden asil, ileri gelen birisi hırsızlık yapınca, onu serbest bırakıyor, zayıf ve fakir bir kimse hırsızlık yapınca, onu cezalandırıyorlardı. Allah'a yemin ederim ki Muhammed'in kızı Fatıma hırsızlık yapsaydı, onun da cezasını verirdim
------------------------------------------------------------------------
AKRABAYI KAYIRMAZDI
Bedir savaşında alınan esirler arasında Peygamberimiz’in amcası Hz. Abbas da vardı. Hz. Abbas'ın elleri bağlanmıştı. Esirler, fidye karşılığı serbest bırakılmaya başlanmıştı. Ensar’dan bazı kişiler Hz. Abbas'ın Allah Rasûlü’nün amcası olduğunu öğrenince onun fidyeden affedilmesini istediler. Allah Rasûlü: “Hayır, asla böyle bir şey olamaz Onun ödemek zorunda olduğu fidyenin tek bir dirhemi dahi bağışlanamaz
--------------------------------------------------------------------------------
BİR PAPUÇ VE HELALLİK
Huneyn Savaşı'na katılan bir sahabe anlatıyor: “Ben devemin üzerinde, Hz. Peygamber'in yanında ilerliyordum. Ayağımda sert pabuç vardı. Devem Peygamber'in devesini sıkıştırdığında pabucumun kenarı Rasûlullah'ın baldırına dokunarak O'nu rahatsız ediyordu. Bunun üzerine Rasûlullah ayağıma kamçı ile vurarak, ‘Canımı yakıyorsun, arkamdan yürü!’ dedi. Ben de O'nun yanından savuştum. Ertesi gün Rasûlullah beni yanına çağırttı. Kendi kendime ‘Beni dün ayağını incittiğim için aramıştır’ dedim. Yanına gittim. Peygamberimiz bana ‘sen dün benim ayağımı incitmiş, canımı yakmıştın, ben de senin ayağına kamçı ile vurmuştum. Bunun karşılığını ödemek için seni çağırdım’ dedi ve bana çeşitli hediyeler verdi.”
------------------------------------------------------------------------------------
TORUN DA ÖNCELİK
Peygamberimiz’in küçük torunları Hasan ve Hüseyin aynı anda Peygamberimiz’den su istediler. Peygamberimiz önce Hasan'a sonra da Hüseyin'e su verdi. Bunun üzerine Hz. Fatıma, "Babacığım suyu neden önce Hasan'a verdin. Hasan'ı daha mı çok seviyorsun” diye sordu. Peygamberimiz: “Hayır, ilk önce suyu Hasan istedi" cevabını verdi. Sevgili Peygamberimiz torunlarını severken de adaletli seviyor, hak geçirmiyordu. “Bağış ve ihsanlarınızda çocuklarınıza adaletli davranınız. Eğer ben birini üstün tutacak olsaydım, kızları üstün tutardım”
-------------------------------------------------------------------------
CENNET SEVGİDİR
Hz. Peygamber ile bir Müslüman arasında şu konuşma geçmektedir:
“-Cenneti seviyor musun?”
- Evet.
“-O halde nefsin için sevdiğini, din kardeşin için de sev!”
---------------------------------------------------------------------------------------------
Söz Meydanı / Yahya Kemal Beyatlı
Zaman o gül gibi gül görmemiş zamân olalı
Gülün güzelliği dillere dâstân olalı
Ne serve bakmadadır şimdi gözlerim ne güle
O şîvekâr bu kaamette nev-civân olalı
Yegâne hüsn-i ilâhî odur Cemâlullah
Cihâna ahsen-i takvîmden ıyân olalı
Mesağ olaydı eğer lâ-şerîke leh derdim
Nazîri gelmedi âlemde hüsn ü ân olalı
O şûhu nazm ile tasvîr etmek müşkil oldu Kemâl
Sühan rekabeti meydan-ı imtihân olalı
-------------------------------------------------------------------------------------------------
YOL KARDEŞLİĞİ
Hak dostu Bişr-i Hâfî Hazretleri, Esved bin Sâlim’i, Mâruf-i Kerhî Hazretleri’ne yollar. Esved bin Sâlim ona:
“–Bişr-i Hâfî seninle kardeşlik olmak istiyor. Bunu açıkça söylemekten çekindiği için, beni size gönderdi. Kendisini kardeşliğe kabul etmenizi diliyor. Fakat kardeşlik haklarına lâyıkıyla riayet edememekten çekiniyor.” der.
Bunun üzerine Mâruf-i Kerhî Hazretleri:
“–Ben kardeş olduğum kimseden gece-gündüz ayrılmak istemem.” deyip Allah için sevginin faziletini anlatan birçok hadîs-i şerîf okur. Sonra da din kardeşliğinin mahiyetini ve gerçek bir kardeşlik muhabbetinin nasıl olması gerektiğini şöyle izah eder:
“–Rasûl-i Ekrem (s.a.s) -,
Hazret-i Ali’yi kendine kardeş yapmakla, onu ilimde kendisine ortak etti. En sevimli kızını ona verdi. Şimdi sen şahit ol, madem ki seni gönderdi; ben de onu Allah için kardeşliğe kabul ettim. O beni ziyaret etmezse de, ben onu ziyaret ederim. Ona söyle, sohbetlerde buluşalım. Hâlinden hiçbir şeyi benden saklamasın, her hâlini bana bildirsin…”
İbn-i Sâlim, durumu nakledince Bişr-i Hâfî Hazretleri bundan gayet hoşnut olur ve memnuniyetle kabul eder.