Ne zaman yurt dışına çıksam cadde, sokak, park, bahçe gibi halkın ortak kullanım alanlarının temizliği çeker dikkatimi...

Özlem duyup özen gösterdiğim konulardan biridir şehirlerin temizliği…

Yaşadıkları ülkenin ve de şehrin her köşesini evi sayıp temiz tutanlara diyecek bir sözümüz yoktur...

Ancak kirletenlere diyeceğimiz vardır elbette!

Temizlik anlayışı yavaş da olsa ülkemiz gündemine girerken özellikle son yıllarda, niye devam edilmez de kesintiye uğrar!

Her sabah belki de yurdun her köşesinde temizlenirken ortak kullanım alanları, şehrin ana arterleri, ülkenin kıyıları, ormanları başta olmak üzere her yer niye fütursuz ve şuursuzca kirletilir sorusuna cevap aradığım olmuştur zaman zaman bu sütunlarda…

Ne bir yetkiliden ne de istisnalar dışında vatandaştan destek gelir...

Herkes son derece üzerinde durup düşünülmesi gereken önemli bir konuda niye bu kadar kayıtsızdır, bunu da anlamak da mümkün değil…

Nedendir toplumsal yaşamın en önde gelen sıkıntısına olan duyarsızlık!

Evini pırıl pırıl temiz tutan toplumun, ortak kullanım alanlarına eline geçen her şeyi fırlatıp atışının önüne alacak bir eğitim politikası ya da yasal tedbir alınmazsa, gelen yabancılara karşı yüzümüzü kızartacak ve de duyarlı vatandaşları çileden çıkaracak anlayış devam eder gider…

Kirletilmenin yanında milyonlar, milyarlar harcanarak kurulan şehir mobilyalarının ve spor alanlarının hoyratça kullanılması insanı üzmek bir yana, içini acıtıyor…

İşte böylesi önemli alışkanlıklara karşı alınan yasal önlemlerin yetersizliğinden kaynaklanan bozulmayı giderecek gelişmeleri görmek, son zamanlarda karamsarlığımıza tutulan bir fener ışığı gibidir…

Ülkemizde bazı sanatçıların başlattığı Türkiye’yi birlikte temizleyelim anlayışının giderek yaygınlaşıyor olması sevindirici ancak yeterli değildir, hiç kuşkusuz...

15 Eylül’ün “Dünya Çöp Toplama Günü” olarak ilan edilişi konunun ne denli önemli bir sorun haline geldiğini göstermesi yönüyle çok şey ifade ediyor olmalı…

Yediği içtiği her şeyin ambalajını, artığını sokağa fırlatan bir toplumun alışkanlığını gidermek için eğitim de yetersiz kalıyor ne hikmetse…

Maalesef oturmuş bir alışkanlık halini aldı sokağı kirletmek…

Atomu parçalamaktan daha zor olsa da bir alışkanlığı yenmek, medeni dünyanın olduğu kadar ülkemizin de sorunudur…

Çocuklarımız daha ana okulundan başlayarak bilgilendirilmeli ve işin önemi anlatılarak, çevreye duyarlı hale getirecek bir eğitim politikası uygulamalıyız önce…

Anneler, babalar, sevgililer derken çöp toplamaya da bir gün ayrılması fevkalade yerindedir, hatta bütün özel günlerden çok daha hayırlı olmuştur denilebilir…

Yaz mevsiminde o güzelim sahiller, koylar, tatil günleri insanlara bağrını açan ormanlar, parklar, bahçeler, caddeler, meydanlar çöp kutusu olsa da hoyratça kirletilirken, duyarlı insanların üzüntüsünü tarif etmek zor olsa gerek…

Bu konuda eğitimi takviye edecek ilginç yöntemler de devreye sokulmalıdır…

Son zamanlarda, toplumda karşılığı olan tanınmış kişilerin bir ucundan tuttuğu çöp toplama kampanyalarına destek olmak, teşvik etmek otokontrol yönüyle tatlı dille yapılacak etkinliklerle halkı uyarmak, artık toplumsal bir görev ve dahi sorumluluk halini aldı...

Gelin bu konuya yoralım kafamızı…

Şehrimizi ve de ülkemizi temiz tutalım, örnek olalım gelene gidene…

Sadece görüntü kirliliğiyle kalmaz, gelişi güzel ve hemen her yere atılan naylon, cam, kağıt ağırlıklı çöplerin yol açtığı orman yangınları, yakarken ülkenin akciğerlerini, buna daha fazla seyirci kalamayız elbette…

“Sorun” artık son kertesine gelip dayandı…

Ya halledilecek ya da oturup ağlanacak halimize…

Bilmem anlatabildim mi işin ciddiyetini…

Her şeye rağmen bu konudaki uyanış beni “ümit var” kılıyor…

Bilinir ki temizlik, bizim moral değerlerimizin başında gelir…

İç temizliğimizi mutlaka sokağa yansıtmak zorundayız…

Zira “aslan yattığı yerden” belli olur.

İşin ciddiyetini kavrayıp sokağa sahip çıkan herkese ve her kesime mis kokulu “Lavantalar” gönderelim istedik…