Gazetemiz yazarlarından SAÜ Öğretim görevlisi Dr. Serhat Demirel, aynı üniversiteden Dr. Engin Ömeroğlu’nun kaleme aldığı ilginç bir yazıyı göndermiş…
Okuyunca, tarihsel önemi olan bu yazıyı okuyucularımızla da paylaşmak istedim…
Galatasaray’ın eski kalecisi Yasin, o unutulmaz futbolcu Pele ve Ertegün kardeşlerin dönemlerinde yaşanan olayların canlı tanıklarından biri olarak, bana hayli ilginç geldi…
Sanırım o dönemleri bilen ve yaşayanlar da eksik kalan bilgilerini tamamlamış olacaklar…
Özellikle Amerika’yı ayağa kaldıran George Floyd’un hayatına mâl olan o korkunç cinayet nedeniyle, lanet okunacak ırkçı yaklaşımın o günden bugüne devam ettiğini dile getiren müthiş bir yazı…
“Washington’daki Türk Büyükelçiliği Binasının Hikâyesi; George Oakley’den George Floyd’a” başlıklı yazıyı önce okuyalım sonra diyelim son sözümüzü…

“Eskiden sanayi devriminde zengin olan iş adamı Edward Everett’in oturduğu, çizimi mimar George Oakley Totten, Jr’a (1866 –1939) ait olan bugün Washington’da Büyükelçiliğimize bağlı konuk evi olarak kullanılan binanın hikâyesi ilginçtir. Binanın mimarı George, 1890’lı yıllarda Paris’te mimarlık eğitimi sırasında İstanbul’a gelir; Türk mimarisini, evleri, camileri inceler, İstanbul’a hayran olur. Hatta Tepebaşındaki ABD konsolosluk binası ile İzzet Paşa Konağının çizimi de ona aittir. İstanbul’a geldiğini duyan II. Abdulhamid onu sarayda ağırlar ve yapmayı düşündüğü bazı binaları ona çizdirmek ister. Ancak İttihat ve Terakki’nin padişahı devirmesi, yönetime el koyması ile bu iş sonlanır. Ülkesine dönen mimar George eskiden T.C. Büyükelçilik binası, bugün ise konu evi olarak kullanılan binayı sanayici Everett için yapar.

----

 

Bay Everett Türkiye’ye sık sık gelip gitmekte ve Türkleri çok sevmektedir. Sanayici Everett ölünceye kadar bu binada oturur.
O öldükten sonra mirasçıları evi satmak ister. Ancak Bay Evertt’in bir vasiyeti vardır: Bu ev ancak Türkiye Cumhuriyeti’ne satılabilir. Mirasçılar da büyük babalarının vasiyetine uyarak yukarıdaki bu binayı Türkiye’ye satarlar (1936). Bina bugün de Washington’un en güzel binalarındandır ve buraya gelen turistlerin gezi programında hep bu bina vardır.
Türk Büyükelçiliği binası olduktan sonra bu binada önemli davetler verilir. Büyükelçi Münir Ertegün’ün iki oğlu vardır. Bunlar müziğe özellikle de New Orleans’ta doğan Caz Müziğine ilgi duyarlar. Münir’in büyük oğlu Ahmet Ertegün Atlantics Records isimli plak şirketini kurduktan sonra bu ilgi profesyonel bir işe dönüşür artık. O, Amerika’da pek ilgi görmeyen “fakir zenci müziği” diye aşağılanan Caz Müziğini New York’a taşır ve caz Amerika’da Ahmet Ertegün sayesinde gelişir, sevilir. Atlantik Plak daha sonra Rey Charles, Frank Sinatra, Elvis Presley gibi ünlü sanatçıların da plağını yapar, onları müzik piyasasına taşır. Ertegünler ABD’de özellikle müzik piyasasında tanınan önemli entelektüellerindendir artık. Ayrıca Ahmet Ertegün kardeşi Nasuhi gibi futbolla da ilgilidir ve 1971’de New York Cosmos Futbol Kulübünü kurarlar. 

----

 

Cosmos birçok ünlü futbolcuyu transfer eder. Galatasaraylı kaleci Yasin, Batı Almanya’nın takım kaptanı Beckenbaur, Ayrıca futbolu yeni bırakmış olan Brezilyalı Pele’yi de alıp ABD’de futbolun ilgi görmesini sevilmesini sağlar. Hatta Cosmos 1977’de İstanbul’a gelip Galatasaray’la dostluk maçı da yapar. Bugün ABD de beysbol, Amerikan futbolu, basketbol gibi sporlara rağmen futbol ilgi görüyor, hatta Amerikan Futbol Ligi (MLS) varsa bu Ertegünlerin sayesinde olmuştur desek abartmış olmayız
Büyükelçi Münir Ertegün 1947’de Amerika’da kalp krizi sonrası vefat eder. Amerika Birleşik Devletleri Türkiye’ye jest olsun diye, Münir Ertegün’ün na’şını Mousury Zırhlısıyla İstanbul’a yollar. O zaman uçak yok. Bu olay, Türkiye ile ABD’nin birbirine diplomatik olarak yakınlaşmasına sebep olur.
Ama bu hikâyenin bugün ABD’deki George Floyd’un polis tarafından öldürülmesi neticesinde başlayan olayla ilgisi nedir diye sorabilirsiniz.
Ahmet Ertegün’ün ABD’dekiler “zenci müziği” diye kimsenin ilgi göstermediği sıradan Caz müziğini sevmesi siyahi müzisyenlere ilgi duyması ve bu müziği Amerikan halkına sevdirmesi sürecinde, başta New Orleans ve diğer şehirlerden buraya gelenler, yukarıda fotoğrafı bulunan Türkiye’ye ait konutta ağırlanırlar, burada kalır, yeni projeler âdeta burada kararlaştırılır. Türk büyükelçiliği Ertegün’ler sayesinde Amerika’daki Cazın buluşma adresi olur. Bu eve gelen daha sonra ünlü olan Caz ustaları vardır. İşte tam bu sırada, bu gelip gitmeler Amerikan basınının ve bazı senatörlerin dikkatini çeker ve “zencilerin böyle çok iyi şekilde ağırlanmaları, ön kapıdan eve girip çıkmaları,” tuhaflarına gider ve Türk Büyükelçisi Münir Ertegün’e mektup yazarlar.
Mektubun özü şudur: “Niçin zenciler ön kapıdan binaya giriyor, arka kapıyı niye kullanmıyorlar?”

----


Bu mektuba büyükelçimiz Münir Bey güzel bir cevap verir: Bizde gelen misafirler kim olursa olsun daima iyi ağırlanır, ön kapıdan girer ön kapıdan çıkarlar, bu bizim geleneğimizdir. Bizde ayrım yoktur. Dolayısıyla onların ön kapıdan girmeleri normaldir. Sizler de gelirseniz sizi de iyi şekilde ağırlayacağımızdan kuşkunuz olmasın. Ancak ön kapıdan girmek istemezseniz arka kapıdan da gelebilirsiniz Sayın Senatör…
George Oakley’den George Floyd’a değişen bir şey yok sanırım Amerika’da, ne dersiniz?”

“Yaşasın zalimler için cehennem!” görüşünü doğrulayan yorumu nedeniyle Akademisyen Engin Ömeroğlu’na ve konuyu gündeme taşımamızı isteyen Dr. Serhat Demirel’e “Zeytin çiçekleri” gitsin istedik Bizim Bahçe’den…