Sevgili okurlar,
Geçtiğimiz hafta, ’Buradan bakınca’ diyerek, Türkiye’den yansıyanların bir bölümünü sizlerle paylaşmaya çalıştık!..
Takdir edenler olduğu gibi dudak büküp okuyanlarda olmuştur. Elbette bu görüş ve düşünceler bizi bağlar. Türkiye’nin dışında yaşayan bir Türk vatandaşı olarak, tabii ki ülkenin sorunlarına kafa yorma, görüş ve düşüncelerimizi, eş, dost yanında okurlarımız ile paylaşma hakkımız var..
Ne istediğimizi bildiğimiz, nalıncı keseri gibi hep kendimizi yontmadığımız zaman, adil bir şekilde kalemimizi oynattığımız zaman, bu görüş ve düşüncelerin kime ne zararı olur ki?
Türkiye’de bir kesim, siyaset bataklığına tamamen battığı için gerçekleri görmekte zorlanabilir..
Bir kesim de yakalarına siyaset rozetini taktıkları için, kendi görüş ve düşünceleri bu bağlamında beyan edebilirler..
Bu anlamda bir sorun var mı?
Elbette yok!
Amma, durumun, gelişin, siyasetin ayak sesleri öyle demiyor?
Bakınız, bu yeni siyasi anlayış Türkiye’yi bir yere doğru sürüklüyor!
Türkiye’de ayyuka çıkan tartışmalar nedeni ile halkın kutuplaşması giderek hız kazanıyor..
Bir kesim, bir kesimi ötekileştirmeyi devam ediyor!..
Siyaset, bu noktada hız kesmiyor..
Söylemler, eylemler insanı ürkütüyor..
Ülkenin bir kesiminde sürdürülen terör ile mücadele bile ötekileştirilerek, siyaset hırs ve sınır tanımıyor!..
Şehit cenazeleri gelmeye devam ediyor..
Millet bir kesimi siyaset oyunundan başını alamıyor!
İşte asıl ürküntünün kaynağı burada!

RİZE VE ANKARA ÖRNEKLERİ
Dindar ve kindarlıktan beslenen bu kesime, eğer fren yaptırmazsak, başımıza neler geleceği şimdiden belli gibidir..
Bakınız bu noktada size iki ipucu vereyim:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendi memleketi Rize Güneysu’da yaptığı konuşmayı hatırladınız mı?
Orada ince detaylarda gizli birlikte atılan slogana dikkat çekmek istiyorum. İyi ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, işin vahametini hemen kavradı ve o sloganlara müdahale etti..
Bu müdahale edilen durum neydi sizce?
Hatırladınız mı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rizeli hemşerileri,’ Dik dur eğilme, işte burada ordu..’ diye tempo tuttuklarında, neler düşündünüz?
İşte siyaset tepesinde hoşgörü, tolerans yitirilirse, oy kaygıları ile sert söylemlere başvurulursa, tabanda da ayrışma son hızı ile devam eder..
İyi ki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu ayrıntının farkına vardı ve,’ Bizim bir ordumuz var. O da ‘Türk Silahlı Kuvvetlerdir’ diyerek, bu güruhu susturdu..
Keşke bu müdahaleyi her alanda yapabilsek..
Ne demek bu?
Türk Milleti’nin milli ordusundan başka ordu oluşturanlar mı var?
Bu ne anlamsız ve manasız slogandır?
Ancak insanlarımızı bu hale getirenlerin suçudur bu!
Dikkat etmek gerek!
Diğer bir örneği de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun katıldığı bir şehit cenaze töreninden vermek istiyorum.
Türk Milleti’nin gönlünde ‘ şehitlik’ kavramı, çok yüce ve kutsaldır..
Şehit sayımızın her gün arttığı, ateşin düştüğü yeri yaktığı bir dönemde, vatan evladı şehit düşmüş!. Ailesi orada, silah arkadaşları orada, devletin üst düzey yöneticileri orada..
Elinde yumurta ile bir provokatör ise eylemini gerçekleştirmek için ana muhalefet Partisi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu bekliyor ve sonra yapacağını yapıyor!
Televizyonlara yansıyan görüntüler, Türkiye’nin siyasetin geldiği yeri göstermesi bakımından tarihi bir nitelik taşıyor..
Oldu mu şimdi?
Bu canlı bomba tipi insanları, buralara kimler gönderir, eyleme teşvik eder?
Tez elden azmettiriciler bulunmalı ve hak ettiği cezaya çarptırılmalıdır..
İşte bunları zamanında yapamazsanız, sevgi ve saygı makası böyle gittikçe açılır!
Türkiye, o kutuplaşma uçurumuna biraz daha yakınlaştırılır!
Bu iki örnek Türkiye’de ayrışmanın, ötekileşmenin, tahammülsüzlüğün nereye geldiğine önemli işaretleridir..
Aman dikkat edelim, siyasetin doyumsuzluğu sizleri de esir almasın!

BU OYUNLARI BİLİYORUZ!
Biz bu oyunları 1980 öncesi gördük ve yaşadık! Türkiye yeniden bu kutuplaşmaya, bu zıtlaşmaya girerse, o zaman bir başka ayrışma cephesinin de açılmasına neden olabiliriz!
Zaten şu an, PKK denilen illet ile savaşıyoruz..
Zaten, Suriye ve Irak sınırımızdaki durum malum!
Zaten Ege’de Kafkaslarda olup bitenler..
Zaten, AB’nin Türkiye politikalarını hemen, hemen bilmeyenimiz yok!
Siyasetin kirli sularında yüzmek, oralarda görevler üstlenmek bizlere yakışmaz!.. Siyaseti, siyasete soyunanlar elbette yapacaklar..
Ancak, bunu yaparken, bölücü, kırıcı, ayrıştırıcı, ötekileştirici olmamak, hoşgörü ve tolerans içinde fikirleri yarıştırmak gerekir..
Maalesef siyaset kurumu, o kadar büyük yanlışlıklar yapıyor ki, ister istemez insanımız bundan etkileniyor, taraf olmaya kalkıyor..
Taraf olmaya kalkılışınca, karşı tarafta taraf olmayı, kendine çıkar yol olarak görüyor..
Böyle olunca, bir çay içimi sohbetlerin bile tadı olmuyor..
Masalar, yollar değiştiriliyor..
Senin, benim gazetelerime tahammül gösterilmiyor..
Bu hataya çok düşen oldu!
‘Son pişmanlık fayda vermez’ derler!
Sakın ha, siz, siz olun, siyaset için, çıkar için komşunuz ile arkadaşınız ile dostluk köprülerini atmayınız..
Adı üzerinde, siyaset, iki yüzlülük demektir..
Siz iki yüzlü olmayınız, gerçeklerden ayrılmayınız..
O zaman göreceksiniz, yaşamınız da güzelleşecek..
Taraf olmak mı?
Taraf olacaksanız, doğrudan, gerçeklerden, adaletten, emekten, güzelliklerden yana taraf olunuz!
Hele de birlikten yana taraf olmak, bize en yakışanıdır..
Gününüz, sağlıklı güzelliklere vesile olsun!