Sevgili okurlar;
Geçtiğimiz hafta, posta kutuma bakınca, haftalık yazım için çok geç kaldığımı öğrendim.. Hemen gereğini yaparak, bu unutkanlıktan ötürü özür diledim.. Elbette, bizim için gurbetten Sakarya’yı takip etmek o kadar kolay değil.. Ama o kadar da zor değil..
‘Kolay ve Zor’ iki kelime yan yana gelince, insanın aklına o soru geliyor; ‘ kolay mı, zor mu?’
Elbette işi bilen için kolay!..
İşi bilmeyen için zor!
Bir kere çağımız teknolojisini iyi bilenler, sanal ortamda, her gün dünyayı bir değil, birkaç kez turluyorlar..
Dünyayı sanal ortamda turlamak ne güzel!
Gel gör ki, kazın ayağı öyle değil!?
Bir kere, tatil döneminde bulunduğum Adapazarı’nda, Akyazı’da Karasu’da ve diğer yörelerde inter-net butiklerini dolduranların yaş ortalaması beni ciddi,ciddi düşündürdü..
Hem düşündürdü, hem üzdü..
Bir eğitimci olarak, gençleri yeni bir hastalığın pençesine atan bu teknolojik gelişme için neler yapılabilinirdi?
Hiçbir şey yapılamayacağı ortada!
Ama biz yine de söyleyeceklerimiz söyleyelim..Tarihe not düşelim..
Bir kere bu inter-net butiklerinde tüm çocuklar, ‘kavgalı, savaşlı, silahlı, sopalı sanal oyunları ..’tercih ediyorlar..
Allah’ım!
Dillerinde ise o kelimeler?
Küfür, küfür, küfür..Ve argo kelimeler!
Hani bizim ‘yerden bitmeler’ tabirini kullandığımız çocuklarımız!
Ne katmerli küfürler ediyorlar ki, sormayınız..
Bir kere bu mekanlar iyi denetlenmeli, okul çağındaki çocukların buralara girmeleri ya önlenmeli, ya sınırlandırılmalı..
Bu konuda görevli olanlar kimse üzerlerine düşeni yapmalı..
Yoksa, bu sanal gençlik, ailelerini geçtim, yarın ülkenin de başına bela olur!..
Aman es geçmeyelim!

* * *
Aslında buraya kadar özrümün nedenini anlatacaktım..
Evet özrümün nedeni?
Geçen haftaki yazımı neden yazamadım?
Üzerinize afiyet, sağ kulağım tüm çalışma düzenimi alt üst etti.. Kulak zarındaki küçük, küçücük bir delik(yırtılma) tüm dengemi bozdu..Soluğu doktorda aldım.. Aslında Yeni Sakarya Gazetesi için yazılarımı, ya cuma gününden, ya da cumartesi sabahtan kaleme alırım.. Kaleme alırım diyorsam anlayınız..’F Klavye’nin başına geçerim.. Herkes ‘Q klavye’ kullanırken, biz ‘F klavye’ de yol almaya devam ediyoruz.. Bu arada daktilomuzun da çoktan ıskartaya(emekliye) ayrıldığını belirtelim..
İşte, o gün bozulan dengemizi toparlamak zaman aldı ve yazımızı unuttuk..
Sakarya unutulur mu?
Hele de Yeni Sakarya!
Benim gibi birçok arkadaşın ilk mektebi burası..

* * *
Sakaya ile ilgili olarak ulusal televizyonlarda birkaç hatırı sayılır programa tanıklık ettim.. Bir kere Mavi Karadeniz’de Mehmet Şahin Karakaş’ın yaptığı ‘ Karasu’dan izlenimleri’ keyifle takip ettim..
Havadan ne güzel görünüyor Karasu..
Hele de o altın gibi kumsalı..
Kıyıya yarış yapan dalgaları..
Balık avındaki martılar..
Ve o iğreti kayalar..
Kısacası, Maden deresi, fındık bahçeleri, denizi, kumsalı, festivali, Sakarya nehir ağzı, Acarlar Longoz’u ne muhteşem..
Geçtiğimiz haftalarda Acarlar Longoz’una vurulan kepçeler aklıma geldi..
Bu güzelliklere kıyılır mı efendi?
Bu doğal cennete bu yapılır mı?
Sonra aynı Longoz’da balık avı ve sonrası meydana gelen facia ile irkildim..
Ah be Sakaryalım!
İnsan hayatı bu kadar ucuz mu?
Haydi sizi anladım! O yanınızdaki sebiyi (küçük çocuk)de o balık avına götürmek neyin nesi?
Oldu mu şimdi?
Bu acıya yürek mi dayanır!
Sonra yasak olan bu gölde avlanmak neyin nesi?
Sonra Valimiz Mustafa Büyük ve ekibinin bu yöredeki gezileri yüreğime su serpti..
Evet, buralar sahipsiz değil..
Buralar korumasız değil..
Ama yetmez, buralara Sakaryalı sahip çıkmalı..
S a k a r y a l ı…..

* * *
Sonra Sakarya medyasına da konu olan Mudurnu Çayı kirliliği dikkatimi çekti..
Benim doğduğum, büyüdüğüm, suyunu içtiğim, yüzme öğrendiğim, hatta balık tuttuğum Mudurnu Çayı şimdi kızıl bir renkte akıyor!
Akıl erdirilecek gibi değil, kızıl bir renkte!
Hey gidi Mudurnu Çayı hey!
Alaağaç Köyü’nden arkadaşlarımız ile yola çıkar, Karaçalılık Köyü’nden arkadaşlarımız ile büyük bir kalabalık olup, serinlemek için gün boyu, ak sularında yuvarlandığımız Mudurnu Çayı!
Seni bu hale kim koydu?
Bu yeşil ovaya hayat veren Mudurnu Çayı, seni bu hale kim, kimler getirdi?
Mudurnu Çayı için hemen gereken yapılmalı..
Taa Taşkesti’den başlayarak, Dokurcun, Samanpazarı, Beldibi, Yongalık, Taşburun, Küçücek, Akyazı ve diğer köyler, el, ele vermeli ve Mudurnu Çayı’nın kirlenmesine engel olmalıdır..
Bu işin koordinatörlüğünü ise başta valimiz olmak üzere, bölge kaymakamları, belediye başkanları ve muhtarlar, sivil örgütler üstlenmeli..
Yoksa Mudurnu Çayı’ da bu gidişle, Çark Deresi gibi tarih olacak?
Yazık etmeyelim!

BAŞSAĞLIĞI
Sevgili duayen gazeteci, sevgi ve saygı timsali Ali Ziya Üstüngüler’in vefatını üzüntü ile öğrendim..Başta ailesine,Yeni Sakarya camiasına ve sevenlerine, dostlarına başsağlığı dilerim..
Allah rahmet eylesin,mekanı cennet olsun!..