Büyükşehir Belediyesi tarafından büyük paralar harcanarak büyük ölçekli işler yapıldı bu güne kadar.
Örneğin birçok ilde bulunmayan, hatta İstanbul’da bile olmayan güzellikte bir terminal binası yapıldı.
Geleceğe matuf çok yerinde ve önemli altyapı yatırımlarına imza atıldı.
Yine büyük çaplı Hidroelektrik Santral Projesi (HES) devam ediyor
Belediyenin en prestijli işi olan ve rüya proje olarak nitelendirilen Sakarya Nehri kenarı rekreasyonunun ihalesi tamamlandı.
Harikulade bir mimariye sahip olan İmam Hatip Lisesi’nin temeli atıldı.
Şehrin vitrini olan meydanlara deve yüküyle para harcandı.
Metruk binalar restore edilerek enfes bir görünüme büründü.
Vesaire vesaire…
Ama bugünkü konumuz büyük yatırımlar değil.
Küçük yatırımları konuşacağız bugün.
Küçük ama gerekli, basit ama etkili, sadra şifa olacak cinsten hizmetlere değineceğiz.
Gerek hidroelektrik santrali, gerekse diğer büyük ölçekli altyapı ve kanalizasyon hizmetleri vatandaş nazarında pek ilgi görmez.
Zira vatandaş elle tutulur, gözle görülür icraatlar bekler her zaman.
Sen gider yerin altından milyon TL’lik çelik borular geçirirsin, temiz ve kaliteli suyu çeşmelerinden akıtırsın ama insanlar pek aldırmaz bu duruma.
Bilmem kaç kilowatt saat elektrik üretecek tesisler inşa edersin ama hava gazıdır vatandaşın nazarında.
O yüzden belediyenin halka dokunan ve onları doğrudan ilgilendiren hizmetlere de eğilmesi lazım.
Şehri şehir yapan değerlere önem vermesi, şehirliyi mutlu edecek, yüzlerini güldürecek ve gönüllerini okşayacak hizmetleri de gerçekleştirmesi lazım.
Bu köşeden yıllarca “Otobüs ver başkan” diye feveran ettim.
Sonunda sesimiz duyuldu ve mevcut TOKİ-Korucuk hattı uzatıldı.
Yani otobüs falan da alınmadan bir hizmet yapılmış oldu.
Sıfır maliyetle gerçekleştirilen ve Dorukkent ile Baytur ahalisini sevince boğan bir hamleydi bu.
Korucuk’a yapılan parktan ve yine aynı bölgede uzatılan duble yoldan daha evla bir hizmetti.
Binlerce insanı yakından ilgilendiren ve günün her saatinde muhatap olunan bir hizmete yönelik yerinde bir düzenlemeydi.
Fena mı oldu?
Cebinizden beş kuruş çıkmadan hizmet ettiniz insanlara.
Bu köşeden bir öneride daha bulundum vakti zamanında.
Şu Kentpark’ın adını Zirai Donatım Parkı olarak değiştirin dedim.
Var mı bu hizmetin bir maliyeti?
Bu şehirde yaşayan insanların büyük bölümünün Zirai Donatım Fabrikası’yla ilişkisi olduğunu söyledim.
Ya babalarımız, ya dedelerimiz bu fabrikadan emekli oldular dedim.
İnsanların içini okşayan, hatıralarını canlı tutan bir hizmet olur, değiştirin şu parkın ismini diye yazdım durdum.
Çok mu zor?
Bugün manşetten haberini yaptık.
Sakarya’nın en eski çarşılarından olan Aynalıkavak’ın havuzu üç yıldır boş duruyor.
Doldurun şu havuzu…
Gürül gürül çağlasın.
Kenarında oturan insanlarımızın yüzlerine sular serpilsin.
O muazzam, o güzelim ağacın yaprakları havuzun sularında salınsın.
Bir ses olsun çarşıya, bir hoş seda bırakılmış olsun.
Etrafı da şöyle bir çekip çevirin.
Güzel Arnavut kaldırımı taşlar döşeyin çarşının içine.
Oturma gruplarını yenileyin, peyzaj düzenlemesine gidin.
Esnaf böyle istiyor.
İnsanlar böyle istiyor.
Çok mu zor?
Çok mu maliyetli?
Yine çeşmelerine özlem duyduk bu şehrin.
Ağzımızı dayayıp kana kana su içtiğimiz çeşmelerine...
Ne kadar maliyeti vardır bir çeşmenin?
Getirdiği sevapla boy ölçüşebilir maliyetler midir bunlar?
Alınacak hayır dualarının değerini aşan bedeller midir?
Şöyle baktığımızda içimizi açan, bizi eski günlere döndüren mimari çeşmeler yapmak çok mu zordur?
Alsam elime kâğıt kalemi onlarca, belki yüzlerce madde sıralarım böyle aşağıdan yukarı…
Belediyenin cebinden beş kuruş çıkmadan ya da çok az maliyetle yapılabilecek işler sıralarım.
İnsanları mutlu edecek, gönüllerde yer edecek, sadra şifa olacak hizmetler öneririm.
Küçük dokunuşlarla harikalar yaratılabilecek işler…
Hizmete mana katacak, her zaman hayırla yâd edilecek işler…
Çok mu zor Sayın Başkan?
Bırak çakalları, kurtları, köpekleri…
Çık şu insanların içine de bir dolaş.
Ellerini sık, yüzlerine gül, kahvelerini iç...
Aynalıkavak’ı gez; Pirinç Pazarı’nı, Soğan Pazarı’nı, Kapalı Çarşı’yı…
Uzunçarşı’yı turla, Bakırcılar İçi’ni dolaş, ara sokaklara gir çık.
Orta Cami’de kıl bir vakit namazını.
Şehrin hafızasına sahip çık.
Şehrin eşrafına sahip çık.
“Aman canım” deyip geçme.
“Seninki de iş mi” diye sorma.
Külfetli ve zahmetli işler değil bunlar.
At değil, deve değil!
Hatta kurt değil, çakal değil Sayın Başkan.
Alt tarafı biraz ilgi, biraz vefa…
Hani derler ya: Yarım elma, gönül alma…