1. Değirmencik ? Değirmencik Ferizli’nin bir köyü, doğduğum ve yetiştiğim köyümün bende çok güçlü anıları var. Ferizli’ye 3 km mesafede olan köyüm şu anda 250 haneye sahip, cezaevi de dahil olmak üzere 1700-1800 civarında nüfusa sahip.
2. Novipazar? Eski Yugoslavya’da olan Novipazar atalarımın yaşamış olduğu yer, daha sonra buralara göç etmişler.
3. Novipazar’dan Türkiye’ye göç? Oradaki lakabımız Musiç, dedemin adı Azem, babaannemin adı Faniye, 1924’te Novipazar’dan Türkiye’ye birlikte göç etmişler. Göç ederlerken babaannem babama hamile imiş, hatta Trabzon’dan gemi ile göç ederlerken babam dünyaya gelmiş.
4. Erzincan’a iskân? Hükümet dedemleri 1924’te Erzincan’a bağlı Çayırlı ilçesi Külk köyüne, diğer kardeşlerini de Adapazarı’na yerleştiriyor. 1947 yılına kadar dedem okuma yazma bilmemesine rağmen köyde muhtarlık yapıyor.
5. Aziz Üzeyir? Babamın adı Aziz Üzeyir Güneş; daha önce bahsettiğim gibi gemide dünyaya gelmiş. Amcam ve halalarım Çayırlı’da dünyaya gelmişler. Babamlar iki erkek ve iki kız kardeşler, amcamın ismi Şerif, halalarımın ismi ise Havva ve Hanife.
6. Aziz Üzeyir’in evliliği? 1941 senesi babam 17 yaşında iken orada, annem Rüveyde Hanım ile evlenmiş. Annem de göç eden Boşnak bir ailenin kızı, ilk ağabeyim Muammer 1942’de Çayırlı’da dünyaya gelmiş.
7.Adapazarı mı Novipazar mı? Dedem 1942 senesine kadar kardeşleri ile görüşememiş, Adapazarı’na gelme imkanları da olmamış. Daha sonra 3-5 günlük tren yolculuğu ile Adapazarı’na kardeşlerini görmeye gelmiş. Dedem Adapazarını görünce coğrafi yeşilliği Novizapazar’a benzetmiş ve ‘burası Novipazar’ demiş. Boşnaklar çok yeşil, suyu bol olan bölgelerde yaşadıkları için, dedem 1942’de Çayırlı’ya döndükten sonra “ Nozipazar’ı buldum, Novipazar’a yerleşmemiş lazım” diye Adapazarı’na yerleşmek istemiş.
8. Muşiçlerin Adapazarı’na yerleşimi? 1942’de dedem oradaki malını mülkünü satarak iyi bir birikimle Adapazarı’na gelmiş. O zamanlar Gümrükönü ve çevresinin her tarafı sazlık ve sivrisinek yatağıymış.
9. Tercih Ferizli Değirmencik? Dedem o sıralar yerleşmek için düşünmüş taşınmış, Ferizli Değirmencik köyüne karar verip, 250-300 dönümlük bir arazi satın almış.
10. Değirmencik’i tercih nedeni? Dedemin Değirmencik’i tercih etmesinin en büyük etkeni memleketten gelip yerleşen tanıdıklarının ve akrabalarının olmasıymış. Değirmencik’te o tarihte 140–150 hane kadar Boşnak ve Rumeli muhacirleri varmış. Değirmencik ve Damlık köylerinde daha önceleri Rumlar yaşamışlar, bizimkiler de 1942’den sonra hayatlarını burada devam ettirdiler.
11. Aziz-Rüveyde Güneş’in çocukları? Büyük ağbim Muammer’in Erzincan’da 1942’de dünyaya geldiğini söylemiştim. Sonra Muzaffer ağbim dünyaya geliyor, iki yaşındayken vefat ediyor. 1950’de Rukiye ablam, 1952’de Hankiye ablam dünyaya geliyor. 1954’de Enver ağbim dünyaya geliyor.
12. Muzaffer Güneş’in doğumu? Babam Değirmencik köyünde devam ederken, Adapazarı’ndan da bir ev alıyor. Adapazarı Kapalı spor Salonu karşısında Şan sokak 1 numarada evimizde 1956’da ben dünyaya geliyorum. Ama nüfusa Değirmencik olarak kaydettirilmişim.
13. Muzaffer Güneş ve annesizlik? Annemi ben beş buçuk yaşındayken 1962 sonlarında kaybettim. Henüz okula gitmiyordum. Köy evinde iki katlı binanın camından düştü ve beyin kanamasından vefat etti. O zaman tabii imkansızlıklar da var. Tıp ilerlemiş değildi bugünkü kadar. Babam sonra ikinci evliliğini yaptı. İkinci annemizin de ismi Ümmiye’ydi. Babamın ikinci evliliğinden de üç kız kardeşim ve bir erkek kardeşim var. En büyükleri Hayriye, onun küçüğü Handan, onun küçüğü Candan, en küçük kardeşim de Zafer.
14. Dokuz kardeşli bir Güneş ailesi? Biz dokuz kardeşli bir aileyiz: Muammer, Rukiye, Hankiye, Enver, Muzaffer, Hayriye, Handan, Candan, Zafer. Enver ağbimi 1998’de kaybettik. Diğer 8 kardeş sağız.
15. Kireççi /Otelci/Yoğurtçu Aziz’in oğlu Muzaffer? Babamın Değirmencik’te kireç ocağı, Adapazarı’nda da kireç dükkanı vardı. O nedenle Adapazarı’nda oturuyorduk. Okulumu Adapazarı’nda okudum. Babam kireççilik, otelcilik yaptı, Kazım Avcı ile berbaber İkbal Oteli’ni çalıştırdılar. Kendisi Muzaffer Avcı’nın babasıdır. Babam daha sonra da yoğurtçuluk işine girdi, bizim bir ayağımız köyde, bir ayağımız Adapazarı’ndaydı.
16. Donatım İlkokulu? İlkokulu Adapazarı Donatım Okulu’nda bitirdim. Bizi önce Ali bey, daha sonra da Hatice hanım okuttu.
17. Adapazarı Merkez Ortaokulu? İlkokulu bitirince Adapazarı Merkez Ortaokulu’na başladım. Şu anda Büyükşehir’in bulunduğu binadaydı okulumuz. Şahin bey, Mehmet bey, müdür muavinlerimizdi. Muzaffer bey vardı. Rukiye Paker hocamı unutamam, bana çok şey katmıştı. Kendisi benim Matematik öğretmenimdi, çok iyi bir anlatım kabiliyeti vardı, hocamdan çok iyi şeyler öğrendim. Hüsnü Gürsel, Resim dersimize gelirdi. Rahmetli oldu, Allah rahmet eylesin. Ethem Koçdemir, Faruk Yenipazar hep devre arkadaşlarımdır.
18. Araba sevdası okuldan etti? Ortaokulda 2. sınıftan ayrıldım. İmkânsızlıklardan değil de araba kullanma hevesim yüzünden diyebilirim. Ben çok küçük yaşlardan itibaren arabaya binmeye başladım. Bir yandan da babamın süt ürünleri işi başlamıştı.
19. Aziz Güneş’in yoğurtçuluğu? Babam önce Şan sokaktaki evin altında süt ürünlerine, yoğurtçuluğa başladı. 1969’da Ulu sokağa geçti, şimdi Damla Süt’ün olduğu binada kirada uzunca bir süre çalıştık. Örfi idare dönemlerine kadar. İşletmeye geldiler, mühürlediler, ‘bu binada yapamazsınız’ dediler ve mecbur kaldık, Beşköprü’de Balkanlı Pompa’nın yanında Adem Yıldız’ın bir binası vardı, eski sucukhaneydi, duvarlar mozaik, çok da temizdi içerisi, işletmemizi oraya taşıdık.
20. Baba Aziz Üzeyir Güneş’in kişiliği? Babamı 1995 yılında Ramazan bayramının birinci günü kaybettik. Babam ileri görüşlü bir insandı. Bir işi kurduğu zaman, sorumluluk veren biriydi ve çocuklarına sorumluluğu öğretti. Mesela ben küçük yaşta sorumluluk almayı seven, çok atak biriydim. 1970’lerde 14 yaşındayken bana muhasebe kayıtlarını tutma sorumluluğunu vermişti.
21. Güneş Süt ve gıda kolektif? Firmamızın adı Güneş süt gıda kolektif şirketiydi. Üçkardeş Muammer, Enver ve ben, bir de babamız, 4 ortaktık. % 25’er hissemiz vardı. Kolektif şirkettik.
22. Beşköprü’deki tecrübe? Beşköprü’de işlerimiz iyi gitmedi ve 1972 sonlarında orada epey bir zarar ettik. O zaman beyaz peynir ve ayran yapıyorduk. Soğuk hava depoları yok. Çok ilkel şartlarda çalışıyoruz, İstanbul’a bir taraftan süt kaynatıp gönderiyoruz. Çok karmaşık bir düzen içinde devam ediyordu işler. Zarar etmemizin iki sebebi vardı: Birincisi su yoktu, ikincisi de elektrikler çok sık kesiliyordu. Süt de bunlardan çok etkileniyor.
23. Süt Ürünleri Değirmencik’te? Babam bizim onayımızı da alarak tesisi Değirmencik köyüne taşımaya karar verdi. Babam çok küçük olmamıza rağmen her zaman bizim fikirlerimizi alırdı. Doğru olacağını düşündük, işletmemizi 1972 sonlarında Değirmencik’te yaptık. 2006 yılına kadar da Değirmencik’te, yaklaşık otuz dört sene çalışmalarımıza devam ettik.
24. Aysel Ayazoğlu ile evlilik ve çocuklar? 1977 yılında Ferizli’de Osman Ayazoğlu’nun kızı Aysel hanımla evlendim. 15 Mayıs 1978’de büyük oğlum Cihan doğdu. 13 Şubat 1980’de Gürkan dünyaya geldi, 1985’de de Tolga dünyaya geldi.
25. Ayrılık yılı-1993? Babamızla 1993 yılında işle ilgili görüş ayrılığına düştüm. Şirket yapımız bozulmaya başlamıştı çünkü. Babama ‘beni azat et, senden hiçbir şey de istemiyorum’ dedim. Muammer ağbim, 1972’de bizden ayrılmıştı zaten, Mutlu Akü’de çalıştı, uzun yıllar, emekli şimdi, Esentepe’de oturuyor. Enver ağbim 1998’de vefat edene kadar, babamla çalışmaya devam etti.
26. Altı yüz lira sermaye ile başlangıç? 1993’te ayrıldım. Otuz üç, otuz dört yaşlarında filanım. O günkü şartlarda 600 lira para ile yola çıktım. Çok şeyler düşündüm, mantar üretimine mi girsem dedim. Hiç sermayem yok. Çiçekçilik işini düşündüm. Bunları hep babama rakip olmayayım, hep farklı bir sektörde olayım diye düşündüm. Ama benim de bildiğim iş buydu. Çocukluğumdan beri bu noktaya bu işle gelmiştim.
27- 1993’lerde güçlü süt firmaları? O yıllarda bizim sektörümüzde güçlü firma olarak Adapazarı’nda Uludağ vardı mesela, iyi bir markaydı, Yusuf Güreş’lerin Abant Sütü vardı mesela, iyi bir markaydı. Orhan Baldoğan’ların Ada Süt’ü vardı. Semra Baldoğan onların gelinleridir. İyi firmaydı.
28-‘Bildiğim İşi Yapmalıyım’ felsefesinin getirdiği başarı? Gecenin geç saatlerine kadar uyuyamıyorum tabii. 55 günün sonunda, bir gece yarısı kararımı verdim: Ben bu işi, bildiğim işi yapmalıyım dedim. Ferizli’de gıda işi yapmaya karar verdim.
29- Niçin Ferizli’de? Ferizli en uygun mekân; sütün bol olduğu yer. Sonra çevrem burada. Bir taraftan siyasi yönüm de vardı, Anavatan Partisi’nde ilçe yönetiminde görev aldım, sonra il genel meclisi üyeliği yaptım. Büyük oğlum Cihan 15 yaşlarındaydı, ortancası Gürkan on üç yaşlarında. Ama onların da çok emeği vardır. İlk o tamirhaneleri kiraladığımızda oranın temizliği, badanası, hepsini beraber müştereken yaptık.
30- Güneşoğlu Süt’ün sermayesi ne kadardı? 1993 yılında Ferizli’de süt işi yapmaya karar verdiğimde cebimde –dediğim gibi- 600 lira para vardı. Ama itibarımız yok yüksekti. Allah da itibarımızı bozdurmasın inşallah. İşi iyi bilmek ve itibarı yüksek olmak bize yol aldırdı. Allah’ın bir lütfu bu bize. Bu arada hiç kimseden bir lira para talep etmememe rağmen, eşim dostum birisi bin mark, birisi iki bin mark, birisi üç bin mark; on üç on dört bin mark para geldi bana. Bu paranın yedi bin markıyla işletmenin bazı giderlerini karşıladım, altı bin markıyla peşinatını verdim, bir araba aldım. Başlangıcımız böyle oldu.
31- Başlangıçtaki (1993’teki) kapasite? Başladığımızda kapasitemiz günde 2.400 litre süttü. Ferizli’nin kendi içerisinden geliyordu bana bu süt. Daha sonra kapasite arttıkça, çevre köylerden, Adapazarı’ndan da süt gelmeye başladı. 1995’de babam vefat etti, 1996 yılında babamın ve kardeşlerim ortak olduğu Güneş Süt Ürünleri de bana geçti. Üç sene sonra devralmak zorunda kaldım. Ferizli’deki işyerimi kapattım. Değirmencik’teki tesisi elden geçirip revize ettim. Kapasiteyi günde 35 tona kadar çıkarttım.
32- Bugün (2012’deki) kapasite? 19 yıl sonra bu sene kapasitemiz 190 tona kadar çıktı. Şu anda da günde 170 ton süt işliyoruz.
33- On dokuz yıldaki artış oranı? 2 ton 400 litreden 190 tona. Aşağı yukarı seksen kat kadar bir büyüme gerçekleştirmişiz çok şükür. Büyümede, gelişmede çocuklarımın da katkısı çok büyüktür. 1993’de babamdan ayrılıp Güneşoğlu Süt’ü kurduğumda çocuklarım okullarındaydılar. Tatillerini devamlı işletmede geçiriyorlardı.
34- Çocuklarının işletmedeki görevleri? 1996’da Cihan ve Gürkan’a sordum; ‘okuyup kariyer mi yapacaksınız, yoksa bu işi mi sürdüreceksiniz?’ İkisi de ‘üniversiteyi okuyup bu işi sürdüreceğiz’ dediler. Onların bu sözleri bana daha da cesaret verdi. 1997 itibarıyla kapasiteyi yükseltmeye başladım. Hayalimdeki işletme buydu, günde 200 ton süt işlemekti. Büyük oğlum Cihan Sakarya Üniversitesi Beden Eğitimi bölümünü 2000’de bitirdi. Gürkan da 2003’te Ankara Bilkent Üniversitesi Bankacılık ve Finans bölümünü bitirdi. Okulu hem İngilizce hem Fransızca olduğu için altı yıldı. 2001 yılı itibarıyla Cihan’a imalat sorumluluğunu vermiştim. 2004’de Gürkan’a muhasebe ve pazarlama sorumluluğunu devrettim. En küçük oğlum Tolga da Amerika’da tanıtım ve reklamcılık okudu, o da firmamızın reklam ve tanıtımlarından sorumlu.
35- Güneşoğlu niçin 3. Organize Sanayi Bölgesi’nde? Peynir altı suyu çok problemli olduğu için süt kuruluşlarının aynı sanayide toplanması gerekiyor. 1994’te ben Anavatan Partisi’nden Ferizli’den il genel meclisi üyesi seçilmiştim. O zaman ki vali Yener Rakıcıoğlu, ‘ne yapacaksınız peynir altı sularını?’ diye sordu, ‘sayın valim, bunun arıtılması çok zor, çok da maliyetli bir şeydir, bizim bir araya toplanmamız gerekir, burada da peynir altı suyu fabrikası yapmamız lazım. O fabrikada peynir altı suyundan PST dediğimiz peynir altı suyu tozu üretiyorsunuz. O da bisküvi sanayinde çok kullanılan bir ürün. Atığı ekonomiye dönüştürüyorsunuz. ‘Bu organize sanayinden bize yer tahsis edin.’ O günkü şartlarda süt ürünleri üzerine 11 firma taahhütname verdik. Şu anda 4 tanesi burada, yakında bir tanesi daha faaliyete geçecek inşallah. Yakında biri daha inşaata başlıyor. Peynir altı suyu fabrikasını kuramadık ama Akyazı’dan bir firma alıyor şu anda ve tekrar ekonomiye kazandırıyor.
36. 3.Organize Sanayi Bölgesi’nde işletme durumu? Organize’de şu anda 27 firma faaliyet gösteriyor. Tamamlandığında 43 firma olacak. Diğerlerinin de inşaatları devam ediyor. Üç dene içerisinde bu organize sanayi bölgesinde yüzde yüz doluluğa ulaşılır diye düşünüyorum. % 40’ı gıda olmak üzere.
37- Günpa? Süt ürünlerinin yanı sıra yem işine de girdim. Pazarlama işlerimiz için Günpa’yı kurdum. Sütü alıyoruz köylerden, başka ihtiyaçlarını veriyoruz; bir yerde bartır yapıyoruz. Günşoğlu Süt Ürünleri olarak 2012 itibarıyla 35 bin metrekare alan üzerinde 10 bin metrekare kapalı alanda günde 190 ton süt işleyebilen bir kapasite ile devam etmekteyiz. İki firmamızda imalat ve pazarlama olmak üzere bugün itibarıyla çalışan sayımız 230 kişi.
38. Güneşoğlu’nun ürün yelpazesi ve pazarı? Bugün itibarıyla 75 kalem süt ürünü üretiyoruz. Yoğurt grubunda 20’in üzerinde ürünümüz var, beyaz peynirde de birçok çeşidimiz var. Kaşar peynirde bazı çeşitlerimiz var. Sert grup dediğimiz yerel ürün çeşitlerimiz var. Krem peynir, tereyağ, lor üretimimiz var. Dört ana grupta 75 çeşit ürün üretmekteyiz. 82 araçtan oluşan araç filomuz var. İstanbul’da Avrupa ve Anadolu yakasında iki bölge müdürlüğümüz var. İzmit’te bölge müdürlüğümüz var. Adapazarı’nı buradan (Ferizli’deki fabrikadan) idare ediyoruz. Ankara’da, Bolu’da, Düzce’de, Karabük’te, Zonguldak’ta, Ereğli’de bayiimiz var. Antalya’da bayiimiz var. Yalova ve Bursa’yı fabrikadan koordine ediyoruz. Bugün itibarıyla 16-17 şehirde ürünlerimiz satılıyor. İyi bir müşteri profilimiz var, gün geçtikçe de çoğalıyor. En önemsediğimiz şey; kalite, kalite, kalite diyoruz. Kesinlikle kaliteden ödün vermiyoruz. Sektörümüzde Ülker, Sütaş, Pınar, Yorsan gibi dev firmalar var ama arkadaşlarıma hep söylüyorum; rakibimiz kendimiziz. Kendimizi gün geçtikçe geliştirmemiz lazım. Bugün yeni bir açılım içerisinde ulusal bir markayız. On yıl sonraki hayalim, Güneşoğlu’nu daha ulusal ve bilinirlik kazanmış marka haline getirmek.
39. Muzaffer Güneş ve Türkiye Boşnak Dernekleri Federasyonu Başkanlığı? Müslüman Boşnak kökenli bir ailenin çocuğuyum ben tabii. Neticede bizim soyumuz oradan; Balkan dünyasından gelen topluluğun bir ferdiyim ben. 1992-1994 Bosna Faciası döneminde Nadir Latif İslam’ın öncülüğünde Adapazarı’nda bir dernek kurulmuş. Nadir Latif İslam, Cemal Balkanlı, Süleyman Gündüz öncülüğünde o dönemde Bosna’ya bir çok yardım gönderilmiş. Savaş bittikten sonra bu dernek gayrı faal. 2001’de derneğin başkanı Behiye Çark geldi bana, bu derneği canlandıralım dedi. Neticede bizi ikna etti, ‘ben çok yoğunum, başkanlığı alamam’ dedim, beni başkan yardımcısı yaptılar. 2003’de Türkiye genelindeki bazı dernekler bir araya gelerek bir federasyon oluşturalım dedik. İzmir, Ahmet Kemal Baysan başkanlığında, o kurucu başkanımız oldu, federasyonu kurduk. Kurulduğu yılda itibaren ben yönetim kurulu üyesiydim. Dönüşümlü başkanlık var bizde. Kemal beyin başkanlığından sonra Adana aldı, sonra İstanbul Sefaköy üstlendi, ardından başkanlık dönemi Sakarya’ya geçti. Tam adımız; Türkiye Bosna Hersek Kültür Dernekleri Federasyonu’dur. Görev Sakarya’ya verilince Behiye hanım, benim başkanlığı yürütmemi istedi. Adana derneği, İzmir, Karamürsel dernekleri kalkıp geldiler, ‘illa sen alacaksın’ diye tutturdular. Kabul etmek zorunda kaldım; 1991 başından itibaren federasyon başkanlığını yürütüyorum. 2013 mart ayında görevimi Karamürsel’e devredeceğiz. Yurt içinde ses getiren değil de, Bosna’ya yardım eden bir hüviyet kazandırmaya çalıştık. Dayanışmaya önem verdik. Türkiye’de de federasyonu bilinir hale getirmeye çalıştık. Federasyonumuzun adını sadece kültür değil de kültür ve yardım dernekleri federasyonu haline getirmeye gayret ettik.
40. Sakaryaspor Muzaffer Güneş için ne ifade ediyor? Aşk, sevda!... Sakaryaspor sevdası bizde bitmez. Ama üzülüyorum açıkçası. Sakaryaspor bu hale gelmemeliydi, getirilmemeliydi. Ben Sakaryaspor’un derneğe devredildiği dönemde yönetim kurulu üyesiydim. Devredilmeden önceki son yönetimdim. Sabri Küçük’e, devralmak isteyenlere çok söyledim ben ‘yanlış yapıyorsunuz’ diye. O gün kulübün futbolculara 2.2 trilyon borcu vardı. O zamanki vergi ve ssk borçları 3,5 trilyon civarındaydı. Sakaryaspor’un yekün borcu 5,5 trilyon civarındaydı. ‘Biz enkaz devraldık’ gibi ifadeler çok şık olmadı yani. Çözüm; iyi yönetim… Parayı iyi yönetmek lazım. Futbolcu transfer ederken 200 milyarlık oyuncuyu 500 milyara almamak lazım. Bizim dönemimizden sonra bunlar hep yaşandı. Sakaryaspor’un bütçesine göre hareket edilmedi. Kulüp yönetimi böyle işletme yönetmeye benzemiyor hakikaten. İşin başında mutlaka bir ticaret adamı olması lazım. Dernek devrinin yanlış olduğu ortaya çıktı, dedik ki olmaz, Adapazarı’ndan bu para toplanamaz. Aziz bey (Duran) dünden razıydı. Çünkü Aziz bey de yıpranmıştı, kötü tezahüratlar yapılıyordu. Selahattin Aydın’ın, ne olursa olsun bu işi çok iyi yönettiğini düşünüyorum. Ve ayrılırken Sakaryaspor’u borçsuz bir şekilde teslim etti. Ne oldu da Sakaryaspor bu kadar borç yüküne girdi? Maalesef bu kötü yönetimlerin ve Sakarya halkının sahiplenmemesinin neticesinde bu günlere gelindi. Sakaryaspor için çözüm mü? Büyükşehir’in altyapıyı alması çok doğru bir şey. Sakarya bir futbolcu fabrikasıdır. Eğerniyi eğitilebilir, iyi yetiştirilebilirse transfere bile ihtiyacımız yok! İşte geçen dönemde de gördünüz. Sakaryaspor Bankaysa’ya hangi takımla çıktı? 8 tane altyapıdan çocuğumuzla çıktı. Futbol demek para demek! İyi bir bütçe oluşturulması lazım. Bundan sonra yapılması gereken; çok iyi bir bütçe yapılacak, ona göre transferler yapılacak. Koca Sakaryaspor’un 20 kişiyle 30 kişiyle 40 kişiyle kongre yapmasını yakıştıramıyorum. Sakaryaspor’un üye sayısı çoğaltılmalı, yıllık üye aidatı 250, 300 lira olarak belirlenmeli. Üye sayısını üç bin mi beş bin mi yaparsınız. Bir trilyon iki yüz elli milyar her sene kasanıza girecektir. Reklamı var, federasyondan, İddia’dan gelen paralar var. Bunları birleştirdiğiniz zaman, aşağı yukarı üç dört trilyonluk bütçeyle her zaman Bankaysa Ligi’nde oynayabilirsiniz. Bunun planlamasını iyi yapmak lazım. Başa doğru yönetimler getirilmesi lazım.