İnsanlığımızı almaya hazırlanıyorlar…
Tüm senaryo bunun üzerine kurulu…
Sadece kanlarımızı, canlarımızı, mallarımızı değil; insanlığımızı almaya geliyorlar…
Filmler, reklamlar, tohumlar, gıdalar, kıyafetler, şirketler hepsi buna göre dizayn edilmiş…
İblis’in en büyük hedefi, dahası tek hedefi budur…
Başka da bir derdi yok zaten!
Ruhlarımızı, insanlığımızı, sevgimizi, şefkatimizi, yardımlaşmayı, zekâtı, sadakayı, namazı, dili, dini, bayrağı almaya hazırlanıyorlar…
Devlet tavsiye etti diye zekâta karşı çıktılar…
Eve lazım diye yardımlaşmaya karşı çıktılar 
Bunlar yetmeyecek, devam edecekler; mesela dilimizi bozacaklar klavyelere uysun diye…
Dinimizi uyarlayacaklar dijital çağın tüm sapıklıklarına ses çıkartmasınlar diye…
Bayrağımızı kumaşa indirecekler, geldiği yer unutulsun diye…
Virüs diyecekler sanki sahibi yokmuş gibi, güç diyecekler sanki onlardan daha güçlüsü yokmuş gibi, tanrıları gösterecekler gerçek var edeni örtmek için…
Halbuki yalnızlık yok, tekin ikincisi Allah; bunu unutturmaya çalışacaklar…
Evlerde yemekti, içmekti, haberlerdi, virüs kapmış, şuralara ulaşmış, şuralara dağılmış oyalayıp duracaklar…
Sonra da oturup merak ediyoruz acaba ölecek miyiz, yaşayacak mıyız diye…
Namazını unutmazsan ölmeyeceksin…
Sadaka vermeyi unutmazsan ölmeyeceksin…
Merhameti unutmazsan ölmeyeceksin…
Kur’an’ı unutmazsan ölmeyeceksin...
Haberlere baktığın kadar kitap okumazsan ölmeyeceksin...
Yemekleri tıkındığın kadar yedirmezsen ölmeyeceksin…
Aileni sevdiğin kadar diğer aileleri seversen ölmeyeceksin...
Anladınız mı!
İnsan can derdinde…
Derdiniz ruh olsun…
“Ruh ölesi değil, bedendir ölen” demez mi büyükler…
İnsan ölmez, insan göçer gider, gideceği yere göre elbise giymek için burada bulduğunu burada bırakır…
Bunları materyalist doktorlardan öğrenmeyi beklemeyin…
Bunları kapitalist dünya sevicilerden duymayı beklemeyin…
Bunları seksen yıldır bu toprakları pazarlayanlardan duymayı hiç beklemeyin…
Dilimizi, dinimizi, tarihimizi, ecdadımızı satanlardan bunları duymayı da beklemeyin…
Şimdi dünyaya unutturmaya geliyorlar, tüm dinleri teknoloji ile değiştirecekler…
Tüm kitapları kendi bildikleri ile dahası bilinmesini istedikleri ile değiştirecekler…
Tüm bildiklerinizi yeni tanrıları ile değiştirecekler…
Ama başaramayacaklar, daha önce başaramadıkları gibi unutturamayacaklar, tarihi silemeyecekler…
Ta ki sen insanlığını kullanırsan yaşayacaksın, kullanmazsan öleceksin!
Bunu da yapacak olan İslami şuurda Müslüman gençler olacaktır…
Namazını kılacaksın, sadakanı vereceksin, merhamet duyacaksın, hürmet edeceksin, stokçuluk yapmayacaksın, başka aileleri de düşüneceksin, saygıyı unutmayacaksın… Bilhassa gençler bunları unutmayacak ve uygulayacak…
İşte onlar ölmeyecek!
Bu da son duygusal yazı olsun…
Bu zamana kadar bağışıklığımız dedik, moral dedik, bir olalım, birlik olalım dedik, biz bize yeteriz dedik, şükür ki faydasını da gördük…
Kalbimiz, hislerimiz güçlensin ki beden de direnç kazansın istedik; olmuştur da inşallah…
Ama şimdi biraz aklı devreye sokma zamanı…
Malum savaş halindeyiz!
Bu, duygusallığın değil strateji ve aklın devrede olması gereken bir durumdur…
O bilince ulaşmamız gerekir ki yarın bir gün ekmekti, pideydi, yasaktı derken tezgahlara tekrar tekrar gelinmesin…
Herkes bilsin modern çağ savaşındayız…
Bu çağ kanın gövdeyi götüreceği çağ!
Her yerden ölümler olacak, her evden sesler yükselecek, buna alışacaksınız…
Hastalıktan öte ölümler sıradan olacak, tıpkı daha önce her gün ölenlerden haberdar olmadığımız için her şey güllük gülistanlık zannettiğimiz gibi işin şekli değişti artık...
Kimse virüs meselesini sulandırmasın, aklınız çalışsın…
Yıllar öncesinde filmlere konu olmuş, yazılmış, konuşulmuş, benzerlerinin itirafları yapılmış, dünya CEO’larının dilinden düşmemiş bu silah türlerinin daha kayıtları duruyor…
Hal böyleyken, “Efendim bu doğal afettir, hijyen kurallarına uymak gerekirdi, virüsler kendiliğinden çıkar, doğal ayıklanma” gibisinden olayı stratejik ve askeri malzeme olmaktan çıkarmaya çalışanlar bilin ki sahtekarın tekidir…
Onlarca delil, film ortadayken bunları yok göstermek insanın aklıyla oynamalarından, insanları salak yerine koymalarından başka bir şey değildir…
Yıllar öncesindeki belgesellerde “İstediğin virüsün parasını yatır laboratuvarlar yapsın” yayınlarının dolaştığı dünyada özel frekanslarla insanların nasıl yönlendirildiklerini anlatan filmlerle, gıdaların insanları nasıl bozduğu tescillenmiş deney videolarıyla dolu bu dünyada savaşın nasıl olacağına ilişkin onlarca belge ve kaynak ortalarda dolaşırken, o haber senin bu haber benim saf saf izlemeye devam etmeyecek nesillere ihtiyaç olacaktır…
Artık yemeyi, içmeyi, kullandığımız cihazların bizdeki etkilerini bilmeyen bir nesil savaşı kaybetmeyi göze almış demektir…
Yaşamak için insanlığını muhafaza edeceksin…
Dünya Sağlık Örgütü’nün ve dünya CEO’larının söylediği her şeyi önce dinin, sünnetin mihengine vuracak öyle uygulayacaksın…
Uymuyorsa tersini yapacaksın…
Bunun da ne demek olduğunu anlamayan olursa ona uğurlar olsun…
Zaten “Herkes okumasın” diye boşuna demedik!