* ARENA DIŞINDAKİLER

Siyaseti hiç sevmeyen ama mesleği gereği takip etmek durumunda olan akademisyen bir AKSAKAL şöyle bir tespitte bulunmuş:

- Türk toplumu ve siyasi partileri çok ilginçtir. Hele hele, siyasi parti mensupları daha da ilginçtir. Haklı bile olsalar Bazı olay veya eylem ve aktörleri hiç affetmezler.

- Mesela ülkede 4 parti vardır. A, B, C ve D… Bunların belli sayılarda vekilleri vardır ve şu veya bu etkinlikte siyasi aktiviteler yapmaktadırlar.

- Mesela bunlardan A içinde yıllarca siyaset yapmış, şu veya bu şekilde partisi tarafından dışlanmış veya başkalarının dolmuşuna binerek kendisini dışlayarak, arena dışına çıkmış olan birileri, eski partisi hakkında daha önce etkin iken hiç gündeme getirmeyen SENER gibi bazı siyasetçiler, daha sonra yeni parti kurarlar, partisi toplumda hiç ilgi görmez, seçimde parti başkanı olarak aday bile olamaz. Konuştukça itibar edilmeyerek, hiçbir başarı elde edemeden tarihin çöplüğüne atılırlar… Hâlbuki partisinden ayrıldıktan sonra hiç konuşmasa, çok daha saygın bir insan olarak anılırlardı…

-Mesela B Partisi’nden vekil seçilen YAŞAR NUR ve TARHANA gibi bazı insanlar, partilerinden ayrılırlar ve daha önce, eski partilerine söylemedikleri lafları söyleyerek yeni parti kurarlar… Vee… Onlar da eski partilerinin mensupları tarafından hiç ciddiye alınmazlar ve tarihin çöplüğünde yerini alırlar… Hâlbuki partilerinden ayrıldıktan sonra hiç konuşmasalar, çok daha saygın bir insan olarak anılırlardı…

Mesela D Partisi’nde iken hiç ses etmeyen, ayrıldıktan sonra yeni parti kuran ve kurduktan sonra da, ne söylerse söylesin hüsnü kabul görmeyen bir PAMUK vardı… Hâlbuki partisinden ayrıldıktan sonra hiç konuşmasa, çok daha saygın bir insan olarak anılırlardı…

- Mesela E Partisi’nde iken hiç ses etmeyen, ayrıldıktan sonra yeni parti kuran ve kurduktan sonra da çok sevilen R isimli bir zat, yeterli oy almaz ve siyasi bir suikastla yok olur gider.

Şimdi...

Görülüyor ki, tecrübe ile sabittir ki, kendi partilerinden ayrılarak yeni parti kuranlardan hiç iflah eden olmamıştır. Bundan sonra da olmayacaktır.

Yeni gelişmeler ve yeni konjonktür hakkında ve onların muhtemel aktörleri hakkında da yazayım mı?

Yoksa mesele anlaşıldı mı?

Ne dersini?

* HER ŞEYE MUHALEFET:

Tutarsız, körü körüne ve ayakları bir türlü yere basmayan bir ‘muhalefet’ ne kötü… Adam, paralarımızın üzerinde neden ‘Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ yazıyor da ‘Niye Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası  yazmıyor?’, diye mevcut hükümeti eleştiriyor. Aradan neredeyse bir asra yakın bir zaman geçmiş, hiçbir iktidara sormamış bunu… Merkez Bankası’nın ne zaman, kim tarafından, hangi kanunla kurulduğunu (11 Haziran 1930 tarihinde bir Anonim Şirket olarak kurulmuş), ortaklarının kimler olduğunu şöyle bir araştırsa (mesela, Google teyzeye sorsa) bir problem kalmayacak… Ama o, işin kolayına kaçıyor ve basıyor yaygarayı… Gerçi hikmetinden sual olunmaz ya… Allah’ım böyle muhaliflere neden biraz daha akıl vermedin?

Âhh siyaset, ah…

Sen insanları kılıktan kılığa sokar, onları madara edersin…

Biraz da ‘adam gibi’ davransan olmaz mı?