Sevgili okurlar,
Bugün Pazar, telaşın, stresin olmadığı bir gün. Ailelerin buluştuğu sıcak sohbetlerin yapıldığı, ya da pikniğe, ızgara patilerine çıkıldığı gün! Bu güzel günü, alabildiğine özgür, rahat, huzur içinde geçirmenizi dilerim...
Sevgili okurlar,
Avrupa Birliği’nin ve Belçika’nın başkenti Brüksel’de, birbirinden farklı olaylara, toplantılara, açıklamalar tanık olmuş bir gazeteci olarak, bazı hususlardaki görüş ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum:
Bir kere Türkiye, ’23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı idrak etti.
Birbirinden ilginç bayram kutlamaları Brüksel’e kadar yansıdı. Bu kutlamalardan çok etkilendim. Özellikle Karasu ve Taraklı’ da ki kutlamaları, Belçika’daki okurlarımız ile de paylaştım.
Ama üzülerek ifade edelim ki, bizler maalesef bu, ’23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı tam manasıyla insanımıza anlatamamışız!. Anlatmış olsaydık, Türkiye bu durumda olmazdı!.
Bu ‘ maalesef’ kelimesinin yanına bir başka kelimeyi de koymak istiyorum:
Evet, bayramı, bu güzel bayramın yansımalarını ‘üzülerek’ söylüyorum, Türkiye’nin başka bölgelerinde göremedik!
Türkiye, tam ayrışmanın yol ayrımında!
Bir kesim zoraki de olsa,’23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyor..
Bir kesimin umurunda değil!
Bir kesim ise, Türk Bayrağı alerjisi içinde!
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘vatanın bağrına dayanan hançeri’ kaldırmak, kırmak için gerçekleştirdiği kongreler, açılan ilk meclis, ardından ilan edilen Cumhuriyet, size hiçbir mana ifade etmiyor mu?
Eğer bir ülke, milli değerlerin ötesinde ayrışıyorsa, artık o ülke için alarm zilleri çalıyor demektir!
Bakınız, Belçika’nın La Louvire kentinde, Türk sivil örgütleri, Türkçe ve Türk Kültür Dersleri öğretmenleri tarafından düzenlenen ‘23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ törenlerine, Belçika Federal Hükümet Başbakanı Elio Di Rupo katılıyor.
O günü bir vatandaşımız şöyle özetliyor:
Tören için Muavin Konsolos Gizem Türkgenci Sevim geldi. Şoförü ve koruması ile otomobilini, tam tören salonu önüne çekip bıraktı. Otomobilinden indi, kendisini bekleyenlerle birlikte salona geçti.
Sonra Belçika Federal Hükümet Başbakanı Elio Di Rupo geldi. Otomobil, tören salonu yakınındaki uygun bir park yerine bırakıldı. Başbakan Elio Di Rupo, yanında şoförü olduğu halde yürüyerek salona geldi. Kendisini burada sıcak bir şekilde karşıladılar.
Yusuf Bey! Farkı görüyormusunuz! Biz böyle siyasi liderler istiyoruz. Peşinde yalakaları olmayan, koruma ordusu bulunmayan, halkına gaz sıktırmayan, tomalar ile tehdit etmeyen, devletin imkan ve kabiliyetini kendi ve ailesi için kullanmayan siyasi liderler istiyoruz!
Uzatmayayım, Başbakan Elio Di Rupo, Türkiye’de kutlanan ’23 Nisan’a dikkat çekti. Bağımsızlığa, cumhuriyete ve Türk çocuklarına armağan edilen bu bayramın önemine vurgu yaptı. Türk çocuklarının hünerlerine tanıklık etti, başlarını okşadı, tebrik etti ve gitti.
Sevgili okurlar,
Vatandaşın hepsi uykuda değil ya, gerçekleri görenlerde var. Öyle şom ağzı ile dereye görmeden paçaları sıvayan ve yeni sistemle de ‘Sakarya’da 7-0 olur’ diyenler buralarda yok! Seçim zamanı sandığa gidip, özgür iradesini sandığa yansıtanlar, buralarda birçok şeyi aşmış durumda!
Biz hala nerelerdeyiz?
Sevgili okurlar,
Bakınız, bu defa Hollanda’nın Almelo kentine,’ Sözde Soykırım Anıtı’ dikildi.
Fransa’ya, Belçika’ya, Almanya ve diğer ülkelere dikilen bu sözde soykırım anıtları için, az uğraş vermedik. Hem bir gazeteci, hem de Belçika Türk Spor Federasyonu Başkanı olarak görevdeyken, Paris’e Brüksel’den tam 47 otobüs dolusu vatansever ile gidişimizi hala unutamam!
Türklere ‘katil’ diyen ve dedelerimizi ‘katil’ ilan eden, dünyanın dört bir yanına ‘ sözde soykırım’ adı altında kin anıtları diken, hala Türkleri düşman gören ve tazminat ve toprak talebinde bulunanlara karşı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talihsiz açıklaması bizleri üzdü.
Keşke Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu açıklamayı 23 Nisan’da değil de, 24 Nisan’da yapsaydı!
Keşke!
Keşke hiç yapmasaydı?
Neden mi?
Bakınız, tam o gün,’ 1915 olaylarını bahane edenler Taşnak Partisi öncülüğünde Erivan’da toplanıp, kin ve öfkelerini kustuktan sonra Türk Bayrağı’nı yaktılar..
Daha önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün uzattığı barış eli, zeytin dalı hikayesini bilmeyenimiz mi var!
Bütün bunların ötesinde ABD’den o açıklama geldi:
Obama, yine 1915 olayları için’ Felaket’ kelimesini kullandı.
AKP’li Burhan Kuzu ise hemen tepki koydu ve Obama’ya Kızıldereli katliamını hatırlattı..
Ah be Kuzu Hocam!
Sen, şöyle kuzu, kuzu bir yürü bakalım!
Sen, onu önce kendi liderine ve partililerine anlat!
Bu milletin ‘kırmızı çizgileri’ ile oynamanız, alay etmeniz bakınız, Türkiye’ye nelere mal oluyor!
Türkleri arkadan vuran, Ruslarla işbirliği yapan, bağımsız bir Ermenistan için Türk topraklarına göz diken, köyleri basıp yıkan, insanları katleden, onları toplu mezarlara atanları ve hala Türklere ‘katil’ diye hakaret eden, kin tohumları ekenleri görmezden mi geleceğiz!?
Siz bu söylemlerle mi vatandaştan oy istediniz?!
Beğenmedik!
Sevgili okurlar,
Son olarak Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’a sert çıkan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in sözlerine kulak veriniz:
Türkleri her vesile ile suçlayan, insanlık karşısında ‘katil’ göstermeyen çalışan Sarkisyan’a Çek Cumhuriyeti başkent Prag’ta,’ Saçmalamayı bırakınız. Burada Türk liderler yok. Ama ben varım. Bu saçmalıklarınıza izin vermem’ diyerek kükremiştir.
Sahte gülücüklerle halkını aldatan,’One Munit’lerle halkının oyunu alanlar iyi bilsinler ki, bu milletin ‘kırmızıçizgileri’ aymazlık içinde olanlara karşı hala devam ediyor.
Unutmayanız ki, Azerbaycan topraklarının yüzde 21’i işgal altındayken, Karabağ’da savaş hali sürerken, Türkiye’nin Ermenilere hoş görünme lüksü yoktur!
Sevgili okurlar,
Son olarak şunu ifade edeyim ki, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın açıklamalar yüreğimize sur serpmiştir. ‘Türkiye’de mahkemeler var’ anlayışının yansıtıldığı, siyasetin büyük bir tokat yediği bu haykırışa sadece siyasiler değil, herkes, ama herkes kulak vermelidir..
Her gün biraz daha ayrışma içinde olan Türkiye’de, insanların birbirlerine bile güveni kalmamıştır.
Halk artık, ‘suçluları verin biz cezalandıralım’ noktasına gelmişse, durum vahimdir!
Brüksel’den, Türkiye fullu değil, karmaşık görünüyor!.
Öyle herkese ‘ cübbeni çıkar, siyasete gir’ demekle sorunları halledemezsiniz!
Kanunları kendi çıkarlarına alet edenler, yargıyı arka bahçesi görenler, kanunları zır-pırt değiştirenler, devletin, bu milletin imkan ve kabiliyetlerini paylaşanlar, birilerine peş-keş çekenler, biraz da durup kendilerine çek-düzen vermelidirler?
Zira her şeyi milli irade ile çözmeniz mümkün değildir!
İktidarın da, artık iğneyi kendisine batırmasının zamanı geldi!
TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in açıklamaları, bana sinek vızıltısı geliyor!..
Türkiye’ye yazık etmeyiniz!
Pazarınız ve geleceğiniz güzelliklere vesile olsun..