Çok sevdiğim bir arkadaşımla kahvede otururken aklıma geldi.
Dedim ki ….
-birisinin çok sevdiği karşısında otururken karşısındaki sevdiği mi çok değerlidir? İçindeki sevdiği mi?
Hiç düşünmeden içindeki dedi.
Neden diye sorduğumda hiç beklemediğim bir cevapla karşılaştım. Çünkü onun için içindeki kusursuzdur. Yaptıkları işine gelmese veya çok kızsa bile içindeki daha değerlidir. Onun kusur ve kabahatlerini göremezsin. Çünkü o artık sen olmuştur. Bu öyle bir sevgidir ki elbiseye benzer. Ölçü o olur. Onu karşılaştığın insanlara giydirirsin. Ufak bir potluk olsa kuşku duyarsın.
Şöyle düşündüm.
Bilmem katılır mısınız?
Hangi düşünce veya inanç olursa olsun eğer o muhabbet, sevgi ve ona teslimiyeti sağlayan şeyler sizin kalbinize girmemiş ise inanmanın önüne geçemiyor. Hayata hep kuşku ile bakıyorsunuz. Zamanla başkalarının güzel söylenmiş de olsa yalan yanlış sözleriyle aşınıyor.
İmanla inanmak arasındaki fark birinin kalbinizin en küçük köşesini bile işgal etmesi, diğerinin kalbinizde tutunmaya uğraşması gibi geliyor bana.
Tutunmaya uğraşan o sevgiyi şarkılar, şiirler vs gibi birtakım aksesuarlarla tutturmaya uğraşıyoruz.
Kanaatimce tutmuyor.
Çok hoşunuza da gitse ölçü kalbinizi işgal etmiş o sevgiyle sağladığı uyum.
Yaşantınızın içinizdeki ile o sevginin uyum sağlayamayışı huzursuzluğun başlangıcı oluyor.
Tercihlerinizin sıralanması da o sevgiyle orantılı oluyor. Onun yapma dediklerini yapmamak ve müsaadesi çerçevesinde bir hürriyet.
Rıza gösterme sanatı.
Bu sevgiyle yaşamaya mani olmak için dışarıdan gelecek olanlara hayır diyebilme sevginin derecesi ile orantılı.
Bana göre insanın bir tek gayesi olmalı o sevgilinin sevgisini kaybetmemek.
Çünkü yaptığınız bütün hataların muhakkak şahidi insanın kendisi olması şuuru.
Çok kısa olan bu ömürde yapılması istenen her şeyin aslında dünyayı daha rahat ve yaşanabilir kılmak ve mümkün mertebe ayni hatayı ikinci bir daha yapmamak. Her hareketi yapılmadan önce çok düşünüp kararları verirken vazedilen ve hükmedilenlere uygun hareket etmek. Yoksa senin sevdiğin veya seni seven senin eziyet görmeni istemez. Sevgiyi bulmak ve layık olmak niyetiyle sürdürülen bir ömür kurtuluşa açılan en büyük kapıdır. Sevgide mecburiyet var mıdır? Bilmiyorum. Bana göre yoktur. Layık olma ve sabır kapısında rızayı beklemenin adı ömür olabilir mi? Ne dersiniz?