Ofis Sanat Merkezi’nde gerçekleşen etkinlikte, Filistin direnişinin edebi ve kültürel boyutları güçlü bir şekilde vurgulandı.

Programın moderatörlüğünü Prof. Dr. Cengiz Tomar üstlenirken, Nasrallah konuşmasında şiirin, işgal altındaki bir halkın sesi, hafızası ve direniş biçimi olduğunu ifade etti. “Eğer biz bu hikâyeleri anlatmazsak, bizi yok sayacaklar. Yazdığım her dize, her cümle ‘biz buradayız’ demenin bir yoludur” diyerek edebiyatın hem hafızayı koruma hem de varoluş mücadelesi olduğunu söyledi.

"Edebiyat, Adaletin ve Umudun Dilidir"

Filistin’in yaşadığı sürgün, işgal ve mülteci kamplarının şiirlerine ve romanlarına konu olduğunu dile getiren Nasrallah, “Edebiyat sadece acıyı değil, aynı zamanda umutla hayatta kalmayı da anlatır. Ben Filistin’i anlatırken aslında insanlığa sesleniyorum: Adaletin, hafızanın, vicdanın diliyle” ifadelerini kullandı.

Image-957

“Ben Edebiyata Mecburdum”

Söyleşi sırasında edebiyata olan yönelişinin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu vurgulayan Nasrallah, çocukluk yıllarında mülteci kamplarında yaşadığı hafızasızlıkla baş etmek için yazmaya başladığını belirtti. “Babam köyümüz El-Bureij’den kovulmuştu. Ben orayı hiç görmedim ama romanlarımda hep oradaydım. Edebiyat bana evimizi yeniden kurma şansı verdi; kelimelerle, cümlelerle ben hâlâ o evde yaşıyorum” diyerek duygusal bir bağ kurduğu yazma sürecini katılımcılarla paylaştı.

Kültürel Direnişe Edebi Dokunuş

Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği bu anlamlı söyleşi, katılımcılar tarafından ilgiyle takip edildi. Filistinli şairin edebi diliyle anlattığı direniş öyküsü, dinleyicilere hem ilham hem de derin bir farkındalık sundu.

Kaynak: Basın Bülteni