Oruç; her müslümanın bildiği gibi, Kur’an’ın emri, yani İslam’ın temel farzlarındandır.
Yüce Yaratıcı; Bakara Suresi, 183. Ayet’te: “Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz” buyurmakta, 184, 185, 187 ve 196. Ayetlerde de, Orucun tafsilatını anlatmakta, muhtevası ve uygulamaları hakkında izahatlar yapmaktadır.
Hz. Peygamberimizin: “Her kim ramazan ayını susarak oruç tutar da, kulağını, gözünü, dilini, şehvetini ve vücudunun organlarını yalandan, haramdan ve gıybetten Allah’ın rızası için korursa, yüce Allah onu kendine yakın kılar, öyle ki o adam Hz İbrahim Halilullah’a (onun makamına) erişir ve onunla birlikte olur,” “Oruç sabrın yarısıdır,” ve “ Oruç tutun ki sıhhatli olasınız” hadisleri de Müslümanların bilgisi dahilindedir..
Görüldüğü gibi Orucun farz ve sünnetteki yeri sarahaten ortada ve herkesin malumudur. Sorun; nasıl bir Oruç tutacağımız, nelere dikkat edeceğimiz ve Oruç ile neler kazanacağımız, kısaca, “Oruç ama nasıl” olacağıdır.
Sadece bir şey yiyip içmemek yani aç durmak mıdır?
Müslümanlar olarak Orucun birinci şartını, yani aç durmayı yerine getirdiğimiz aşikardır. Burada hiçbir sorun bulunmamaktadır. Sorun bundan sonrasında, Oruç ibadetinin içinin doldurulmasında, kemale erdirilmesindedir. Bütün organlarımızla Oruç tutmamamızda, Müslüman ahlak ve vasıflarını kazanıp kazanmamamızdadır.
Ramazan da gözlerimizi ve dilimizi haramdan sakındırmıyor, kulağımızı, burnumuzu, el ve ayağımızı, aklımızı ve kalbimizi haramdan uzak tutamıyor, bütün bir beden ve benliğimizle Oruç tutmuyor, sabrı, doğruluğu, dürüstlüğü, adaleti, GÜZEL AHLAKI, yardımı ve paylaşma iradesini kazanmıyor, fakirin, fukaranın halinden anlamıyor, sofralarımıza dahil etmiyor veya sofralarına el atmıyor, sinirleniyor, “Oruç kafama girdi” diyor, daha agresif ve kavgacı, aceleci, bencil, sabırsız, suratsız ve ahlaksız oluyor, Teravih de arka saflarda konuşan, cıvıldaşan çocukları azarlıyor, Suriyeli çocuklara gürültü ettikleri için,”Susun lan, Saddam’ın yanına gönderirim sizi” diyorsak,
PATLAYINCAYA, TIKSIRINCAYA KADAR YİYOR, KAPIMIZA DAYANMIŞ MUHACİRLERİMİZİ YA DA MAHLLEMİZDE Kİ YOKSULLARI HATIRLAMIYORSAK,
Geçmiş hayatımızı gözden geçirip, hata ve eksiklerimizi görüp, tövbe etmiyor, hayatımıza yeni bir başlangıç, yeni bir beyaz sayfa açmıyorsak,
Ramazan boyunca çevremizi temiz tutmuyor, çevre duyarlılığımızı artırmıyor, hala elimizdeki atığı etrafa atıyor, kamu hizmetinde mesaiden çalıyor, işimizi yarım yamalak yapıyor, işi ehline vermiyor, adam kayırıyor, “KASA, MASA, NİSA” peşinde koşuyor,”KAMU GÜCÜNÜ VE MAKAMI ELE GEÇİRİNCE KİBİRLENİYOR, HUKUK TANIMIYOR, KARDEŞİMİZİ BİLE ARKADAN VURUYORSAK,”
Kardeşliği, birliği sağlamıyor, ırkçılığa, kavim ve kabileciliğe, sülale ve aşiretçiliğe, mezhep ve meşrepçiliğe, cemaat, cemiyet ve “KÖR PARTİCİLİĞE,” partiyi dinin önüne almaya, kendi partisinin hiçbir kusurunu görmeyip, hataları hep karşıt partide aramaya devam ediyorsak,
Açılıp saçılıyor, ulu orta ahlaksızlık yapıyor, kırmızı ışıkta öndeki aracın birkaç saniye beklemesine tahammül edemiyor, gereksiz korna çalıyor, sürücülerin en ufak bir hatasını görüp, el kol hareketi yapıyor, çirkin bakışlar atıyorsak,
Farklı görüşlere tahammül edemiyor, her türlü kabalığı, hakaret, küfür, aşağılama ve karalama, ayrıştırma, ötekileştirme, bölücülük ve düşmanlığı, yalan, dedikodu ve iftira yapmaya devam ediyor, namazımızı vaktinde ve tüm kurallarıyla kılmıyor, namazı Miraç edemiyor, her işimizi “Allah görüyor” hassasiyetiyle, ihlas ve samimiyetle yapamıyor, hayat nizamımız, rejim ve sistemimiz, yaşam reçetesi ve kılavuzumuz Kur’an’ı mealiyle okumuyor ve hayatımızı ona göre tanzim etmiyorsak,
Alim ve hocalarımız olarak, her biri bir köşede işportacı, pazarcı mantık ve edasıyla İslam satıyor, İslam ile para kazanıyor, fakir Peygamberi anlatıp zengin oluyor, şöhret peşinde koşuyor, bir araya gelip ilim meclisinde meseleleri konuşup, neticeyi halka arzetmiyor, ilmi sokağa, ekranlara, magazinlere saçıyor, ilmi desinlere, reytinge ve benliğe feda ediyorsak,
Gazetelerimizde yalan, yanlı ve menfaate dayalı haber yapıyor, yazıyorsak, ülkemiz de her gün cinayetler işleniyor, şehit cenazeleri geliyor, emperyalist ve Siyonist kuşatma devam ediyor, ama farkında olmuyor ve üzerimize düşeni yapmıyor, hala gülüp eğleniyor, oyunda ve oynaşta isek, büyük tehdit ve tehlikeyi fark etmiyor, yangını görmüyor, İslam’ı kapitalizme ve tüm beşeri sistemlere yama yapıyor, lüks yaşamaya, lüks arabalara binmeye, saçıp savurmaya, israfa devam ediyor, Ramazan da titreyip kendimize gelmiyor, hayatımızda yeni bir başlangıca, Kur’an’i bir yaşama geçemiyorsak,
O zaman Orucumuz “ORUÇ olur mu? Yoksa Hz. Peygamberimizin buyurduğu gibi: “NİCE ORUÇ TUTANLAR VAR Kİ, AÇ KALMAKTAN BAŞKA BİR KAZANÇLARI YOKTUR” hadisi şerifine mi tabi oluruz!
Mevla gerçek Oruç tutanlardan ve Ramazan’ın hakkını verenlerden eylesin.