AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. AK Parti MYK toplantısı, saat 16.20'de başladı. Basına kapalı gerçekleşen toplantının ardından AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik'in, MYK gündemini kamuoyuyla paylaştı.

Sözcü Ömer Çelik ilk olarak tarihimize kara leke olarak geçen 12 Eylül 1980 darbesine ilişkin konuştu.

"Her darbe ihanettir"

Ömer Çelik, "Hukuk dışı vatanseverlik olmaz her darbe ihanettir.Her darbe büyük kötülüklere neden olmuştur." dedi.

"CHP'nin terör karşısında kurumsal bağışıklık sistemi çökmüştür"

Çelik, gazetecilerin sorduğu Sezgin Tanrıkulu'nun iftiralarına ilişkin ise şu ifadeleri kullandı:

CHP vekilinin teröre destek veren açıklamalarının seçim döneminde terör örgütlerinin desteğini almasının bir netsicesidir. Bu tekil bir olaymış gibi kabul etmiyoruz demek yetmiyor. Seçim döneminde Kılıçdaroğlu'nun adaylığına tüm terör örgütleri destek verdi. Bunu reddedin dedik. 14 Mayıs seçimlerine kadar hiçbirini reddetmedi. Bir bakıma yedekte dursun diyerek ikircikli bir tavır sergiledi.

CHP'nin terör karşısında kurumsal bağışıklık sistemi çökmüştür. Her seferinde terör örgütleriyle yan yana düşüyorlar. Bu faaliyetlerin arkasında terörle mücadeleden duyulan rahatsızlık.

"Ana muhalefet partisinin hoşuna gitmiyor"

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'in açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ilkesine hedef alan yaklaşımın doğrudan antidemokratik, cumhuriyet ve millet düşmanlığı olduğu açıktır. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 12 Eylül darbesini kurarken 20 Temmuz darbesi diye bir kavramdan bahsediyor. Seçim sonuçlarına ilişkin tavrını sürdürmeye çalışıyor. 20 Temmuz'da anayasa ve kanunların yetkiler kullanılarak o gün darbeye karşı, darbe girişiminin sonuçlarını durdurmaya karşı çok önemli tedbirler alındı. Kanun ve hukuk içinde alınan tedbirlere Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi darbecilerin kullandığı literatürünü kullanarak 15 Temmuz girişimine bir mazeret üretmeye çalıştıklarının farkında değiller. Ülkede devlet başkanı öldürülmeye çalışmış, külliye bombalanmış, anayasa çerçevesinde tedbir alınmış ama bu ana muhalefet partisinin hoşuna gitmiyor.

"Bu durumu millete bir kez daha arz ediyoruz"

Esasında biraz siyasi tarihimizi bilenler 60 ihtilali sonrasında o zamanki darbeyi meşrulaştırmak için, birtakım anayasa hukukçuları, siyaset bilimcileri ve gazeteciler tarafından üretilen argümanlar biliniyor. O günden bugüne sürekli olarak bir çizgi vardır, o çizgi sürekli olarak darbelerin sonuçlarından yola çıkarak darbelerin meşru mazeretleri ve bahaneleri olduğunu ispat etmeye çalışırlar. Darbenin bir insanlık suçu, vatana ihanet suçu olduğu gerçeğini bu değiştirmez. Şimdi aynı argümanlar CHP Genel Başkanı tarafından bir kez daha aldığı seçim yenilgisine mazeret üretmek için kullanılmaya çalışılıyor. İlk defa bu derece darbecilerin kullandığı argümanlar bir siyasi parti genel başkanı ve yöneticileri tarafından açık ve alenen kullanıldığı görülüyor. Bunun da kaydını düşmüş olalım, bu durumu millete bir kez daha arz ediyoruz.

"Tahıl anlaşmasının yeniden canlandırılması gerekiyor"

Dünyanın karşı karşıya kaldığı savaş durumunu tüm dünya sistemini etkilediği görüldü. Herkesin savaşla ilgili senaryoları var, savaşın devam etmesine dair hazırlıkları var. Ama barış konusunda ısrar edenin bir tek sayın Cumhurbaşkanımız olduğu görülüyor. Sayın Cumhurbaşkanımız girişimlerini sürdürmeye devam ediyor. Rusya ve Ukrayna'nın alternatif planının olduğu ortaya çıktı. Biz BM inisiyatifi ile Rusya ve Ukrayna ile birlikte bu sürecin yönetilmesi gerektiğini değerlendiriyoruz. BM'nin girişimiyle oluşan tahıl girişi anlaşmasının yeniden canlandırılması gerekiyor. BM aracılığı ile müzakere Türkiye'nin esas pozisyonunu oluşturmaya devam ediyor. Müzakereler tabii ki BM aracılığı ile yapılmalıdır. Afrika'ya gönderilecek 1 milyon ton tahıl, tahıl anlaşmasının alternatifi değil, bunun tamamlayıcı olarak nitelendirmesi gerekiyor. BM ve Türkiye aracılığı ile tahıl anlaşmasının yeniden canlandırılması gerekiyor.

"Demokratik ülkeleri tedbir almaya çağırıyoruz"

Dünyanın en önemli krizlerinin konuşulduğu toplantı olarak G20 toplantısı gündeme geldi. Hindistan'da tek aile tek dünya temasıyla gündeme geldi. Türkiye'nin tahıl koridoru için ortaya koyduğu çabalar takdir edildi. Sayın Cumhurbaşkanımızın destek verdiği Afrika Birliği'nin G-20'ye kabul edilmesi çok önemlidir. Bu tip zirvelerde küresel kuzey ve küresel güneyde birtakım kararların alınmasıdır. Son zamanlarda kutsal kitaplara dönük saldırılar dünyada faşist dalga halini almıştır. Buna karşı tedbir geliştirememektedirler. Düşünce hürriyeti adı altında nefret suçlarının giderek yaygınlaştığı bir tablo ortaya çıkıyor. Biz bütün demokratik ülkeleri buna tedbir almaya çağırıyoruz.

"AB ile ilişkiler ilerliyor"

Seçimler sonrasında ortaya çıkan tablo ile AB ve Türkiye arasındaki ilişkilerin sıkılaşmaya başladığı, söylemlerin daha pozitif bir ortama döndüğü bir dönemdeyiz. Vize serbestisi konusunda farklı şekillerde çalışılıyor. Dünya bu kadar istikrarsızlaşırken, Türkiye Avrupa ilişkilerinin daha istikrarlı bir yapıya kavuşması kıymetli olacaktır.

Deprem bölgesinde yapılan çalışmalar

Her zaman deprem bölgesinde çalışmaların gündemimizde olduğunu ifade etmek isterim. Oradaki çalışmalar sıkı bir şekilde sürdürülecek. Sayın Cumhurbaşkanımızın sürekli olarak gündemindedir. Bugünün bir darbenin yıldönümüne denk gelmesi sebebiyle demokrasimizi daha güçlü şekilde koruyacağımızı, buna tehdit teşkil eden bütün unsurlarla mücadele edeceğimi söylemek istiyorum. CHP'nin maalesef içine girdiği çıkmaz sokak. Kemal Kılıçdaroğlu koltuğunu korumak için bütün bir demokratik sistemi, bir siyasi parti olarak CHP'nin demokratik sistem içindeki pozisyonunu zehirleyebilecek her türlü söylemde bulunuyor. Demokratik sistem içinde bir partinin genel başkanının doğrudan 12 Eylül, 27 Mayıs darbecilerin kullandığı söylemi kullanarak sivil siyaseti zehirleme çabalarıdır. Bu hiç kimse için çıkar bir yol değil.

"Ermenistan'ın Dağlık Karabağ kararını tanımıyoruz"

Dağlık Karabağ'da yapılan Ermeniler tarafından sözde seçimin hiçbir meşruiyeti yoktur. Gürcistan'ın da reddeden bir açıklaması vardı. Bugün ABD'den de benzer açıklama yaptı. Oldu bittiyle seçim yapıp kendilerine Cumhurbaşkanı seçiyorlar. Bütün bunlar Ermenistan hükümetine karşı yapılmış oluyor. Bütün bölgenin güvenliğini sağlayacak şekilde bir mekanizma kurulması önerilmişti. Sayın Cumhurbaşkanımız saldırgan emellerinden vazgeçerse Ermenistan'ın da dahil olacağını söylemişti. Ermenistan vatandaşları için refah dolu geleceğin kurulması demekti. Ama bir yandan gerilimi artıracak silah yığılması bir yandan sözde seçim yapılması yürüyen istikrar süreçlerine darbe vuran bir şey. Sonuçta bütün bölge barışı düşünülerek bu yapılıyor. Paşinyan, sayın Cumhurbaşkanımızın yeniden Cumhurbaşkanı seçildiği törene de gelmişti. Şimdi sınıra silah dayayarak gerginliği yükseltmekten Ermenistan'ın bu tür korsan yaklaşımlardan uruk durması gerekiyor. Burada Türkiye kardeş Azerbaycan'ı ve bölge barışını tümüyle desteklemektedir. Bazı devletlerin Azerbaycan'ın meşru tutumları karşısında gerginliği yükselttiklerini görüyoruz. Bunun da doğru bulmuyoruz.

BM Barış Gücü ve Kıbrıs

BM Barış Gücü'nün şunu değerlendirmesi gerekiyor. Orada tek bir meşru kuvvet yok. BM zemininde yürüyen müzakerelerde iki eşit toplum var. BM Barış Gücü Güney Kıbrıs Rum kesimini bütün Kıbrıs'ın yegane otoritesi gibi değerlendirip tutum geliştirirlerse yanlış yaparlar. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı'nın söylediklerinin sonuna kadar arkasındayız. Bugünkü arbedede yaralanan askerlerimize geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.