Siyaset çok acayip ve değişken bir mecra…

Basketbol maçı gibi adeta…

Top bir orada, bir burada…

Sonuç her an değişebiliyor…

Heyecan son ana kadar devam ediyor…

AK Parti kongresi dün yapıldı…

Ahmet Davutoğlu gitti, yerine Binali Yıldırım geldi…

Listelere baktığımızda görüyoruz ki Davutoğlu tek başına gitmedi…

Bazı kişileri de beraberinde götürdü…

Davutoğlu’nun MKYK’sında Ayhan Sefer Üstün vardı örneğin…

Yıldırım’ın listesinde ise Şaban Dişli yer aldı…

Böylece kartlar yeniden karılmaya başlandı…

Dişli’ye yakınlığı ile bilinen Sakarya İl Teşkilatı yerini iyiden iyiye sağlamlaştırdı…

Dişli’ye yakınlığı ile bilinen belediye başkanları koltuklarına şöyle bir kuruluverdi, hatta bacaklarını uzattı…

Haliyle bu değişiklik bazı insanları da derin üzüntülere ve kaygılara gark etti…

Siz bakmayın, “Biriz, beraberiz, birlikte güçlüyüz” edebiyatlarına…

Bakmayın siz sahte gülücüklere, “Çok memnunuz” havalarına…

Düne kadar koltuklarında arkalarına yaslanarak oturanları şimdilerde bir telaş sardı…

2016’nın Mayıs ayından 2019’un ilk aylarının hesabı yapılmaya başlandı…

Siyaset böyle bir şey işte…

Önce seçilmek için canını dişine takarsın, sonra da seçildiğin o koltukta kalabilmek için…

Zaman gelir bütün güç senin elinde olur, zaman gelir tüm yetkilerini bir gecede yitirirsin…

Tam her şeyi kendine göre dizayn edecekken bir anda tüm hesapların tepetaklak oluverir…

AK Parti’de beklenen değişim dün gerçekleşti…

Bu değişimin Sakarya’ya da mutlaka yansımaları olacak…

Artık hiç kimse koltuğunda rahat oturamayacak…

Ve de düne kadar “siyasi mevta” olarak nitelendirilen, siyaseten öldü denilenlerin yeniden dirilişine şahit olacağız önümüzdeki günlerde…

Şimdiden vatana millete hayırlı uğurlu olsun…

 

TEK SESLİ KONGRE
AK Parti’de her şey tek adayla yapılıyor…

Sadece büyük kurultaylar değil, il ve ilçe seçimleri de böyle oluyor…

Buna gençlik ve kadın kolları seçimlerini de dâhil edebiliriz…

Partide müthiş bir tek seslilik hâkim…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ne derse o oluyor…

Yeteneğinizin, tahsilinizin, donanımınızın hiçbir önemi yok…

Erdoğan sizi seçiyor, sözünü dinlediğiniz müddetçe de sizi görevde tutuyor…

Partililer de Erdoğan’ın övdüğünü övüyor, yerdiğini yeriyorlar…

Kendi fikirleri, kendi düşünceleri yok…

Örneğin düne kadar yere göğe sığdırılamayan Ahmet Davutoğlu bir anda gözden düşebiliyor…

Şimdi methiyeler düzülen Binali Yıldırım da yarın bugün Erdoğan tarafından beğenilmezse, o da alaşağı edilip bütün itibarını yitirecek…

Ben Recep Tayyip Erdoğan’ın büyük bir lider olduğunu sonuna kadar kabul ediyorum…

Herkes hala onun hatırına AK Parti’ye oy veriyor…

Elde edilen başarıların büyük bölümünde pay sahibi olan kendisi…

Peki ama partide ikinci adam kim?

O mu, bu mu, şu mu?

Düşük profilli mi, tam donanımlı mı?

Yarın bir gün emri hak vaki olup da Erdoğan Hakk’ın rahmetine kavuştuğunda kim geçecek onun yerine?

Aklınıza gelen bir isim var mı?

Olacağını ben şimdiden söyleyeyim: Çil yavrusu gibi dağılacaklar…

AK Parti şu anda sadece Erdoğan’la kaim olduğu için o öldüğünde AK Parti de ölecek…

Ve bunun sorumlusu yapılan her değişikliği kabullenen, haksız bir durumda dahi susup sesini çıkarmayan ve de her söylenene biat eden AK Parti tabanı olacak…

Kendi düşen ağlamasın…

 

ELEŞTİRİYE TAHAMMÜLÜMÜZ YOK
Malum AK Parti’yle ilgili yazdığım son yazılardan sonra çok sayıda telefon aldım…

En beğendim yorum ise şu oldu: “Bizi eleştirme kardeşim, bizim eleştiriye tahammülümüz yok!”

Gerçekten son derece doğru ve yerinde bir değerlendirmeydi bu…

Hoş beni arayan partili bunu şaka yollu söyledi ama gerçek tam olarak da bu…

Eleştirme, doğruları söyleme, yanlışları ortaya koyma, böyle gelmiş böyle gitsin…

Allah aşkına böyle bir anlayışla nereye varılabilir?

Böyle bir anlayış adalete mi uygun, insaniyete mi, İslamiyet’e mi?

Her şeyi halının altına mı süpüreceğiz?

Olumsuzlukları da mı görmezden geleceğiz?

Sabah akşam methiyeler mi düzeceğiz?

“Reisin bir bildiğin vardır” mı diyeceğiz hep?

Ağanın eli öpülmez mi diyeceğiz?

Üç maymunu mu oynayacağız?

Kimse kusura bakmasın…

Çiçek böcek yazıları, ona buna övgü yazıları, güneş açtı kuşlar öttü martavallarıyla bu millete, bu devlete, bu ümmete katacak hiçbir şeyimiz olamaz bu saatten sonra…

Zira La Fonten’den masallar devri artık geride kaldı…

AMAN KOLTUKLARI KAYBETMEYİN
Her yerde aynı adamları görüyoruz…

Sporda, siyasette, ticarette, hep aynı adamlar…

Bu şehirde ne kadar makam varsa dönüp dolaşıp bu insanlardan biri oturuyor…

Güçlüler, zenginler, çevreleri bir hayli geniş…

İktidarla da uyumlular…

Bakın STK’lara mesela…

Üşenmeyin tek tek inceleyin…

Bir başkan ve etrafında başkanın adamları…

Yüz yıllar geçer de hiçbir şey değişmez o kurumlarda…

Her siyasi partide delege ağaları, her sivil toplum kuruluşunda ağa babaları, her ticari ilişkide belli çıkar odakları…

Herkes bir köşeyi tutmuş, bırakmıyor!

Hep onlar başkan olacak, onlar aday olacak, onlar ihaleyi alacak, onlar parsayı toplayacak…

Menfaatler birleşiyorsa siyasi görüşlerin de önemi yok…

Çevredeki insanlar da hep güçlünün yanında konumlanmayı tercih ediyor…

Bütün paylaşımlar yapılmış, bütün pastalar dağıtılmış adeta…

Herkes önündeki yiyor, kimse sesini çıkarmıyor…

Saadet zinciri dedikleri bu olsa gerek…