Kur’an-ı Kerimde Rabbimiz şöyle buyurur: “Bile bile emanete hainlik etmeyin” (Enfal süresi : 27)

Yusuf ile Feyza islam dininin güzelliklerini ailelerinde yaşayarak hayatlarına sindiren iki gençtirler. Yusuf’ un evlenme yaşı geldiğinde ailesi ona yakından tanıdıkları aile dostlarının kızı olan Feyza’yı uygun gördüklerini söylediler. Çünkü Feyza, nesillerini  Rabbin rızasını kazanacak biçimde yetiştirebilecek biriydi. Küçüklüğünden beri Feyza’yı gözlemliyorlar ve nasıl yetiştirildiğini biliyorlardı. Feyza çok küçük yaşlarda namazına başlayan, tesettürüne ve iffetine dikkat eden, Rabbini çok seven ve Rabbinden korkan bir genç kız olarak yetiştirilmişti. Yusuf da Feyza gibi Rabbi’ nin emir ve yasaklarına uygun olarak yetiştirildi. Yirmi beş yaşına gelmesine rağmen hiç kız arkadaşı olmamıştı. Hiç flört etmemişti.

Yusuf, henüz on dokuz yaşlarındayken, eski okul arkadaşlarının anneleri toplanmışlardı. Muhabbet çocuklarının  sevgilileri konusuna gelmişti. Yusuf’un annesine ‘’Yusuf’un sevgilisi nereli’’ diye bir soru geldi. Bu soruyu hiç yakıştıramamıştı oğlu için. ‘’Yok, hiç olmadı.’’ Diyebildi, kısık bir sesle. ‘’Yok’’ kelimesi tuhafına gitmişti kadının. Kendisinde iki tane kız çocuğu vardı ve o yaşa kadar bir çok sevgilileri olmuştu çünkü. Şöylesine talihsiz bir cümle kurdu. ’’Yusuf, ya senden gizliyor sevgilisini ya da senin çocuğunda bir problem var, bu yaşa kadar sevgilisi olmadan olur mu hiç!..’’  Çok üzüldü haram olan bir durumun böylesi normalleşmiş olmasına ve ‘’evet benim Yusuf’umda bir sorun var, o da Allah’ın haram kıldıklarından çok korkmasıdır.’’ diyebildi. Birden aklına yıllar önce duyduğu bir söz gelmişti. Henüz kendisi ortaokul çağlarındayken Almanya’dan gelen bir akrabasına  ‘’ on üç yaşında, hala bir erkekle olmadıysan, sende bir sorun vardır’’ demiş bir Alman arkadaşı. Kendi kendine ‘’Biz de Alman’ laşmışız. Bu gençlik nereye gidiyor?.. diye düşündü. İçinde büyük bir sızı hissederek evine dönmüştü. 

Yusuf ailesinin seçimini uygun gördü eş olarak. Biliyordu ki ailesi nesil yetiştirmenin bilincinde olan insanlardı. Nesillerinden Rableri razı olsun istiyorlardı. Rableri, onlara verdiği emanetin hesabını soracaktı çünkü. Bu verilen emaneti en iyi şekilde yetiştirmenin mücadelesini verdiler yıllarca. Dünyanın geçici bir sınav yeri olduğunu ve verilen nimetlerin hesabının verileceği günün geleceğini biliyorlardı. Kendilerinden sonra da gelecek olan nesilleri Rableri’ nin gazabına uğramamalıydı. Eğer Yaratıcılarını ve Yaratıcılarının emir ve yasaklarını doğru öğretemezlerse evlatlarına, onlar da kendi evlatlarına öğretemezlerdi. Bozulmuş bir neslin hesabını nasıl vereceklerdi. Önce kendilerine verilmiş olan evlatları, Allah’ın onlara verdiği bir emanet olarak düşünmüşler ve Rableri nasıl istemişse öyle yetiştirme mücadelesi vermişlerdi. Şimdi ise  emanet olan evlatlarının, yine emanet bilinci ile yetiştirilen bir kız ile yuva kurmasını sağlamak istiyorlardı.

Yusuf ile Feyza, iki haramdan korkan evlat, bir araya gelmiş;  Rableri’ nin isteği doğrultusunda kurmuşlardı yuvalarını. Evlat yetiştirme sıraları onlara gelmişti artık. Rableri’ nden hayırlı evlat diliyorlardı. Abdestlerine, namazlarına, zikirlerine ve tüm yaşantılarına ikisi de çok dikkat ediyorlardı. Aralarında sohbet ederlerken, evlat yetiştirirken nelere dikkat etmeleri gerektiği konusuna geldiklerinde, dikkat edilecek bir çok konunun olduğunu fark ettiler. Evlatlarının damarlarında dolaşacak her damla kanın helal ve dualı olması için çok hassas davranmaları gerekiyordu. Anne karnına abdest, namaz ve dua ile düşen bir hücre, sonraki yaşamında da abdestiz emzirilmemeli, manası güzel isim konulmalı, yemekleri yapılırken abdestli ve dualı yapmaya özen göstermeli, peygamber ahlakı her daim öğretilmeli, şefkat ve merhamet önemsenmeli, lisan-ı hal ile örnek olunmalı, Kur’an ve sünnet anlatılmalı, dini eğitimde müsbet ilimlerden yararlanılmalı, arkadaş seçimlerinde destek olunmalı, izleyeceği televizyon programları özenle seçilmeli, bilgisayar  vb. zararlarından  korunmanın mücadelesi verilmeli, namaz öğretilmeli, kul hakkının önemi benimsetilmeli, salih amel işleyen kişilerle tanıştırılmalı, zamanın kıymetinin bilmesi öğretilmeli,  yaşına ve cinsiyet fıtratına uygun davranış ve eğitimler verilerek kendilerine verilen emanete sahip çıkılmalıydı. ‘’Nesil yetiştirmek ne büyük vebal ve ne büyük mücadele gerektiriyormuş’’ diye düşündüler. Acaba iyi bir nesil yetiştirebilecekler miydi?...

Rabbim emanete ihanet etmeyen emin kullarından eylesin, nesillerimizi ve bizleri sevsin inşallah…

EMANETE İHANET etmenin cezasını hem bu dünyada hem de öbür dünyada çekmek istiyorsanız, rızkın Allah’tan olduğunu unutup, evlatlarınızı daha bolluk içinde yaşatalım düşüncesi ile kendimiz çalışalım,  evlatlarımızı bakıcı eline bırakalım ve onların terbiyesini, bilmediğimiz kişilere verelim.