Sevgili okurlar,
Türkiye’de geçirdiğim dolu, dolu günlerden sonra tekrar Brüksel’e döndüm.. Brüksel’in gündemi ayrı, Türkiye’nin gündemi gerçekten ayrı..
Müsaade ederseniz, açıklayacağım:
Bir kere Sakarya Birlik Vakfı Başkanı Prof. Dr. Cemalettin Kubat ve Vakıf yöneticileri ile üyelerine teşekkür ederim.
Bu bağlamda, asıl teşekkürü, sevgili edebiyatçı, gazeteci kardeşim Fahri Tuna ile yine dost bir insan Yüksek Mühendis Cemalettin Kılnaz hak ediyor..
Niye mi?
Bir kere bilgilenmek, bilgiyi paylaşmak kadar güzel ne ola ki?
İşte sevgili Fahri Tuna ve Cemalettin Kılnaz kardeşim birçok buluşmanın mimarı konumunda.. Bizler de bildiklerimizi, gördüklerimizi, bir gazeteci olarak tanıklık ettiklerimizi onlar nezdinde insanımız ile paylaşıyoruz..
İnsanların birbirine zaman ayırması gerçekten farklı bir güzellik..
Adını duyduğunuz, ama hiç görmediğiniz, yazılarını okuduğunuz bir hemşeriniz ile hasbihale gerçekten doyum olmuyor..
Bir kere, Sait Tanış Merkezi’ne de ayrıca teşekkür etmek isterim. Orada ikinci defa konuk oldum. Artık orası da benim evim sayılır. Değerli insan, dostum Sadi Tanış ve arkadaşları bizleri bir sabah kahvaltısında konuk ettiler..
Çıtır, çıtır taze simitler, zeytin, peynir, bal, tereyağı, en tazesinden domates, salatalık ve diğer yeşillikler..
Ama ya sohbet! Dostlar ile sohbete doyum olur mu?
Neler mi konuştuk?
Neyi konuşmadık ki?
Türkiye’yi, Sakarya’yı, Brüksel’i, Balkanları, hele de Kosova’yı..
Sabah kahvaltısının bir diğer konuğu ise sevgili Fahri Tuna.. Bizlere Balkanlardan selamlar ve esintiler getirdi.. Ne güzel anlatım, he hasret dolu buluşmalar..
Balkanlar ve aklımda Atatürk, annesi Zübeyde Hanım ve babası Ali Rıza Efendi..
Şu hale bakın ki, bugünlerde Atatürk ve muhterem annelerine hakaretleri konuşuyoruz..
Ne yakışıksız, ne anlamsız durumlar bunlar!
Bazılarının ar damarları çoktan patlamış!?
Bu ne aymazlık, ne utanmazlık, bu ne garipliktir!
Türkiye bu hale nasıl geldi?
İnsanımız nasıl da milli değerlere, ülkenin saygın kahramanlarına hakaret eder, küfreder duruma geldi?
Bu noktada sadece şunu söylemek istiyorum:
Tarih çok yeni, Atatürk’ü ve arkadaşlarını anlamak için sadece İstiklal Savaşı’nda Sakarya yıllarına baksınlar..
Manyaslı İbrahim’in çapulcular ile Alifuatpaşa üzerine yürümesi, Hendek, Adapazarı isyanları, Çerkez Ethem ve arkadaşlarının isyanları bastırmak üzere Adapazarı’na gelişi..
Kaynarcalı Molla Ahmet, Karasulu İpsiz Recep, Kazım Kaptan ve o dönemin Kuvayı Millicilerinin hatıralarını okusunlar..
Yetmezse, Atatürk’ün annesi Zübeyde hanım ile Adapazarı’nda buluşmasına baksınlar..
Bu yaşta, bu çağda Atatürk’e hakaret, karalama, itibarsızlaştırma kime ne kazandırır?..
Mandacı zihniyetler tekrar hortladı!
Kimin, kime hizmet ettiği artık alenen belli oluyor..
Ne acı veren manzaradır bu!
Televizyonlarda, radyolarda ve gazetelerde fan, fin, fonlar!..
Uzatmayalım, sizlere Sakarya Birlik Vakfı’nı anlatacaktım..
Muhterem Hocam Prof. Dr. Cemalettin Kubat ile Brüksel’de karşılaşmışız.. Ayaküstü olsa da sohbetimizi hatırlattı.. Çok memnun oldum..
Orada Brüksel’den Türkiye’ye bakışı özetledim.. Elbette Avrupa’da yaşayan 5 Milyonu aşkın insanımızın durumu, ruh hali, Türkiye’ye bakışı,son halk oylamasına dikkat çektim..
‘Evet’ oyu verenlerin, büyük bir bölümünün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve ikinci diliminin de Devlete olan bağlılığı yolunda ‘Evet’ oyu kullandığını, ‘Hayır’ cephesinin ise, gidişatı beğenmediğini, Türkiye’nin 15 yıldır iyi yönetilmediğinden, bu yönde yeni anayasa değişikliğine ve tek adam rejimine ‘Hayır’ dediğini söyledim..
Sonra mı?
Bu durumun, yani halk oylamasının Avrupa’da yaşayan Türkleri biraz daha ayrıştırdığına dikkat çektim..
Memnuniyetsizlerden söz ettim..
Kimdi bu ‘memnuniyetsizler?
Sandık başına gitmeyen ve oy kullanmayanlar tabii..
Rakamlar sizleri aldatmasın, Avrupalı Türklerin hemen, hemen yarısı sandık başına gitmedi..
Bu da bir nevi Türkiye’ye karşı tepkiydi!
Elbette Türkiye’deki bazı güzelliklerden de söz ettim..
Özellikle yapılan yollar, köprüler, alt ve üst geçitlerin zamanında bitirilmesinin Avrupa’dan büyük övgü aldığı..
Fakat denetimsizliğin de bu bağlamda kaygılara neden olduğunu paylaştım..
Son olarak siyasilerin Türkiye’de atıp, tutmalarını, yani içe verilen mesajlarda ayarı kaçırmalarına da dikkat çektim..
Hoş ve nezih bir ortamda söyleştik, yemek yedik, çay içtik ve tekrar buluşmak üzere ayrıldık..
Şimdi Brüksel’deki gündemi takip ediyoruz.. NATO Buluşması için büyük hazırlıklar var.. Yine çatlak sesler yok değil..
Müsaade ederseniz,bunları da haftaya sizlerle paylaşırım..

TAZİYE
Değerli merhum gazeteci, yazar Zekai Erdal’ın oğlu Adem Işık’ı kaybetmenin üzüntüsü içinde, ailesine, gazeteci arkadaşlarına başsağlığı dilerim. Allah gani, gani rahmet eylesin..Mekanı cennet olsun!