Ramazan Ramazan hadisler, ayetler, asrı saadet manzaraları, dualar, niyazlar, temenniler varken alemleri dağıtmak değil maksadımız…

Son ondört günü Ramazan gibi yaşayabilmek ve tüm kazandıklarımızı bir çırpıda harcamamak için hatırlatmak sadece…

İçinde bulunduğumuz durum tam ahir zamanlık manzara…

On bir aydır beklenen bir ay ve o aya kavuşmanın şükrü yerine daha Ramazan bitmeden yapılan tatil planları…

Ramazanın en yoğun yaşandığı, dahası yaşanması gereken bir ondört günü var karşımızda ama TV’ler, mailler, reklamlar, sosyal medya, asosyal medya bizi çekip almak için saldırıya geçmiş vaziyette…

Havaların ısınması ile birlikte yazın bereketi bir yana kum,deniz, plaj üçlüsü yıllardır bilinç altımıza işlenmiş gizli hücre gibi çıktı meydana yiğit arar…

Nerede en ucuz bilet, en ucuz otel, en güzel deniz, geçen sene neredeydiniz, bu sene nereye gideceksiniz, oranın suyu berrak, burası taşlı, orada yosun ağzınıza burnunuza girer, orası derin, oranın doğası harika, buranın kumsalı mükemmel diye orucun başlı başına ibadet olduğunu ve ibadet anında malayani şeylerin konuşulmasının yanlış olduğunu hatırlamadan yapılan konuşmalar…

Artık bu tip hadiseler çok sıradan oldu bizim için…

Acaba oruç tutmak ile aç kalmayı mı karıştırıyoruz yoksa “Oruç işte canım birkaç saat dayan olsun bitsin” havasında bir imana mı kaymış durumdamıyız…

Kimtatile gidip yemeiçme, tıkınma, gezme tozma, seyir vd eğlenme dışında plajda güneşlenirken etrafı tefekkür etmenin dışında manevi bir tefekkür yapıyor ki?

Birbirimize gittiğimiz yerlerin yaratılış harikası olduğunu anlatıverelim bari ama o da yok!

Ortada bir harika var ama tatil dönüşü hangisini yanımızda getirdiğimiz istatistiklerden ve tatilin maksadından gayet belli oluyor…

Aile içi şiddet, boşanma, ayrılıkgibi tatsız olayların ekseriyetle tatil ve tatil dönüşü yaşandığı bir vakıa artık…

Hangi dinlenme, rahatlama, kafayı boşaltma bahanelerine sığınılırsa sığınılsın, ahlaksızlığın, edepsizliğin olduğu ortamın sonu maalesef bu…

İşte bu yüzden harcamanın, şehvetin, parçalanmanın, zihinlerin dağılmasının, maddi ve manevi çöküşün üç ana temelidir kum, deniz ve plaj…

Tebdili mekanda ferahlık vardır, bu bir hakikattir, insanın bulunduğu ortamı değiştirmesi haktır, rahatlar, zihni açılır amenna…

İnsanın ailesi ile vakit geçirmesi, sabrı, şefkati, merhameti ortaya çıkarması, sene boyunca işten güçten ailenin bir arada olamamasının verdiği açığı kapatması bakımından tatil çok önemli bir birlikteliktir…

Ama o birliktelik ailenin yakınlaşması ile olan hazdan kaynaklanır…

Bu hazzı “Bakalım kimler var kimler yok meydanda” havasında yaşamanın sonucu eve geldiğinizde yaşanılan kavgaların, gürültülerin derecesi ile ölçersiniz tatildeki kapitalizm ve şehvetizmin esiri olmuşsunuzdur…

Ye ve iç seanslarının dışında sağlam kafa ve vücutla geri gelmiş kaç kişi var tatilden?

Gelir gelmez yapılan harcamaların nasıl ödeneceği planları ile meşgul olmayan kaç tatilci var?

Maksat hasıl olmuştur, lafı uzatmayalım…

Allah hepimizin düştüğü bu tuzağı en az zararla atlatacak iman versin…

O yüzden bari şu son ondört günü adam gibi geçirelim de imanımız gittiğimiz yerlerdebize kalkan olsun…

Fazla sağ solla ilgilenmeden ailemizle vakit geçirecek durumda olalım…

Ama bu işin bu kadar kolay olmayacağını tahmin ettiğim ve tezgahın daha büyük olduğunu fark ettiğim için bir hadis-i şerifi dehatırlatalım:

İblis tahtını deniz üzerine kurar…

Oradan askerlerini gönderip insanları fitneye atar…

Bunlardan yanında mertebece en yüksek olanı, en büyük fitneyi çıkarandır…

Askerlerinden biri gelip “Şunu şunu yaptım” der…

İblis, “Hiçbir şey yapmamışsın” karşılığını verir...

Sonra bir diğeri gelip, “Ben hanımıyla arasını açıncaya kadar, falanın peşini bırakmadım” der...

İblis onu kendine yaklaştırıp, “Sen en yüksek olanı yaptın, sen en iyisin” der…

Acaba bu şeytan tahtını neden deniz üstünde kurar ve neden onun katındaki en yüksek olan şey eşlerin aralarının açılmasıdır?

Eeh Allah yaşatmasın ama kalbe, göze, dile oruç tutturamazsak olacağı budur…

Gidince görmeyiz inşallah amane demişler zarara razı olana merhamet edilmez…

Biz şu ondört günün hakkını verelim, Allah yar ve yardımcıdır…