Sevgili okurlar,
Sakarya’da ve dolayısıyla ülkenin birçok kentinde, ilçesinde, beldesinde, köyünde büyük bir seçim kampanyası sürdürülüyor.
Bu seçim çalışmalarının hedefinde elbette, sandığa gidecekler var. Onları bir şekilde etkilemek, kendilerine çekmek, kendilerinden taraf olmalarını sağlamak, bundan maada ise siyasi militan olmalarını sağlamak, siyasi menfaat sağlamak gibi durumlar söz konusu..
Seçimler, demokrasinin vazgeçilmez kurumlarıdır. Sandığa gitmek, bir seçmenin en tabii hakkı olduğu gibi, seçilmek te; her seçmenin hakkıdır. Ancak, mevcut yapı içinde, Türkiye’de bu şansı bulanlar çok az..
Biraz daha geriye gidecek olursak, Türkiye’de seçim kararı alındığında siyasi partiler, seçime girecek aday adaylarını nasıl belirleyeceklerini açıkladılar.
Kimi merkez yoklaması, kimi anket ve temayül yoklaması ve kimi de ön seçim ile milletvekili aday adaylarını belirledi.
Yani kör topal da olsa, seçim listeleri bir şekilde oluşturuldu.
Ve şimdi oluşan bu listelerde yer alanların meclise girme yarışı sürüyor. Siyasi partilerde bu yarıştan en çok oyu almak ve en çok milletvekili sayısını çıkarmak için var-gücü ile seçmeni etkilemeye çalışıyor.
Takdir edersiniz ki, bu sistem parlamenter sistemlerdeki seçme ve seçilme hakkını içeriyor.
Demokrasinin vazgeçilmez başka kurumları da vardır.
Yasama, yürütme, yargı gibi. Bunlar devletin temel organlarıdır. Bu temel organları yok saydığınız vakit, bir kenara attığınız zaman, hatta bir kerecik deldiğiniz zaman, o zaman devreye başka yakıştırmalar, başka anlatımlar, başka söylemler girer.
İşte ülkeyi 13 Yıldır yöneten ve adına ‘Neo-Liberal-Muhafazakar’ dediğimiz anlayışı, şimdi ‘ başkanlık’ sistemi için istemde bulunuyor ve bir bakıma ‘nabız’ yokluyor!
Lafı fazla uzatmadan söylemeliyim ki, artık Avrupa’da bile bu ‘ Neo-Liberal’ politikalardan geri adım atılıyor. Ağır özelleştirmelerin faturaları da ağır oldu! ( Neo Liberal sistem) Vatandaş, bu politikalar ile özelleştirmelerde devletin, ya da milletin imkan ve kabiliyetlerini satın alanların eline bırakıldı. Öyle bir yere gelindi ki, devletin temel değerlerinin de çivisi kontrol edilemez oldu. Yani seçilmişlerin, sistem içindeki rolü azaldı. ‘Neyi yönetecekler, neyi yürütecekleri’ konusunda halktan baskılar arttı. Kontrol edilemez artan fiyatlar, kabarık faturaların altından bir türlü çıkamayan dar gelirlerin baskıları, siyasileri kara, kara düşündürmeye sevk etti.
Ve bu durumda ortaya yeni bir anlayış çıktı. Özelleştirmede aşırıya kaçtık. Her şeyi özelleştirmemeliydik!?
şöyle bir örnek verirsek, siz ülkenin enerji dağıtımını bir özel şirkete ihale ederseniz, yarın enerji fiyatlarını kontrol etmeniz, belirlemeniz mümkün olur mu?
Daha fazla karda inat eden ve tüketiciye büyük maliyetler yükleyenleri nasıl  durduracaksınız?
Elinizde bunun için bir sihirli sopa var mı?
İşte ülkenin birçok yerinden bu şikayetler geliyor! Kimi fazla enerji faturalarından dem vuruyor, kimi hiç ödemiyor, kimi ödüyor. Doğu Anadolu Bölgesi’nden ise sürekli bu yönde sızlanmalar geliyor..
Devlet bu durumda iki derede, bir arada rolünü oynayamıyor!
O zaman bu özelleştirmeleri gözden geçirmek gerekiyor düşüncesi tekrar hafızalara yer ediyor..
Evet, sonuç ta her şeyi satmanın da bir bedeli var! Bu bedeli de ne yazık ki, halkımız ödüyor..
İşte bizi yönetenlerin seçimi bu yüzden çok önemli..
Her siyasi partinin kendine has bir anlayışı, bir ekonomik bakışı ve siyasi duruşu var.
Bu anlayış ve duruş içinde, sizi temsil edeceklerde çok önemli!. Mahalleden, köyden, ilçeden yakından tanıdıklarınızı seçip, o ulvi görevlere getirmeniz daha doğru olmaz mı?
En azından yarın ne olup bittiğini soracağınız, kapısını çalacağınız, bildik, tanıdık birinin mecliste olmasının size zararı mı faydası mı olur?
Siyasi partilerden, liderlerden önce bu çok önemli..
Sonuçta, vekilinizi seçeceksiniz..
Siyasi lider ve parti seçmiyorsunuz, bölgenizi iyi bilen, sorunlarını iyi tespit etmiş, halkın içinden ve halkla haşır-neşir vekilleri seçmek varken, siyasi partiler tartışmasına girmeyi yanlış bulurum.
Hiçbir partinin birbirinden farkı yoktur. Hepsi de siyasi partiler yasasına kurulmuşlardır.  Derneklerden farkı ise ' siyasi’ içeriği olmasıdır. Siyasi partiler tapu değildir..Sizlerde bir araya gelerek,pekala bir siyasi parti kurabilirsiniz..
Siyasi partileri kutsallaştırmayınız..
Hizmet noktasında, sizi en iyi şekilde temsil edecek, düşüncelerinizin temsilinde size en yakın siyasi partinin programları doğrultusunda bölgenizden, kentinizden, ilçeniz aday olanlar arasında tercih yaparak, o adayın partisine oyu atmak erdemliktir.
İnceleyerek, ona buna bakmadan, takılmadan, propagandalara kanmadan, oltaya takılmadan, kendi hür iradesi ile sandık başına gidip oyunu kullananları şimdiden tebrik ediyorum.

****
Sevgili okurlar,
Belçika’da başörtüsü ile Brüksel bölge Parlamentosu’na iki dönemdir seçilen Afyon İl’i Emirdağ İlçesi halkından bir ailenin kızı olan Mahinur Özdemir, partisinden ihraç edildi.
Seçildiği zaman Türkiye’de de çok konuşulan ve ‘ ilk başörtülü’ olarak tanımlanan Mahinur Özdemir, ‘ Merkez Hümanist Parti(CDH) listesinden tercihli oylarla bölge milletvekili oldu. Bunu daha iyi anlamınız için yazıyorum. Belçika’da üç siyasi bölge var; Flaman,Walon ve Brüksel.Bu bölgelere ait bölge parlamentoları var. Bir de Federal Parlamento var.
Mahinur Özdemir, ikinci dönemdir Brüksel Bölge Parlamentosu’nda milletvekili olarak görev yapıyor.
‘ sözde Ermeni Soykırım’ iddialarını kabul eden partisi, tüm milletvekillerini seçim öncesi, ‘1915 Olaylarını soykırım olarak kabul edilmesi ‘ yolunda bir parti görüşünü imzalattı.  Mahinur Özdemir, bu metni imzalayanlardan. Ancak bunu bilmeyen Türk kamuoyu önünde zor duruma düşmemek için,’ Brüksel Bölge Parlamentosu’ndaki, ‘ sözde Ermeni Soykırımı’nın 100.Yılı münasebetiyle bir dakikalık saygı duruşuna katılmadı.
Partisi bu durumu sorguladı. CDH Genel Başkanı Benoit Lutgen,’ Bunun kabul edilemez bir durum olduğunu’ söyleyerek, basına yansıyan haberleri de dikkate alarak, Mahinur Özdemir’in durumunu değerlendirdiklerini ve partiden ihraç ettiklerini duyurdu.
Büyük yankı bulan bu karar ile ilgili Belçika Türkleri de şokta! Bakalım, diğer siyasi partilerde bu yönde, seçilmiş Türk kökenli üyelerine bu tür yaptırımları dayatacaklar mı?
Elbette bu durum Belçika’ya has bir durum değil, Türkiye’de de bu tür sıkıntılar, hatta ihraç ve istifalar yaşandığını biliyoruz..
Fakat, Belçika’daki bu gelişme bir başka durumun sinyallerini veriyor..
Onu da bir başka yazımda sizlerle paylaşmak dileği ile derken, seçiminizin ne denli zor olduğunu biliyorum.
Bu seçimde vebaliniz olmaması için iyi düşünüp, sık eleyip öyle karar vermeniz gerekiyor..
Hele de ahbap-çavuş ilişkisi içinde, bir paket şeker, çay, kömür, pirinç için, yani çıkar için  oyunuzu sakın ha heder etmeyiniz!..
Ülkeniz ve geleceğiniz söz konusu!
Şimdiden hayırlı olsun!
Saygılar..