Tarih: 12 Ağustos 2009… Adapazarı’nda kiralık otomobilin direksiyonuna alkollü şekilde geçerek aşırı hız yapan ehliyetsiz kadın sürücü, araçla yol kenarındaki tek katlı eve girdi. Yer yatağında uyuyan baba ile kızı hayatını kaybetti.

Kaza, Adapazarı Çevre Yolu’nda meydana geldi. Harika Halay, arkadaşlarıyla birlikte bir gazinoda alkol alıp eğlendi. Daha sonra kiralık otomobile binen arkadaşlardan ehliyetsiz Harika Halay direksiyona geçti. Çevre yolunda aşırı hız yapan Halay'ın, alkolün de etkisiyle direksiyon kontrolünü yitirmesi sonucu otomobil yoldan çıkarak kaldırımı aşıp yol kenarındaki tek katlı eve girdi.

Kazada bir bölümü çöken evin içerisi savaş alanına döndü. Yer yatağında uyuyan baba İbrahim Aydın (38) ile kızı 8 yaşındaki Sinem Aydın çarpmanın şiddetiyle uykularında olay yerinde can verdi. Yaralanan 3 yaşındaki Harun Aydın ile annesi 26 yaşındaki Neriman Aydın Adapazarı Yenikent Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Yaralılardan Harun Aydın’ın sağlık durumunun ciddi olduğu belirtildi. Kazada araçta bulunanlardan Zeynep Uysal da yaralandı.

Aracı kullanan Harika Halay’ın ehliyetinin olmadığı ve 1.40 promil alkollü olduğu belirlendi. Otomobilde de boş ve dolu bira şişeleri bulundu. Gözaltına alınan sürücü Harika Talay’ın, Adapazarı’nda gazinolarda garsonluk yaptığı belirtildi.

Otomobilin evlerine girmesi sonucu eşini ve kızını kaybeden Neriman Aydın deprem olduğunu sandığını belirterek, “Beşikteki bebeğime bakmaya kalktığımda duvar yıkılmaya başladı. Deprem oluyor sandım, yere düştüm. Nasıl kalktığımı hatırlamıyorum” dedi.

Bu kazanın hemen sonrasında Valilik, (Vali Mustafa Büyük dönemi) kazada eşini ve kızını kaybeden anne Neriman Aydın’a acil ihtiyaçlarını gidermesi için Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’ndan cüzi bir maaş bağlandı ve kira yardımı yapıldı.

Zira ailenin kazada yıkılan evleri iki göz briketten yapılma gecekondu tarzı bir evdi ve bu evde kirada oturuyorlardı. Valilik, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’ndan aktardığı cüzi maaş ile kira yardımına ilaveten, dönemin Büyükşehir Belediyesi, İl Genel Meclisi, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ile ortaklaşa olarak, bu mağdur aileye bir daire alarak, mağduriyetlerini tamamen giderdi.

Çünkü ‘sosyal devlet’ bunu gerektirirdi ve o gereklilik, özellikle dönemin Valisi Mustafa Büyük sayesinde gerçekleştirildi. O aile halen bu dairede yaşamakta…

Tarih: 23 Haziran 2015… Erenler ve Serdivan çevrelerinde yoğun yağmur yağışı sonunda dereler taştı ve uzun zamandır görülmeyen bir afet yaşandı. Erenler’de tarlalardaki ürünler yok olurken, Serdivan’da da derelerin taşması sonucu birçok evi ve işyerini su bastı.

Bu evlerden, Mehmet Altunbulak’a ait ev, yoğun ve sert akan sel sularına fazla dayanamadı ve yüzde 70 oranında çöktü. Ev çökmeden önce, evin içine giren sel sularına kapılan Mehmet Altınbulak’ın eşi, Gülderen Altunbulak yaşamını yitirdi. Altunbulak’ın cenazesi, olay yerinden üç kilometre ileride bulundu.

Eşi, sel sularına kapılıp ölen, evi yıkılan, sel nedeniyle hemen hemen hiç eşyası kalmayan Mehmet Altunbulak iki kızıyla kelimenin tek anlamıyla mağdur oldu. Bir gazeteci olarak, bu mağduriyetin ne zaman ve ne şekilde giderileceğini beklemeye başladım. Öyle ya, ‘sosyal devlet’ böyle bir ortamda ortaya çıkmayacak da, ne zaman çıkacak?

Ve… Sel felaketinden 14 gün sonra Valilik’ten basına ‘bilgi’ amaçlı bir yazı gönderildi. Yazıdaki bilgileri size de aktarayım:

‘..İlimiz Serdivan İlçesi Aşağıdereköy Mahallesinde 23.06.2015 tarihinde meydana gelen sel felaketinde aynı mahallede ikamet eden Mehmet Altunbulak’a ait evin bir kısmının selden yıkılması sonucu eşi Gülderen Altunbulak’ın hayatını kaybetmesi ile iki kızı ve eşi Mehmet Altunbulak mağdur duruma düşmüştür’

 ‘2860 Sayılı Kanunun 3. Ve 7. Maddesi gereğince selden zarar görerek muhtaç duruma düşen aileye yeni bir ev yapmak ve maddi destek sağlamak amacıyla Serdivan Kaymakamlığınca ilçe genelinde olmak üzere 45 gün süre ile bir yardım kampanyası başlatıldığı Valiliğimize bildirilmiştir. Adı geçen şahsın hesap bilgileri aşağıya çıkarılmıştır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur..’

Ben okuyunca, ‘Oldu mu şimdi?’ dedim. Gerçekten oldu mu şimdi? İki olayı örnek olarak aktardım. İlkinde, birinin kişisel hatası nedeniyle, bir başkasının kirada oturduğu ev kısmen yıkılıyor, iki kişi ölüyor. ‘Sosyal devlet’ ortaya çıkıp, ailenin mağduriyetini bir devlet olarak gideriyor.

İkincisine bakıyoruz; devlet bir bankada hesap açtırıyor. Vatandaş o bankadaki hesaba üç-beş yardımda bulunacak da, para toplanacak da, bu mağdur aileye ev yapılacak. Oldu mu şimdi? Birinci olayda kendini gösteren ‘sosyal devlet’ ikincisinde nerede? Ki, bu bir kişisel hata değil, bir afet olmasına rağmen, neden burada da ‘Soyla devlet’ ortaya çıkıp sorunu çözmüyor?

Diyelim ki, yardım kampanyası için belirlenen 45 günlük süre içinde bankada sadece bir-iki bin lira toplandı. Sonra ne olacak? Mağdur kişiye, ‘Al kardeşim, hesapta bu kadar para toplandı, başının çaresine bak’ mı denilecek? Devletin görevi bu kadar mıdır? Peki o zaman, ‘Bu devlet ne iş yapar?’ diye sormazlar mı?