Sevgili okurlar,
Bu mübarek Ramazan ayında, öncelikle, sağlıklı güzellikler diler, gününüzün aydın, geleceğinizin sorunsuz ve mutluluklara vesile olmasını temenni ederim..
Türkiye seçim atmosferine girmişken, sizlere neyi yazabiliriz ki?
Her yanın vıcık, vıcık siyaset koktuğu şu günlerde, etliye, sütlüye dokunmak pek istemiyorum!?
Neden mi?
Bu mübarek ayda gönül kırmak, yerine gönüller yapmak ve okurlarımız ile hasbihali tercihi önemsiyorum..
Bakınız, geçtiğimiz günler, İstanbul, Sakarya, Bursa, Afyon ve Denizli illerini gezme fırsatım oldu..
Ülkemde farklı güzellikler yaşadık..
Bir kere Sakarya’nın incisi Sapanca Gölü kenarında, Kırkpınar’da dostlarım ile bir akşam yemeğinde buluştuk.. Gittiğimiz mekanda farklı dostlarımızın da olması bizleri ziyadesiyle mutlu etti.. Bir araya geldik, Türkiye’yi, Avrupa’yı ve dünyayı etkileyen siyasetleri konuştuk..
Medeni bir şekilde konuştuk, konuştuk..
Birbirimizi hasretle, ilgiyle dinledik..
60 Yaşın üzerinde insanlar olarak, tecrübe ve deneyimlerimizi ortaya koyduk..
Yaşadıklarımız, ders aldıklarımız, üzüntülerimiz, mutluluklarımız, gelip geçti aklımızdan…
Hele de kaybettiklerimiz..
Şurada Sakarya Basın Tarihi’ni kurcalarsak, görürüz ki, Sakarya’nın  Basın Tarih, Sakarya’nın il olması ile eş değer..
Evet il olmadan önce de Adapazarı’nda gazeteler neşrediliyordu..
Demem o ki, 1954 Yılından bu yana ışık tutarsak, bu zaman  dilimi içinde gelip geçenleri, ilimize, ülkemizi bir şekilde kalemi ile fikirleri ile hizmet edenleri hatırlarsınız..
Bir kere gazetemiz kurucusu ve duayeni muhterem Hasan Uyar, refikleri Niyazi Güdüloğlu, Abdullah Çelik, Zekai Erdal, Cezmi Hakman, İlhan Uygun, Necdet Çardak, yakın kuşak arkadaşlarımızdan Semih Köprülü, Nejdet Güngörsün, Orhan Polat, Hüseyin Komite ve çok yeni kaybettiğimiz meslektaşımız Ferruh Bulut ile aklıma gelmeyenlerin bir tek hedefi vardı, toplumu aydınlatmak, bilgilendirmek idi..
Zaten gazetecinin görevi ne ola ki?
Haberdar etmek, bilgilendirmek ve Türkçe Dili’ne katkılar sunmak, milletin ortak hafızasına hizmet etmek, ayrıştırmamak, yeni klikler oluşturmamak, fitne ve fesada yer vermemektir..
Gazetecinin görevi öncelikle haberdar etmek, ve bilgilendirmektir..
Toplumu, sosyal, kültürel olgusuna hizmet esastır..
Birbiri ile barışık, uyum içinde yaşayan ve birbirine küs olmayan ve birbirine sevgi ve saygı temelinde bakan toplumların ülke birlikteliğine katkı sunmalarına hizmet etmek ne güzeldir..
Ama Atatürk Türkiyesi, Cumhuriyet ile yakaladığı bu ivmeyi kaybetme noktasına gelmiştir!
Toplum iyice ayrışmıştır..Gerginlik, öfke siyasetleri, toplum içinde nefrete, kine dönüşmüştür..
Tahammülsüzlüğün başını alıp yükseldiği ortamlarda, gazeteciler, daha itidalli yayınları ile hoşgörü ortamının yaratılmasına katkı sunabilirler..
Tabii ki gazetecilerin siyaset kurumuna ayar verme gibi bir görevi olamaz. Fakat gazeteler, gazeteciler, dünya görüşü, yaşamı ve içinde bulunduğu koşullar nedeni ile  kendi görüş ve düşüncelerini ifadede bir beis yoktur..
Biraz sağda yayınlar yapan, bir siyasi partiye yakın duran, biraz daha sol cenaha yakın olmak, gazetecilerin doğru, dürüst, bilgilendirici, haberdar edici yayınlar yapmasına mani değildir..
Uzatmadan söyleyelim ki, ülkemizde hem il bazında, hem  bölge ve  hem de Türkiye genelinde, ayrıştırıcı, kin ve nefret içeren yayınları ile bölünmüşlüğü söylemeden edemeyeceğim..
Yani herkesin ortak değeri olan ve bu milletin alın teri paraları ile yayın yapmasına imkan tanınan kurumlar bile, iktidarın borazanı durumuna gelmişse ve hakkında her gün şikayetler yapılıyorsa, durum düşünmek gerek..
Böyle ortamlarda bizleri ‘taraf olmaya’ iten nedenleri iyi irdelemeli ve düşünmeliyiz..
Bir fikrin temsilcisi yerine, bir kültürün temsilcisi olarak, yayınlar yapmak, siyasetin emrine girmek, gazetecilik mesleğine büyük zararlar verdiği gibi toplumu da ayrıştırmaya hizmet etmektedir..
Elbette bunun çeşitli nedenleri var..
Unutmayalım ki, Sakarya gibi bir ilde basın cinayetlerinin işlenmesi unutulamaz.. Bu yönde adlarını hatırlayamadığım arkadaşlarımızı kaybettik..Bu mesleğe gönül verenler ise büyük mağduriyetler yaşadı..
İşte tüm bunların temelinde, taraf olmak, taraf olmaya zorlanmak, devletin imkan v e kabiliyetlerini bildiğimiz gibi kullanmak, kullandırmak, işin etik kurallarından sapmak ve daha birçok neden yatmaktadır..
Böyle olunca, geleceğe hizmet edecek, fikri hür ve vicdanı hür, bağımsız gazeteciler yetiştirmemiz mümkün olmaz..
İşte son manşet haberler ile Dünya Motosiklet Şampiyonu ve  milletvekili adayı Kenan Sofuoğlu’nun bir toplantıya son model otomobili gelmesi haberi, bu bağlamda değerlendirilmelidir..
Haberdar mı ediyoruz, linçe davet mi?
Elbette,’ her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır’ ama ya etik kurallar, yaşanmışlıklar..
Onları göz ardı ederek, sırf manşete çıkmak,manşet olmak için bir değeri, bir şampiyonu, kamuoyu gözünde küçük düşürmeye kimsenin hakkı yoktur..
Gazetecilerin, habercilerin, böyle tansiyonu yüksek seçim dönemlerinde üstlenecekleri roller çok önemlidir..
İlin, beldeni, köyün ve dolayısıyla ülkenin sosyal, kültürel, siyasi, ekonomik olgusuna hizmet çok önemlidir..
Bunun için önce insan olmak olgusundan hareketle, Sakarya’ya, ülkeye hizmet önemlidir..
Esen kalınız!
 

TAZİYE
Sevgili merhum meslektaşımız Ferruh Bulut’un vefatı dolayısıyla, ailesi ve sevenleri ile basın camiasına başsağlığı dilerim..Allah(CC) rahmet,mekanını cennet eylesin!