SAÜ Kampüste uzun süredir yerel gazeteler satılmıyor. Nedenini anlamak mümkün değil. İlde olup bitenleri öğrenmek isteyen bir okurumuz bu ihtiyacını gidermek için ancak şehre inmek durumunda kalıyor. Uzun süredir konu bir türlü halledilemedi gitti. İşte böyle bir dertli okuyucumuz göndermiş ilginç bir gelişmeyi.
Diyor ki, “ Sakarya Üniversitesi, Sakarya’nın gözbebeğidir… 70 bin civarında öğrencisi, 5 bin civarında akademik ve idari personeli olan, bizatihi büyük bir şehir… Serdivan Kampüsü dünyalar güzeli, bir tabiat harikası adeta. İlimize yadsınamaz katkıları olan bir dinamizme sahip. Hal böyleyken dikkati çeken bir önemli eksiklik var. Böyle büyük bir öğrenci kitlesinin bulunduğu okulda, bir tek gazete bayii dahi yok… Meselâ benim gibi günlük gazete almak isteyenler merkeze, ya Serdivan’a ya da Adapazarı’na gitmek zorunda…
50 kuruş verip bir gazete almak isteyen, gidiş geliş 3 TL civarında yol parası ödemek zorunda kalıyor… Şimdi soruyorum: SAÜ öğrencileri hiç gazete okumazlar mı? Kampüs içindeki kantin, kafeterya ve otobüs servis yazıhanelerinin bulunduğu mekanlarda neden gazete satılmaz? Civar halkın bu konudaki ihtiyacı nasıl giderilecek.
Bunu anlamak mümkün değil… Bir şey daha dikkati çekiyor… Bankaların ATM cihazlarının bulunduğu yerde, küçük bir kabinde, sanki Türkiye başka ülkelerinmiş gibi, ‘Türkiye Türklerindir’ logosuyla yayınlanan Hürriyet gazetesi satılıyor.
Bu ayrıcalık niye? İsteyen her gazete burada böyle bir yer işgal edebilir mi? Bir türlü hikmeti anlaşılmaz. Hükümet aleyhinde yayınlar yaptığı için mi? Meselâ bizde böyle bir gazete satış standı açsak ve tüm ‘Tüm Yerel Gazeteler Satış Noktası’ desek, izin verirler mi?” Evet… Olay böyle dile getirilmiş. Gelde katılma bu görüşe…
Üniversite camiasının tüm gazeteleri, özellikle de yerel gazeteleri okuma imkanını ortadan kaldıran ve bizim bilmediğimiz önemli bir husus mu var! Rektör Muzaffer Elmas ne der buna? Eskiden üniversite içerisinde yerel gazeteler satılıyordu, diğer gazetelerle birlikte. Şimdi olay neden ekstrem bir hal aldı ve ayrıcalık yapıldı bir gazete adına.
Konunun bir an önce incelenip bütün gazetelerin ve bu arada tüm yerel gazetelerin üniversitelerde satılması adına gerekeni yapacağına inandığımız Rektör Elmas’a Bizim Bahçe’den ‘leylaklar’ gönderelim istedik…
BU NASIL ADALET
Yaşı küçük bir kızı sevmiş Servet Aynacı… Kızı gönül rızasıyla kaçırmış... Birbirini sevmişler delicesine… Kız babası şikayetçi olmuş. Polis kayıtlarına göre aranılan ikili olmuş sevgililer… Aradan yıllar geçmiş. Aileler barışmış, girilmiş kolkola, nikah kıyılmış… İki de yavruları olmuş gül gibi. Geçinip giderlerken ailenin şikayeti düşmemiş kayıtlardan.
Damat bey hakkında şikayetin geri alınmasına rağmen açılan kamu davası ile damat Servet Aynacı’ya 11 yıl 4 ay hapis cezası verilmiş…
Yargıtay onaylamış cezayı… O mutlu ve iki çocuklu ailenin yuvasına ateş düşmüş böylece… İki yürek dönmüş yangın yerine...
Gözyaşları söndüremiyor. Sonradan kurulan bu mutlu yuvanın dağılması karşısında ağlamaktan gayri hiçbir silahı olmayan Bozkurt ve Aynacı ailelerinin başına gelenlere akıl erdirmek mümkün değil… İnsanın bu nasıl adalet diyesi geliyor.
Hani “İki gönül bir olunca samanlık seyran olurdu’ Ev döndü harabeye, vazgeçildi seyrandan bağdan Ortada birleşen ve iki yavru ile mutluluğu tescillenen bir aile varken başlarına böyle dramatik bir iş gelmesi aileyi derin bir acıya itmiş bulunuyor. İşin hukuki yönü nedir? Nasıl çözülür bu durum ve nasıl birleşid birbirini seven iki gönül yeniden…
Sorunu çözücek olan varsa beri gele deyip iki talihsiz gence aşkı simgeleyen ‘mor leylaklar’ gönderelim istedik….