Ofis Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen programda, Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanı Alpay Şirin, akademisyenler ve çok sayıda kursiyer yer aldı. Felsefe Atölyesi, katılımcılara hem Rönesans felsefesini derinlemesine tanıtma hem de aşk kavramının tarihsel ve kültürel boyutlarını keşfetme fırsatı sundu.
Rönesans Dönemi’nin Önemli Hümanist Filozofları
Prof. Dr. Cengiz Çakmak, Rönesans döneminde ortaya çıkan Hümanizma akımının temelini ve bu akımın aşk anlayışını katılımcılarla paylaştı. “Rönesans döneminde hümanizma denilen bir akım başlarken, üç önemli Hümanist filozof öne çıkıyor: Ficino, Mirandola ve Manetti. Bu üç düşünür, aşk konusunu tekrar gündeme getiriyor ve eski çağ felsefesini yeniden keşfetmeye çalışıyorlar” dedi.
Prof. Dr. Çakmak, bu filozofların eserlerinde, aşkın sadece bireysel ilişkilerle sınırlı kalmayıp insanın bilgi ve bilgelik arayışında da temel bir rol oynadığını vurguladı. “Bir kadına veya bir erkeğe aşık olmayı bilmeyen, bilgelik aşkına sahip olamaz; bilgelik aşkına sahip olmayan da Tanrı aşkını tam olarak kavrayamaz. Bu anlamda aşk, hem bireysel hem de evrensel bir öğretici rol üstleniyor” şeklinde konuştu.
Tasavvuf ve Hümanist Aşkın Kesişimi
Atölyede ayrıca Hümanizma filozoflarının aşk anlayışı ile tasavvuf aşkı arasındaki benzerlikler ele alındı. Prof. Dr. Çakmak, “Rönesans filozofları, aşkı ele alırken Platon’un görüşlerinden ziyade tasavvufun aşk anlayışını kullanıyor gibiler. Tanrı ile insan arasındaki aşkı, bizim tasavfî geleneğimizdeki aşk anlayışına yakın bir biçimde ifade ediyorlar” dedi.
Katılımcılar, atölye boyunca hem tarihsel perspektifte Hümanizma felsefesini öğrenme hem de aşkın insan ve evren üzerindeki etkilerini düşünme fırsatı buldu. Büyükşehir Akademi’nin düzenlediği bu tür atölyeler, sadece bilgi aktarımı yapmakla kalmayıp, katılımcıların düşünsel dünyalarını da zenginleştirmeyi hedefliyor.


