‘Yazın bittiği, yaşam ritminin yeniden yükseldiği havaların ve hayatın soğuduğu bu günlerde evlere, odalara dönüldüğü yerde; genç bir şair olarak bu yazı hangi okumalarla geçirdiniz ve bu okumaların şiirlerinize nasıl bir katkı sağladığını, döne döne okuduğunuz isimler ile etkisi altında kalma endişesi yaşadığınız kitapları ve şimdilerde yazıevinizde ne ile meşgul olduğunuzu paylaşır mısınız? Okuma biçiminizi (not alarak, altını çizerek, deftere akılda kalanları özetleyerek...) ve bu biçimin yazma halinize etkisi ile yazma biçiminizi (yolda, durakta, not defterine, mutlaka masada, notlarla...) de öğrenebilir miyiz?’

Bir derginin hazırlamış olduğu bir dosya için sorduğu bu soruya, hiç uzatmadan, en yalın haliyle şu cevapları verdim:
I.
Harold Blomm’un ‘bir şairin başka bir şairin doğmasına nasıl yardım ettiği’ hakkındaki özgün ve kışkırtıcı görüşlerinin önemli bir kısmına katılıyorum. Ama bu ilişki, yani bir şairin kendinden önceki şairlerle ilişkisi ‘ödipal’ bir ilişki olarak değerlendirilebilir mi, bundan emin değilim. Hilmi Yavuz, ilham perilerinin kendinden önce yaşamış şairler olduğunu söyler. Benim için de öyle. Ustalarımla bilinçdışı olarak bile olsa bir hesaplaşma içinde değilim. Yazıyorum ve o büyük şiire eklemlendiğimi düşünüyorum. Bu yüzden ‘etkilenme endişesi’ taşımıyorum. Şiir, benim için büyük ölçüde başka şiirlerin, metinlerin bir araya gelmesi demek zaten. Bilhassa etkileneceğim metinlerle haşır neşir olmaya çabalıyorum.

Yazlar, biraz da tekrar okuma demektir benim için. Defalarca okuduğum birtakım kitapları bambaşka hazlarla yeniden okumak.

Galib Dede’nin Hüsn ü Aşk’ı, Hilmi Yavuz’un ‘Büyü’sün Yaz’ı, Rilke’nin Duino Ağıtları, Malte’si, Sezai Karakoç’un Gün Doğmadan’ı, , Nâzım’ın 835 Satır’ı, Eşrefoğlu Rumi’nin Tarikatnâmesi, Seferler’i İbnü’l Arabî, Abdülkerim Cîlî’nin, Salah Birsel’in İstanbul Paris’i, 20 Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı’sı Neruda’nın, D.H. Lawrence’ın Ölen Adam’ı. Gazali’nin El-Munkizü Mine’d Dalâl’i. Mevlânâ’nın ‘Rubailer’i, Milan Kundera’nın ‘Yavaşlık’ı Hilmi Yavuz’un Geçmiş Yaz Defterleri. Ve elbette Kur’ân meali, tefsiri.

Yukarıda bir kısmını zikrettiğim kitapları döne döne okurum. Onların gölgesinin yazdığım her metne, kitaba düşmesini arzularım.

II.
İlk defa elime aldığım kitaplar şunlar oldu geçen yaz:

Bir Hülya Adamının Romanı: Ahmet Hamdi Tanpınar, Orhan Okay
İlhan Durusel-Süslü Nesir
Rıza Tevfik-Bergson Hakkında
Katarakt-John Berger
İhtifalci Mehmet Ziya Bey-Yenikapı Mevlevihanesi
Ebubekir Eroğlu’nun ‘sesli harfler’i.
İshak Reyna’nın hurufî kitabı Alfabetika,
Alain Badio’nun Başka Bir Estetik,
Mustafa Kutlu-Hayat Güzeldir
Aşk Dini-Nusret Çam

Neyi arıyordum? ‘Ballar Balı’nı mı? Şairin görevi bu değil mi zaten? Rilke ‘Biz görünmez’in arılarıyız’ demiyor mu?

Bir türlü başlamayı beceremediğim yeni kitabım için okuduğum kitapların listesidir:
Ebu’l Kâsım en-Neysabûrî - Ukalâu’l-Mecânîn
Deliliğin Tutkusu/Tutkunun Deliliği-Elda Abrevaya
Deliler ve Dahiler-Gerhard Venzmer
Hölderlin-Deliliğin Arifesinde
Gülmeye ve Deliliğe Dair-Hippokrates

Netice? Şu: ‘bir gün bir deli bir gül atar kuyuya/bin âşık çıkaramaz’ mısraı. Nedense bu mısradan sonra bir kitabın yazılması beyhude geldi bana! Bıraktım…

III.

Her yerde ve her zaman okuyabilirim yazabilirim. Yazmak ve okumak için yine de özel mekânlarım vardır diyebilirim. Sapanca’da bir kıyı kahvehanesi, Adapazarı’nda küçük bir kuru kahveci, Çark Mesire, Orhan Camii’nin avlusu.

Küçük defterlerim vardır. Onlara yeşil mürekkepli dolmakalemimle not almayı severim. Kitaplara da bilhassa son yıllarda kurşun kalemle notlar alıyorum.

İki yıl evvel harika bir masa aldım kendime. Ama şaşırtıcı bir şekilde o masada ne okuyabildim ne de yazabildim.

IV.
Şimdilerde yeni şiir kitabımla meşgulüm. Yine bir izlek çerçevesinde olacak şiirler. Bir de küçük bir anlatı için notlar alıyorum; becerebilirsem…