İnsan nedir. Maddi ve manevi yönüyle nasıl algılanmalıdır.  Günümüzde insanın bedeni yönü, manevi yönünden daha çok ele alınmaktadır. Günümüz insanlığı, insan insanın kurdu demenin ötesinde, daha büyük bir canavardır.

Ülkemizde ölüm sebepleri islamı kavramla “ecel” ve “kader” demenin ötesinde bir mana taşımaktır. Bu iki kavram doğrudur ama içi yanlış ve eksik doldurulmaktadır. Yer çekimi bir kaderdir ama insanın paraşütsüz yere atlaması kaderin emri ve gereği değildir.

Ülkemizin iki şey de ciddi olarak sorgulanması gerekir. Alın teri ve kan (can). Memleketimiz de “Ter” sadece bir hadis bağlamında ele alınmaktadır. Peygamberimiz aleyhisselam; “İşçiye ücretini, alnının teri kurumadan veriniz.”

Ebû Hüreyre (r.a.) Nebinin (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Allah Teâlâ buyurur ki: Üç kimse vardır ki, Kıyamet günü ben onların hasmıyım. Ben, her kimin hasmı olursam, onu helak ederim. O üç kimse şunlardır:

"1. Bana karşı söz verip, sonra vaadinden dönen, ,

"2. Hür bir kimseyi (köle gibi) satarak parasını yiyen,

"3. Bir işçi çalıştırarak ondan istifade edip de ücretini vermeyen kimsedir."

Öncelikle “işçi ve alın teri” ne işçi aleyhine ve lehine, ne de işveren aleyhine ve lehine yorumlanmamalıdır. Adil yorum işçinin, işveren lehine tespitler yapması ve işverenin de işçi lehine tespitler yapmasıdır. Bu yapılamadığı müddetçe taraflar birbirinin hasmı olmaya devam eder.

Ülkemizde işçi hakkı konusu ne batınınkine benziyor ve ne de islamın kardeşlik hukukuna benziyor. Hâlbuki kölelerle ilgili şu husus bize ders vermelidir. İşçiler köle değildir.

Ubade ibni Samit şöyle anlattı:

«Ben ve babam, Erisar'm bu cemaatinden — vefat edişlerinden Önce — ilim öğrenelim diye çıktık. îlk karşılaştığımız (âlim), Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selîern) 'in arkadaşı Ebu'l-Yeser oldu; ve yanında kendi kölesi vardı. Ebu'l-Yeser'iri sırtında bir hırka ve giydiği (Yemen kabilesinin dokuması)' bir 'Meafirî elbise vardı. Kölesinin üzerinde de bir hırka ve bir Meafirî vardı. Ben, Ebu'l-Yeser'e:

«Ey Amcam! Kölendeki hırkayı alsan da, ona senin Meafirî'ni versen, (böylece senin iki hırkan ve onun iki Meafirî olsa), yahut onun Meafirî'ni alsan da ona, senin hırkanı versen, (böylece ikinizin üzerinde aynı cinsten iki parça elbisesi olsa), dedim.»

Ebu'İ-Yeser başım sıvayarak şöyle dedi;

«Allah'ım, buna bereket ver. Ey kardeşimin oğlu! Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selîem) in şöyle buyurduğunu, şu iki gözüm gördü, şu iki kulağım işitti ve —kalbinin damarına işaret ederek— kalbim ezberledi:

«Onlara (köle ve hizmetçilere) yediğinizden yedirin ve giydiğinizden onlara giydirin.»

«Ona dünya malından bir şey vermem, kıyamet gününde benim hasenatımdan bir miktar (benden) almasından bana çok daha hafiftir.»

Soru şu; Çalışanına kendi giydiği markadan geydiren ve yediği marketten yediren var mı? Siz o patronlardan mısınız? (İşçi kardeşim, sende alın teriyle ve ehliyetle, güvenle çalışanlardan mısın?)

Bir canın değerini ayet şöyle anlatıyor;

“İşte bundan dolayı İsrail oğullarına kitapta şunu bildirdik: Kim katil olmayan ve yeryüzünde fesat çıkarmayan bir kişiyi öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir adamın hayatını kurtarırsa sanki bütün insanların hayatını kurtarmış olur. Resullerimiz onlara açık âyetler ve deliller getirmişlerdi. Ne var ki onların çoğu bütün bunlardan sonra, hâla yeryüzünde fesat ve cinayette aşırı gitmektedirler.” (Maide, 32)

OKULLARDA OKUTULMASI GEREKEN İLK DERS

Lokman oğluna nasihat ederken: "Evladım!" dedi, "sakın Allah’a eş, ortak uydurma! Çünkü şirk pek büyük bir zulümdür."

 Biz insana, annesine babasına iyi davranmasını emrettik. Zira annesi onu nice zahmetlerle karnında taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yıl kadar sürer. İnsana buyurduk ki: "Hem Bana, hem de annene babana şükret, unutma ki sonunda Bana döneceksiniz."

 "Eğer onlar seni, şerik olduğuna dair hiçbir bilgin olmadığı şeyleri, Bana ortak saymaya zorlarlarsa sakın onlara itaat etme! Ama o durumda da kendileriyle iyi geçin, makul bir tarzda onlara sahip çık! Bana yönelen olgun insanların yolunu tut! Sonunda hepinizin dönüşü Bana olacak ve Ben işlediklerinizi tek tek size bildirip karşılığını vereceğim.

 "Evladım, yapılan iş; bir hardal tanesi kadar küçük olsa, bir kayanın içinde saklı da olsa, yahut göklerin veya yerin herhangi bir noktasında bile bulunsa, mutlaka Allah onu meydana çıkarır. Allah öyle latîf, öyle habîrdir (ilmi gizliliklere pek kolay bir tarzda nüfuz eder).

 Evladım, namazı hakkıyla ifa et, iyiliği yay, kötülüğü de önlemeye çalış ve başına gelen sıkıntılara sabret. Çünkü bunlar azim ve kararlılık gerektiren işlerdendir.

 Kibirli davranarak insanlara yüzünü dönme, yerde çalımlı çalımlı yürüme! Çünkü Allah kibirle kasılan, kendini beğenmiş, övünüp duran kimseleri asla sevmez.

Yürürken ölçülü, mûtedil yürü! Konuşurken sesini ayarla, bağırarak konuşma! Unutma ki seslerin en çirkini, avazı çıktığınca bağıran eşeklerin sesidir. (Lokman suresi)

---------------------------------------------------------------------------------------------

İki yaşını bitirmeyen ancak kapak atmış olan sığır cinsi büyükbaş hayvanların kurban edilmeleri caiz midir?

Sığır cinsi büyükbaş hayvanların kurban edilebilmesi için, en az iki kameri yaşlarını bitirmeleri gerekir (Mevsıli, İhtiyar, İstanbul, tsz. V, 724).

 Buna göre iki yaşını bitirdikleri kesin olarak bilinen sığır cinsi büyükbaş hayvanların kapak atmamaları, bu hayvanların kurban olmalarına engel olmaz. Yine kapak attığı halde henüz iki kameri yaşını doldurmamış olan büyükbaş hayvanlar kurban olarak kesilemezler.

 Ancak doğumu kesin olarak bilinmeyen sığır cinsi büyükbaş hayvanlar için kapak atma denilen iki ön dişin çıkması, o hayvanın kurban edilebilmesi için bir ölçü olarak kabul edilebilir.

KURBAN EDİLECEK HAYVANLAR HANGİ NİTELİKLERİ TAŞIMALIDIR?

Kurban edilecek hayvanın, sağlıklı, azaları tam ve besili olması, hem ibadet açısından, hem de sağlık bakımından önem arz eder. Bu nedenle, kötürüm derecesinde hasta, zayıf ve düşkün, bir veya iki gözü kör, boynuzlarının biri veya ikisi kökünden kırık, dili, kuyruğu, kulakları ve memelerinin yarısı kesik, dişlerinin tamamı veya çoğu dökük hayvanlardan kurban olmaz (Ebu Davud, Dahaya, 6). Ancak, hayvanın doğuştan boynuzsuz olması, şaşı, topal, hafif hasta, bir kulağı delik veya yırtılmış olması, memelerinin bir kısmının olmaması, kurban edilmesine mani teşkil etmez (Kasani, Bedaiu’s-Sanai, V, 75-76).

 Şafii mezhebinde, hayvanın etini, yağını ve sakatatını kusurlu hale getirecek derecedeki ayıplar kurbanın sıhhatine engel teşkil etmektedir. Genel olarak yukarıda sayılan kusurlardan birinin bulunması bir hayvanın kurban olmasına engel teşkil ettiği gibi, uyuz olan hayvanlar ile yem yemesini engelleyecek derecede dişlerinin bir kısmı dökülmüş olan hayvanların da kurban edilmesi caiz değildir (Nevevi, el-Mecmu, VIII, 372-379).

ÖLÜ KURBANI DİYE BİR KURBAN ÇEŞİDİ VAR MIDIR?

Dinimizde ölü kurbanı veya kabir kurbanı diye bir kurban çeşidi yoktur. Ancak, sevabı ölüye bağışlanmak üzere kurban kesilebilir.

 Ayrıca, kurban borcu olup, hayatta iken vasiyet eden kişinin bıraktığı miras yeterli ise mirasçıları tarafından vasiyetinin yerine getirilmesi gerekir. Tabiinden olan Haneş’den rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir: “Ben Ali’yi (r.a.) iki koçu (birden) kurban ederken gördüm de kendisine; ‘Bu da nedir? ‘ diye sordum. ‘Rasulullah (s.a.s.) (sağlığında) kendi yerine bir kurban kesmemi vasiyet etti. İşte ben de onun yerine kurban kesiyorum. ‘ cevabını verdi.” (Ebu Davud, Dahaya, 2; Müsned, I, 107, 149).

 Bu rivayette Hz. Ali kurbanı kesme gerekçesi olarak Hz. Peygamber (s.a.s.)’in kendisine bunu vasiyet etmesini göstermiştir. Dolayısıyla bu hadis, eğer vasiyeti yoksa ölü adına kurban kesileceğine delalet etmez.

 Buna göre vasiyeti yoksa ölen kimseler için mirasçılarının kurban kesmeleri gerekmez. Ancak bir kimse, sevabını ölmüş bulunan anne veya babasına yahut diğer yakınlarına bağışlamak üzere, çeşitli hayır kurumlarına, fakir ve muhtaç kişilere bağışta bulunabileceği gibi, kurban da kesebilir.  Ölenin kendisi için kurban kesilmesine dair vasiyeti yoksa kesen kimse, bu kurban etini fakirlere yedirebileceği gibi, kendisi ve zenginler de yiyebilir. Ancak ölen kişinin vasiyeti varsa, tamamen fakirlere yedirilmesi veya dağıtılması gerekir (Fetavay-ı Hindiyye, 1991, VI, 115).

KREDİ KARTIYLA KURBAN SATIN ALMAK CAİZ MİDİR?

Kurban kesmekle mükellef olan şahıs, satın alacağı hayvanın bedelini peşin olarak verebileceği gibi, vadeli veya taksitli olarak da verebilir. Bu bağlamda bedelin kredi kartıyla ödenmesi kurbanın sıhhatine engel teşkil etmez. Ancak kredi kartı borcunu, ödeme tarihinde ödemek ve gecikmeden kaynaklanan faizli işleme düşmemek gerekir.

Kredi kartı ile taksitli kurban alırken, taksit yapma karşılığında bankaya ilave bir ücret ödenmesi durumunda ise, kesilen kurban geçerli olmakla birlikte, faizli işlem sebebiyle ayrı bir günah söz konusu olur.