İnsanın iki özelliği ile imtihanı çoktur:

Biri nankörlüktür, diğeri unutkanlıktır…
O yüzden hep bir şeyleri kaybedince değerini anlar insan…

Bu eş olur, evlat olur, sıhhat olur, memleket olur; aklınıza ne geliyorsa…

Hepsini ya unutur ya içindeyken kıymetini bilmez, nankörlük eder…
İşte o yüzden baştan Ramazan’a elveda dedik ki kıymetini anlayalım…
En baştan Ramazan’ı hatırlayalım ama önce nimeti bir hatırlayalım istedik…

Nimet sofradakilerden ibaret değildir…

Görmek de bir nimettir, göz de…

Duymak, gülmek, elini kaldırmak, ele sahip olmak, yürüyebilmek, sarılabilmek, sarılacağın insanların olması da bir nimettir, nefes almak da öyle; ilanihaye gider!
Nimet her şeydir ve insan bunların içindeyken farkına varamayabiliyor…

İşte Ramazan bunları fark etme ayıdır…

Dikkat edin; aç kalma ayı değil, aç kalmanın ne demek olduğunu anlama ayıdır…
Bunla da bitmez…

Annesizliğin, babasızlığın, vatansızlığın, evlatsızlığın ne demek olduğunu da hatırlatır Ramazan…
Başka insanların da olduğunu, hem de kardeşlerin olduğunu, onlardan da sorumlu olduğumuzu hatırlatır…
Ramazan hâl'den anlama ayıdır…

İnsan acayip bir varlıktır…

Bakın, bir kırk senelik nesil ne Filistin’in durumunu idrak edebiliyor ne de Myanmar’da insanın Müslüman olduğu için öldürülmesini anlayabiliyor…

Bosna'da, Doğu Türkistan’da olanları anlamakta da zorlanıyor çünkü yaşamamış, film gibi seyrediyor…
Ama şimdi Venezuela’daki olayları iyi biliyor…

Sonu nereye varır, ne yaşanır, kıyas edebiliyor…

Çünkü bu nesil darbeleri yaşadı, gördü, izledi, içinde bulundu…

Darbe nedir, kim yapar, niye yapar; bunları biliyor…  
Tepeden bombalar inmedikçe, asılan adamları izlemedikçe, izleyenleri dinlemedikçe, görmedikçe unutuyor insanlar… Böyle olunca da kıyas yapamıyor, yaşamadıkça da başına gelmeyecek zannediyor…

O yüzden de hem unutuyor, hem nankörlük ediyor…
İşte Ramazan tüm bunları hatırlatıyor, yaşatıyor…

En doğal ihtiyacımızı karşılamak iradesinin bize ait olmadığını yaşatarak uyaran bir aydır…

Allah’ın adeta "Bu sofraya nankörlük ederseniz bu nimeti aldığım gibi tüm nimetleri de alırım, ayağınızı denk alın ve görün, fark edin, kıymet bilin, nankörlük etmeyin" diye uyardığı bir aydır Ramazan…
Ramazan’ı zam ayı gibi görüp çamur atmaktan ziyade fütursuzca israf ettiğimiz, çöplerimizi sofralarımızdan daha çok doldurduğumuz, daha çok harcadığımız, daha çok ziyan ettiğimiz hayatımızı baştan düzeltelim diye yazdık “elveda” diye…
Ramazan’ı Erdoğan yüzünden yaşadıklarını zanneden, yine geldi diyen dinsiz muhalefete ve bu sene de her şeye zam derken israfın alasını yapmaktan geri durmayan dinli muhalefete hatırlatma olsun diye “elveda” dedik…
Savaşın, darbenin, evlat acısının, vatansızlığın, köleliğin de açlık, susuzluk gibi bir nimet olduğunu ve nankörlüğe asla müsaade edilmemesi gerektiğini hatırlatmak için “elveda” dedik
Elveda dedik, kaybetmeden anlayalım, nankörlük etmeyelim tarihi unutmayalım, sokaklarda korkusuzca gezdiğimizi fark edelim diye…

Gecesi gündüzü elimizi kolumuzu sallaya sallaya işe gitmenin rahatlığı batmasın; zira bu dünyada bir şişe süt için arabasına veren insanlar da var, ki evlerine ekmek götürebilmek için kaç keskin nişancıdan kurtulmaya çalışıyorlar…

Bütün bunları hatırlayalım ve göz önünde bulunduralım istedik…

O yüzden elveda dedik en baştan…

Sonra keşke dememek için…