Bugün sizlerle, güzel bir yazıyı paylaşayım istedim...

“Düşünen insan zihinsel açıdan gelişir, üretir. İnsan düşünmeyi erteledikçe, başkalarının kendisi adına düşünmesine izin verdikçe özgüvenini yitirir ve kararlarında başkalarına bağımlı olur. Özerk ve bağımsız birey olma yetisini kaybeder. Zamanla kendine olan saygısını da kaybederek ruhsal açıdan körelmiş bir bireye dönüşür.

Kişi olarak düşünmekte özgür olduğunuzu bu hakkın bir yaşam hakkı olduğunu ve yaratılmış tüm insanların bu hakka sahip olduğunu bilerek düşünmekten korkmayın. Bilakis düşünememekten korkun. Çünkü düşünmeyen bireyler çoğunlukla dürtüsel davranır, yaşamlarının sorumluluğunu üstlenmekten kaçınır, saf çıkarcı bir ahlak anlayışına sahip olurlar.

Hem düşünen insan bağımsız ve özerktir. Kararlarında başkalarına bağımlı değildir. Sorumluluklarını kendisi üstlenebilme becerisine sahiptir. Düşüncede bile kendini başkasına bağımlı hale getiren insanların hayatı, geleceği tamamıyla başkalarının keyfine ve insafına kalır. Böyle bir durumda muhatap bencil ve insafsız ise hem maddi kaynaklarınızı hem iş gücünüzü hem unvanınızı tamamıyla sömürene kadar sizi kullanır.

Sağlıklı düşünen, kriterleri olan insan kolay kolay kandırılmaz, dolandırılmaz, hadiseler arasında neden sonuç ilişkisi kurabilir. Neler olup bittiğine ilişkin farkındalık düzeyi yüksektir.

Düşünen üreten bağımsız insan;

Hayata önyargılarla, küçük ve dar bir pencereden bakmaz. Geniş bir perspektif ve farklı bakış açıları geliştirir. Körü körüne kendisine söylenen her lafa inanmaz. İrdeler, araştırır, ikna olursa kanaatini değiştirir.

İnanç hayatını şekillendirmede başkalarının anlatımlarını merkeze almaz. İnsanların bilinçli veya bilinçsiz olarak kendisini yanıltabileceğini hesaplayarak öz kaynağından bilginin aslını öğrenir. Kendi akıl ve kalp süzgeçlerinden bilgiyi geçirir.

Ürün alırken vaat edilen her söze itimat etmez. Çünkü bir kısım insanların vaatlerinin içinin boş olduğunu bilir. Sırf kandırmak amacıyla dini argümanları ticaretlerine araç olarak kullanabileceklerini hesaba katar.

Eş seçerken dikkatli ve özenlidir. Parayı, makamı, "kuaför, kozmetik ve kumaş marifetiyle oluşturulmuş yapay güzelliği" merkeze alarak eş seçmez. Eş seçiminin hayatın geriye kalanını seçmek demek olduğunu bilerek "karakter olgunluğunu" merkeze alır. Ambalaja değil, içindekinin ne olduğuna bakar.

Hayatını takım taraftarı anlayışıyla yaşamaz. Bağnaz ve sabit fikirli değildir. Bilakis anlayışlı, özeleştiriye açık ve her yönüyle olayları anlamaya çalışan zengin bir görüşe sahiptir. Bu sayede satranç tahtasındaki piyon veya buğday toplandıktan sonraki saman muamelesi görmez.

Televizyon programlarının neredeyse tamamının bir kurgudan ibaret olduğunu ve karakterlerin de neredeyse tamamının rol icabı hareket ettiklerinin farkında olarak televizyon programlarını eleştirel bir bakış açısıyla izler veya hiç izlemez. Televizyonun bir hipnoz aygıtı olarak kullanıldığını, sürekli bilinçaltı telkinler verildiğini bilerek dikkatli olur.

Bilgi teknolojilerini doğru bilgiye ulaşmak için kullanır. Böylelikle edinmiş olduğu bilgiyi insanlığın yararı için, toplumda huzurun ve refahın temini için kullanır. Çünkü bilir ki, huzurlu bir toplumda kendisi ve sevdikleri de huzur içinde olacaktır.”

Zülküf Güneş