Türkiye son 4 gündür beşik gibi sallanıyor. Elazığ’da 25 Ocak Cumartesi akşamı meydana gelen 6.8 büyüklüğündeki deprem ve sonrasında yaşananlar gündeme damga vurdu. Sivrice ilçesinde 41 kişinin hayatını kaybetmesine, 1600'den fazla kişinin yaralanmasına ve komşu il Malatya’nın da yıkılmasına neden olan deprem, dur durak bilmiyor. Bu bölgede artçılar sürerken önceki gün Manisa Kırkağaç 5.1, Akhisar 4.8’le sarsıldı. Aynı gün Marmaris açıklarında 5.4’lük bir deprem oluştu.

Elazığ ve Malatya’nın yaraları henüz sarılmaya çalışılırken, sağdan soldan, yukarıdan aşağıdan adeta bir deprem fırtınası altındayız... Bu sarsıntılar bizi bir gerçekle yüzyüze getiriyor. Çünkü Ülkemiz en etkin deprem kuşakları üzerinde ve bu görmezden gelinemez bir gerçek olarak karşımızda duruyor...

Deprem bir doğa olayı. Ancak insanların bitmeyen ihtirasları ve bilimsel uyarılardan uzaklaşması onu bir felâkete dönüştüren en büyük etken. Deprem yönetmeliğine uygun olmayan yapılaşmalar, daha fazla kâr etme hırsı ile yapılan güvensiz binalar her defasında felâketlerin hazırlayıcısı oldu bu ülkede.

YAKLAŞIYOR YAKLAŞMAKTA OLAN

Elazığ’da yaşanan deprem faciası gözleri yine Türkiye genelindeki sağlıksız binalara çevirdi. Özellikle 1999 Marmara Depremi’ni yaşayan Sakarya gibi kentlerde olası bir depreme karşı binaların ne kadar sağlıklı olduğu tartışılıyor.

Sakarya 1943, 1967 ve 1999 yıllarında yaşanan büyük depremlerin acı hatıralarıyla dolu bir şehir. Ortalama 30 yıl aralıklarla deprem gören bu şehir yine yaklaşmakta olan bir felâkete gebe... Son 17 Ağustos felâketinden bu yana 20 yıldan fazla süre geçti. Periyotları takip ederse önümüzdeki 5-10 yıl içinde bir büyük depremin gelmesi sürpriz değil. Bunun daha önce olmayacağını da kimse garanti edemez ve yaklaşıyor yaklaşmakta olan...

Bu gerçeği kabullenerek her an hazırlıklı olmalıyız.

Deprem, önlenemez ama en az zararla atlatılabilir. Bilim insanları bunun yollarını çeşitli ortamlarda sürekli vurguluyor ancak kimse üstüne alınmıyor. Oysa ‘Deprem öldürmez bina öldürür’ gerçeğini hep birlikte gördük, görüyoruz...

UZMANLARDAN CİDDİ UYARILAR

Depremin ne zaman ve nerede olacağını önceden belirlemek mümkün değil. Ancak bilim insanları ve uzmanlar bugüne kadar söylenecek herşeyi söyledi...Olası bir deprem için hazırlıklı olunması konusunda tüm uyarıları yaptı ve uyarmaya devam ediyorlar.

İnşaat Mühendisleri Odası Sakarya Şube Başkanı Hüsnü Gürpınar, Sakarya’da deprem yönetmeliğine uygun olmayıp potansiyel tehlike oluşturan 7 bin binanın güvenliği sağlamadığına dikkat çekiyor. Bağımsız olarak bakıldığında 20 bin daireden oluşan bu yapıların önümüzdeki yıllarda meydana gelecek depremde nasıl hareket edeceği belli değil. Bu binaların tamamının elden elden geçirilerek güvenli hale getirilmesi gerekiyor. Gürpınar, “Yakın süreç içerisinde bir deprem daha yaşayacağız. Bu süreci iyi değerlendirmek gerekiyor. Aksi takdirde geçmiş depremleri ararız. Neticede deprem öldürmez, sağlıklı yapılmayan yapılar  öldürür” diye hatırlatıyor.

PROF. NACİ GÖRÜR GÖRMÜŞTÜ!

6 Ekim 2019’da bir televizyon kanalında Prof Dr. Naci Görür’ün yaptığı açıklamalar Elazığ depremi sonrası gündeme oturdu. Türkiye’nin deprem haritasını inceleyen Görür, Doğu Anadolu fay hattında uzun süredir deprem olmadığını belirtmiş ve ciddi deprem riski bulunduğu yönünde uyarılarda bulunmuştu. Deprem Uzmanı Yer Bilimci Prof Dr. Naci Görür, riskli yerler arasında Elazığ’ın Sivrice ilçesini de 4 ay önce işaret etmişti.

Görür’ün son açıklamaları arasında yer alan “Erzincan, Amasya, Bolu, Adapazarı tehdit altında” şeklindeki kritik uyarısı ciddiye alınmalı. Prof. Görür, bir kâhin değil elbette. Ancak, tespitleri neredeyse nokta atışı niteliğinde. Deneyimli hoca gerçekleri görüyor ve gösteriyor ama biz nedense görmek istemiyoruz!

BU ŞEHRİN ÖNCELİĞİ NEDİR?

Bunca gerçeğe ve hayatî uyarılara rağmen biz ne yapıyoruz? Nostaljik tramvayı nereden geçirelim, tren garını nereye taşıyalım, yeni bulvar mı açalım, ulaşımı raylı sitemle mi yapalım derdindeyiz. Tabi bunlar da gerekli ama sırası değil. Candan öte değerli bir şey mi var? Can güvenliği olmayan bir şehrin tüm yolları asfalt, her yeri raylı sistem olsa ne yazar. Allah korusun bir 7’lik sarsıntıda bunların hiç bir değeri olmayacak... 21 yıl önce de böyle güzel hâyâlleri, projeleri vardı bu şehrin. Ancak 17 Ağustos gecesi can derdine düştüğümüzde anladık önceliğimizin ne olduğunu...

Bu şehrin önceliği; ne süslü tramvay, ne hiç bir zaman yapılamayacak olan raylı sistem ne de yeni bulvarlardır. Bu şehrin önceliği deprem güvenliğidir. Yerel ve merkezi yönetimler, politikacılar, STK’lar halkın da desteği ile tüm mesaisini ve enerjisini bu yöne tevcih etmelidir... Bu şehrin insanlarının canına kastınız yoksa yegane yol budur. Var mı itirazı olan?

 

Bir deprem hikâyesi

1943 yılında Adapazarı’nda deprem olur. Şehrin mesire yeri olan Çark’ta ev yapmakta olan Tevfik usta, işini bırakıp şehre koşar. Kan ter içinde kuşkulu kaygılı şehre girer. Deli divaneler gibi şehrin enkazlarla dolu sokaklarında dolaşır durur.  Onu tanımayanlar delirdiğini sanırlar.  Nihayet akşama doğru sapasağlam kalmış bir evin duvarına sırtını dayar. Hüngür hüngür ağlar. Allah’a şükürler eder.

Tevfik usta şehirde onlarca ev yapmış. Meğerse sokak sokak dolaşarak yaptığı evlerin depremde yıkılıp yıkılmadığını kontrol edermiş. Onun elinden çıkmış elinden geçmiş hiç bir eve zarar gelmemiş.

Tevfik ustaların olmadığı bir dünyanın çok kurbanı oldu depremlerde.