Misal, İzlanda’da doğsam orayı da severdim. Çad’ da doğsam, Hindistan’da doğsam, ABD’de doğsam oraları da severdim. İnancıma göre bir daha bu dünya toprakları üzerine doğmayacağım için, gönül rahatlığı ile ‘kim bu cennet vatanının uğruna olmaz ki feda!’ diyebilirim. Çünkü bir daha, başka bir ülke toprağında doğmayacağım. Çünkü bu dünyadaki tek cennetim burası olacak.
             İnsan cennetinde, cenneti yaşamayı ister. Bu çok bir şey değildir. Ufacık, çok insancıl bir istektir. Ve herkes bunu hak eder. Doğmakla. Bu dünyadan bir parça hava solumakla.
             İnsan cennetinde, cenneti yaşamayı ister. Emek verdiği bir şeyin karşılığını görmek ister. Aylarca sınavlara hazırlanır, yazılı sınavları, fiziki sınavları, yetenek sınavlarını geçer. Sağlığında da herhangi bir problem yoktur. Her şey tamamdır. Artık o hayalindeki şeyi olmamak için bir nedeni olmadığını düşünür. Sözlü mülakata girer, alnının akıyla çıktığını düşünür buradan da. Biri gelir yanına. O da aynı aşamalardan geçmiştir. Ama bir şekilde geçmiştir. Yarım yamalak. Mülakata girmiştir. Sorulan soruların çoğuna cevap veremediğini söylemiştir. Fiziki yeterliliği ucu ucuna geçmiştir. Falan filan. Sonuçlar açıklanır. Her şeyi layıkıyla yapan değil, öteki kazanmıştır. O şey her ne ise, o hiç hak etmeyen kazanmıştır. Nasıl mı? Bir şekilde. Bir yere üyedir, bir yerin referansı vardır, bir tanıdığı bir akrabası. (bunun ne çok, ne çok, ne çok örneği var değil bu ülkede. Hepinizin bildiği, hepimizin bildiği.)
            İnsan cennetinde, cenneti yaşamayı ister. Cennetini yaşamaya izin vermeyen herkesten hesap sorma hakkı vardır. Bu en doğal, en insancıl haktır.
            Her insanın cenneti farklıdır. Kiminki ufacık, çok ufacıktır. Misal, ufacık bir ev. Devlet ev yapmış, bir şekilde iki kişi kalmıştır geriye. Yani birinden biri evi alacaktir. Cenneti ufacık bir ev olan değil de öteki kazanmıştır evi. Neden? Bir şekilde. Bir akraba falan.
            Hani bu hikaye güzel güzel devam eder de, hikâye olur sadece. Biz çimenler hikâyeyi severiz. Fillerin tepinmesinden de pek gocunmayız. Bu hep böyledir. Bir çimen ne ister? Biraz su, biraz toprak. Bizim cennetimiz budur. Filler bizden bunları çok görürse de, kocaman kocaman büyür, boğarız onları.
           İlahi adaleti neden herkes böyle çok çok kullanıyor biliyor musunuz? Çünkü ondan kaçamayacaklarını biliyorlar. Korkuyorlar ondan. Hem ilahi adaletten nasıl kaçılır ki? Ben de ben de başkalarının cennetinde kendi cennetimmişcesine cenneti yaşamaya çalışsam ben de korkardım.
           Sizi bilmiyorum ama ben, birinin cennetine izinsiz girmiş birini görünce  cinnet getiriyorum. Cinnet ve cennet. Sizi bilmiyorum. Ama biliyorum ki, ne kadar cinnet o kadar insan. O kadar insan olmak. İnsanlaşmak.
          Bırakın cennetlerini insanların. Ey devletin her kademesine sızmış gruplar, örgütler, cemaatler. Bırakın cennetlerini insanların. Ey devletin gücünü kullanıp zalimleşenler. Bırakın ey günahı bilip de günah işleyenler. Sığındığınız dualar boğsun sizi. Sığındığımız dualar, kocaman kocaman eylesin biz çimenleri de boğalım ey tepinmekten doyamayan filler sizi.

 “Allah’ım! Fakirlikten, yokluktan, zilletten Sana sığınırım.
Zulmetmekten? ve zulme uğramaktan Sana sığınırım.” (Ebu Davud, Salat, 367)
‘Allah’ım cennetimde bana cehennemi yaşatanlardan sana sığınırım. Allah’ım cennetimizde bize cehennemi yaşatanlardan sana sığınırız.’ Dua ile.