Sevgili okurlar,
‘Türkiye, tarihinin en iç ve dış sorunları ile karşı karşıya olduğu böyle günler yaşamamıştır ‘diyenleri haklı gösterecek o kadar sorunumuz var ki, bunu Ayşe Ablaya bile sorsanız size durumu izah eder..
Kusura bakmasınlar, ’Ayşe Abla’ diyorum!..
Etliye sütlüye karışmayan, kendi evinde, kendi geçimi ile uğraşan, onu, bunu çekiştirmeyen, ahkam kesmeyen, ona buna reçete yazmayan, kendi halinde olan, ‘ben bilirimden’ öte sade vatandaş ‘Ayşe Abla’yı’ kast ediyorum..
Yani dahası, kahve köşelerinde ‘vatan kurtarma’ muhabbetinde olmayanları kastediyorum!
Neden mi?
Sıkı durunuz?
Türkiye’de her şeye ‘maydanoz’ olan ve, ‘çok bilen’ ama hiçbir şey bilmeyen bir cahiller ordusu, bugüne kadar görülmedi!.
Tarihi bilmeden ekranda atmak moda oldu!
‘Atmak’ diyorum, hani halk deyimi ile ‘tıraş etmek’ gerçekten yeni bir iş kolu oldu Türkiye’de..
Akşama kadar at..
Sabaha kadar at..
Ali at,at, yat!
Ayşe tut,tut, yut!
Kimi ait olduğu siyasi gruba yaranmak, kimi bırakın ait olduğu siyasi grubu, liderine yaranmak ve bir paye kapmak için yarış halinde!..
Dinlediğiniz de bile, insan kendin den şüphe eder hale geliyor..
Allah, Allah!
Bu Lozan’da ne olmuş?
Bu Abdülhamit ne menem bir padişahmış?
Bu Musul nasıl kaybedilmiş?
Yaşadığımız bu günlerde Ege kıyılarındaki, bırakın küçük adaları,kayalıkları nasıl kaybettik?
Müthiş bir bilgi kirliliği var?
Tarihi kimden öğreneceğiz şaşırdık?
Gerçekten tarihi süreç içinde, bugün savaş alanlarında, yani Irak, Suriye, Güneydoğu bölgelerinde İngilizlerin rolünü, yaptıklarını iyi bilmez anlamazsak, ne dün,ne de bugün olanları iyi kavrarız!
Hatta, İngilizlerin İstanbul’a geliş ve işgalini iyi bilmeliyiz ki, bugün ki toprakların yeniden kazanılması,milli sınırların oluşturulması ve o muhteşem destan İstiklal Mücadelesini iyi anlayalım..
Eee bunu nasıl yapacağız?
Tarihi gerçekleri, ünlü tarihçimiz İlber Ortaylı’dan mı durumu öğreneceğiz?
Yoksa, ‘şu Yunanlılar keşke kazansaydı’ diyen Kadir Mısırlıoğlu’ndan mı?
Haydi geçtim, tarih kitapları ne güne duruyor?
Bilgi çağında, bilgi kirliliği içinde bilgiye de ulaşmak bu kadar güçleşti?
Kim doğru söylüyor?
Hangi televizyonda doğrulara dikkat çekiliyor?
Hangi gazete gerçekleri çarpıtmadan veriyor?
Ya, bu kadar baş ağrısı sorun karşısında, ‘parlamenter sistemi mi, başkanlık sistemini’ tercih edelim?
Bu PKK denilen lanet terör örgütünün üstesinden nasıl geleceğiz?
Gençlerimiz, yiğitlerimiz, bu terör mücadelesinde  patır, patır şehit oluyor..
Sahi, Çanakkale’deki o ruhu size nasıl anlatsam?
‘Dur yolcu, bilmeden gelip bastığın bu toprak,
Eğil de kulak ver bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir..
’ diyen şairi nasıl anlamamız gerek?
Türkiye, tez elden, bu ‘sen ve ben’ kavgasını bitirmeli, kendine dönmeli ve gereken  hayati birliktelik için yola düşmelidir..
Zira vakit geçiyor..
Gittikçe birliktelik düğümü çözülüyor..
Halkın bir bölümü, başka bir idealde silahlanıyor
Gidiş, iyiye alamet değil!

***
Sevgili okurlar,
Türkiye, 15 Temmuz Darbe Kalkışması’ sonrası yurt dışına heyetler göndermeye başladı.
Yani, 15 Temmuz’da Türkiye’de olup biteni tek elden anlatmak, darbe kalkışmasına dikkat çekmek, ‘FETÖ’ diye tabir edilen  Fetullahçı Terör Örgütü’ne dikkat çekmek için birliktelik etti..
Bu güzel gelişmeyi takdir ile karşıladık, gelen heyetleri takibe aldık..
Ancak, geçen zaman içinde, bu ‘birliktelik’ yerini, tekrar eski günlerdeki ‘partici zihniyete’ bıraktı!..
İktidar partisi kendi adamlarını Avrupa’ya göndermeye başladı..
Durumu kendi adamlarına anlatır oldular..
Heyetlerin biri gitti, biri geldi..
En güzel işleri resim çektirmek oldu..
Kimi, tanıdığı ve siyaseten kankası ile buluştu, yedi içti, gitti..
Ne oldu da 15 Temmuz’dan bu yana hemen ayrı-şı-verdik?
Ne oldu da, Avrupa’ya kendi kafamızdan, kendi siyasi anlayışımızdan siyasetçiler, konuşmacılar, propagandistler gönderemeye başladık?
Ne oldu?
İşte bu durum Avrupalı’nın da kafasını karıştırdı..
Gerçekten Türkiye’de 15 Temmuz’da ne olup bittiğini  bile doğru dürüst anlatamadık..
Geldiler, yediler, içtiler, resim çektirip gittiler..
Buralarda yıllarını geçirmiş olan insanlarımızın büyük bir bölümünü görmeden, onlara bile Türkiye’de olup biteni anlatmadan geldiler, gittiler!
Bu gelenler arasında CHP Genel Başkan Yardımcısı eski diplomat Ardahan milletvekili Öztürk Yılmaz’da vardı..
Yılmaz önce, Avrupa Birliği kurum ve kuruluşlarında, sonra Avrupa Parlamentosu’nda ve ardından sivil örgütlerin kabullerinde Türkiye’de olup biteni anlattı..
Yani Türkiye, haklı olduğu bir konuda bile hemencecik çözüldü!
Herkes kendi gerçeklerini gelip buralarda anlatırsa, Türkiye’ye nasıl hizmet etmiş olurlar?
Artık iktidar sahipleri iyi düşünmeli ve Türkiye’ye zarar verecek bu hallerden vaz-geçmelidirler..
Eğer yurtdışına gelinecek ve 15 Temmuz Darbe Kalkışması ile diğer milli hususlarımız anlatılacaksa, birlik ve beraberlik içinde olmalıdır..
Bu ayrılık, gayrılık iyiye alamet değil..
Bilesiniz!