Bizim ülke, bizim takım, bizim çocuklar, bizim gücümüz derken bu ‘biz’ kimiz?

‘Biz’ sırrını keşif edebilmek için bir fırın ekmek yemek gerekmiş onu öğrendim…

Şükür ki o fırınlar dolusu ekmeğin hakkını veren büyüklerim vardı da bu sırrı öğrenmiş oldum...

Sır Fatiha’da gizli imiş…

Ve her gün inananların onlarca kez okuduğu Fatiha’da geçen “Ancak sana ibadet ederiz ve ancak senden yardım dileriz”mealindeki ayette nedenBen ibadet eder, ben yardım dilerim” demiyoruz suali ile açığa çıkmış…

Ben’i biz’e çeviren neydi sorusuna verilen cevap işin sırrı olmuştur...

‘Biz’ diyorduk çünkü ibadet eden yalnız biz değildik…

Aynı anda namaz kılanlar, şehrimizde, ülkemizde, dünyadaki tüm inananlar, sayısız atomlarımız, organlarımız, sayısız mahlûkatlar zerreler hepimiz “Lailaheillallahı ders verir şeklinde kâinatı koca bir cami yapıp Yaratıcımıza birlikteliğimizi ilan ediyorduk...

Ben yoktu, biz vardı, o yüzden de Fatiha’da birleşen herkes ile dost ve kardeştik…

Bir’lerimiz birlikte olup bir olan Rabbimize secde ediyorduk…

Sınırlar, kafesler, nefisler, mayınlı araziler, tel çitler, tecritler, ambargolar ve tepemizde bekleyen silahlara aldırmadan Fatiha’lar ben’i biz yapıyordu...

Oysa bize hiç öyle öğretilmemişti yıllarca…

Biz derken aynı dili konuşan, aynı toprakta yaşayan, aynı kurallara uyan bir birliktelik anlatıldı hep…

Yanı başımızda savaş çıksa onlar onlardı, biz ise bizdik;baksınlardıbaşlarının çarelerine, niye ekmeğimizi paylaşacaktık ki…

Aramızda sınırlar, füze bataryaları, askerler vardı; bayraklar farklı, renkler farklı, diller farklıydı, o yüzden biz’den değillerdi onlar…

Halbuki onlar da Fatiha’yı okuyorlardı, onlar da Fatiha’daki Rabbe secde ediyorlardı…

O zaman onlarla biz birlikte ‘biz’olmuyor muyduk?

Neden Rabbimizin kardeş ilan ettiği, Efendimizin (aleyhissalatu vesselam) birbirimize emanet ettiği Suriyeli, Iraklı, Yemenli, Mısırlı, Filistinli halklarla bir türlü biz olamadık?

Ekmeğimizi paylaşmak neden ağrımıza gitti yoksa Fatiha’nın bahsettiği biz, biz değil miyiz?

Yıllarca tv’lerde bizimkiler, bizden biri, içimizden biri, bizim kültür, bizim memleket dizi ve filmleri oynatıldı…

Filmlerde neler yoktu ki: Zenginler, fakirler, katiller, hırsızlar, çokbilmişler, uyanıklar, kumarcılar, dedikoducular, biracılar, rakıcılar, ayyaşlar…

Bunları izleyenler de “Aynı biz” demektengocunmadı hiç… Oysa o dizilerde Fatiha’nın bahsettiği biz’de olan hiçbir şey yoktu: Oruç, sünnet, tefekkür, ihlas, edep, tesettür yokken nasıl oluyorda biz oluyorduk?

Bizim takım kazanmıştır ama o takımın üzerinde falanca içki markası, filanca faiz reklamı, yıllarca bize çürük çarık eşyaları gazlayan markalar, masumları öldürsünler diye sermayesini aktaran firma reklamları boy boy yapılırken, nasıl oluyorda bizim takım olabiliyordu?

Eğer onlar bizim takım ise Fatiha’da bahsedilen biz kim oluyor ki?

Yıllık cirosu ile iftihar ettiğimiz büyük firmaların kendi evlatlarımızı köle gibi kullandıklarını bilirken vergi rekortmeni olmaları, kazandıkları ile diğer ülkedeki kardeşlerimizi sömürmeleri bizim için nasıl gurur vesilesi oluyordu?

Mesela yıllarca tenekeleri araba, eşya diye bize gazlayan firmanın cirosunu artırması bizi ilgilendirir miydi?

Sırf milletin evlatlarına yardım olmasın diye kendi derneklerini, vakıflarını kuran ve yardım ediyoruz havasıyla ülkelerimizi sömüren o adamların kazançları bizim başarımız niye olsundu ki?

Hayatında müminlere faydası olmayanları neden içimizde büyütmeye devam ettiğimizi hiç sorduk mu kendimize?

Bizi Fatiha’da birleştiren biz’in, Kur’an’ın ve sünnetin yolunda ülkelerin, sınırların, duvarların her neresinde olursa olsun gerçek biz olduğunu anlamak için en iyi zamanda değil miyiz?

“Siz kimsiniz” sorusuna 60’lı yıllarda yarıdan çoğunun “Türk” ancak yüzde 37,5’inin “Müslüman” cevabını verdiği; 80’li yıllarda “Türk” cevabının yüzde 70, “Müslüman” cevabının yüzde 5’lere indiğini biliyormusunuz?

Daha acısı etrafınızdaki insanların din kardeşi değil de vatandaş olarak görülüyor olması bir dönemi ve nesli nasıl Fatiha’sız ‘biz’lere dönüştürdüğünün bir delili değilmidir?

Şükür ki laiklik adına, milliyetçilik adına Fatiha’nın ‘biz’ini silip atmayı deneyen hainlerin bu oyunu artık bozulmuştur… Ülkemizin bu renk ve dil çeşitliliği Fatiha’nın ‘biz’ sırrına sahip gençlerin, kalplerin çoğalmasından başka nedir ki?

En büyük imtihanlardan biri olan ensarolmakla bir kez daha şereflenmiş bir milletiz…

İnşaAllah sınırlara, silahlara, gövde gösterilerine, mesafelere bakmadan Fatiha’nın biz’i olmak için ve neticesinde İslam birlikteliği için son dönemeçteyiz…

Son diyorum çünkü görüyoruz ki dünya, dünya savaşı çıkarmak için değil bizi yemek için içte dışta tüm oyunlarını sahnelemiş…

İçeride eli kalem tutan yazar, sanatçı, gazeteci,akademisyenkim varsa dışarıda eşkıyaya yol veren tüm devletler artık kendilerini gizlemeden bu oyunu oynuyorlar…

Bu demek oluyor ki herkes artık sahnede…

Dünyanın kötülerinin karşımızda olduğu bir dönemde dünyanın iyileri ile birlikte olmak biz’i biz yapacaktır...