Cümleye merhabalar…

Rabbim izin ve ömür verdiği sürece beraber olacağız…

Acı tatlı anılarımızı paylaşacağız…

Dünden bugüne doğru kanat çırpacağız...

Doğduğum ve yaşadığım bu şehri çok sevdim…

Bir ana gibi; eksiğine, kusuruna hiç bakmadım…

Onu olduğu gibi kabullendim…

Adını duyunca heyecanlandım…

Sırrını bilmesem de, her nereye gidersem gideyim bir şey beni buraya mıknatıs gibi çekti…

Ada sahillerine demir attık…

Bunun bir sebebi de belki hatıralarımız olsa gerek…

Bu şehre ait olan vefa borcumuzu ödememiz gerekiyor diye düşünürken; Engin Arapoğlu kardeşimin daveti de tevafuk etti…

Bismillah dedik…

Nedir bismillah?

Kısaca "Şu, bu nimet benim değil senindir Allah'ım!" diyerek Yaradan'dan izin istemektir…

Her nimeti Onun ve Onun iznini, adını alarak kullanmak da onu hayırlı ve bereketli kılar...

Öyleyse taze bismillah...

***

PEMBE TUVALET

 

1970'li yılların başları…

Donatımspor basketbol takımından arkadaşlarımızla beraber Karasu'da kamp yapıyoruz…

Güzel bir yaz gecesi Sakaryaspor'un efsane isimlerinden kaleci Fiko'yu (Fikret Aldinç abiyi) dinliyoruz:

 

Bir gün eski Adapazarı'na dair yine böyle hatıralar anlatıyorum…

Dikkatle dinleyen bir genç ilgimi çekti, ne anlatsam biliyor, başıyla da tasdik ediyordu…

Dayanamayıp sordum:

"Yahu evlat, senin yaşın kaç?"

Ooo, baktım, epey bir yaş farkı var aramızda...

"Yahu o kadar eskiye senin ne yaşın, ne de başın yeter. Peki, sen anlattığım bunca hatırayı nerden biliyorsun?" diye sordum…

"Ben iyi bir dinleyiciyim abi. Eski insanların sohbetlerinde çok bulundum, anlatılanları hafızamda tuttum çok şükür" dedi...

Ben de;

"Madem öyle, seni bir imtihan edeceğim." dedim…

"Yıllar evvel Çıracılar Caddesi'nin çıkışında bir tuvalet vardı, onun rengi neydi?" diye sordum…

"Pembeydi" demez mi!

"Onu da bildi ya… Tepem attı, oturduğum sandalyeyi aldım elime neredeyse fırlatacaktım. Hakikaten bildi kerata.."

***

Bu hatıra ile başladık hatıralarımıza. Ruhları şad olsun...

Büyüklerin meclisinde bulunmak, sözü sohbeti dinlenen insanların arasında olmak, büyük bir nimet...

Sahabe efendilerimizi de, sohbetteki insibağ yani boyanma sırrı, bir olma sırrı sahabe derecesine yükseltmişti…

İmam Şafii; "Tarih okuyanın aklı çoğalır," der...

Bu, sohbetler için de geçerlidir…

Çocukluğumun en mutlu anları, mübarek insanların vaaz ve sohbetlerinde bulunmuş olmamdır, diyebilirim…

İki şekilde dinlerdim bu sohbetleri. Biri kendim için, diğeri de babaannem için…

Çünkü o mübarek kadın eve gelir gelmez sorardı hemen:

"Söyle bakalım neler anlattı bu gün hocalar?" derdi…

Bu da beni zinde tutuyordu, unutmamak için ekstradan bir şeyleri devreye sokuyordu belki de Rabbim…

...

Bir şehrin kültürü, orada yaşayanların aktardığı ve paylaştığı hatıralarla şekillenir…

O şehre has bir doku ve koku ancak böyle oluşur...

Bizim de bir katkımız olsun derseniz...

Siz de anılarınızı çevrenizdeki dostlarınızla paylaşınız...

Daha da iyisi, bir defter tutup yazmaya başlayınız…

Sizden kalacak en güzel miras, anılarınız olacak…

Mezarlıklar istifade edilecek insanlarla dolu ama geçmiş ola...

Başucumuzda asılı dursun şu söz:

"Zaman vurmadan silgiyi,

Kalemle bağla bilgiyi."

Geç olmadan...

***

 

***

KISA SÖZLER

 

Annemin sabah duası:

Allah hem o tarafta, hem bu tarafta huzur versin. İyi insanlar çıkarsın karşınıza.

 

Kahpe içerden olunca, kapı kilit tutmaz.

Dede Korkut

 

Sana hatalarını söylemeyen dostlar arkadaşlık etme.

Hz. Ömer (ra)

 

Kalbinin kontrolünde değilse dilin, her söylediğin aleyhinedir senin.

Selim Gündüzalp

 

Ne yana gidersen git, ölümün yanına gidersin.

Selim Gündüzalp

 

Her şey bir yana; O yeter sana.

Selim Gündüzalp

 

Kalbinde huzur olmayanı uyku da tutmaz.

Selim Gündüzalp

 

Es-salâtü ve’s-selâmü aleyke yâ Rasûlallah…