Sevgili okurlar,
Bu pazar, sizlerle siyasi sohbette bulunmayacağım! Biraz da farklı alanlarda, büyük başarılara imza atanlardan söz etmeye ne dersiniz?
Yani biraz da edebiyat dünyasının starlarından söz edelim istiyorum..
Uzatmayalım, geçtiğimiz hafta sevgili Yazar meslekten öğrencim Sevgili Fahri Tuna, Brüksel’de konuğum oldu..
Sevgili genç edebiyatçı, gönül adamı Fahri Tuna ile sevgi ve saygımızın ötesinde muhabbetimiz,taa Sakarya Gazetesi’nin kuruluş yıllarına dayanır.. Hemen, hemen Fahri Tuna ile çok sayıda ortak arkadaşımız, dostumuz vardır..
Sakarya Gazetesi’nde o dönem çalışan genç muhabirler içinde, Fahri Tuna’nın ayrı bir yeri vardır.. Şüphesiz diğer arkadaşlarımızın da ayrı yeri var.. Ancak bugün Fahri Tuna’dan söz ettiğimiz için müsaade ediniz Fahri Tuna ile tanıştığımız yılları anlatayım..
Zaten Fahri Tuna, bu buluşmayı son kitabı ‘ Kırk Güzel İnsan’ da enine boyuna anlatıyor.
Fahri Tuna, okulu bitirmiş, askerlik düşüncesi içinde işsiz, bir çare arıyor ve o yıllar bizim ‘Muhabir Aranıyor’ haberine itibar ederek, o dönemin lider gazetesi Sakarya Gazetesi Yazı İşleri’ne bir mektup gönderiyor..
Allah rahmet eylesin, sevgili merhum Semih Köprülü, Necdet Güngörsün ve Hüseyin Komite ile dörtlü bir yönetim içinde gazeteyi, daha ileri taşıma gibi bir görevimiz ve düşüncemiz var..
Birlikte olduğumuz muhabirlerden Müjdat Çetin, Burhan Güven, Turan Çatalbaş, Mustafa Öztunç ile sevgili Müjgan Zaman ve diğer arkadaşlarla iyi bir ekip oluşturduk.
Ancak çoğu mesleği yeni öğreniyor..
Öyle ki, acele işe çıkanlar, bazen fotoğraf makinelerine film koymayı bile unutabiliyor!
Onlara verdiğimiz alaylı dersler ötesinde,’ Arkadaşlar alana çıkınız,haberler sizi bekliyor.Lütfen herkes bugün birkaç haber yaparak gazeteye dönsün’ tembihlerimiz her gün sıralanıyor..
Matbaacı bir gelenekten geldiği kadar, Sevgili merhum Semih Köprülü, öyle çok etliye, tuzluya karışmıyor gazete çalışmalarında.. Haberler Müdürü olarak genç arkadaşlarla daha ziyade Necdet Güngörsün ilgileniyor..
Çark Caddesi’ndeki yerimizde ne tatlı tartışmalar yaşanırdı, ne tatlı!
Daha sonra Hasırcılar Mahallesi’ne taşındık.. Orada da bu tatlı tartışmalar sürüp gitti..
Kısacası Fahri Tuna, ilanı okuyup, gazeteye bir mektup göndererek, işe alınmasını istiyor..
O zamanlar İcra Kurulu Temsilcisi olarak bu işlerle Semih Köprülü ilgilenirdi. Fahri Tuna’nın gönderdiği mektubu açtı, okudu, evirdi, çevirdi, Necdet Güngörsün ile paylaştı.. Sonra Semih Köprülü’nün elinde mektup ile bana geldiler.. Mektubu okumam ve fikrim soruldu..
Fahri Tuna, mükemmel Türkçesi ile özgeçmişini yazmış ve iş istiyordu. Ancak bu anlatım farklıydı. Yani edebiyat içeriyordu. Hemen belirtelim, Edebiyat,’ güzel sözler bütünüdür’ denir..
Fahri’nin bugün başarılı bir edebiyatçı olmasının izleri, o gün yazdığı  o mektupta gizliydi..
Kısacası Semih Köprülü ile benim kararım olumlu oldu. Fahri Tuna’yı işe aldık.
Fahri Tuna, son derece sessiz, saygılı farklı bir karakter içeriyordu. Üstelik bizleri şaşırtan yanı da Kaynarca İlçesi’nden geliyor olmasıydı..  Burada ‘Kaynarca’ kelimesi farklı anlama çekilmesin, o yıllarda Kaynarca, Sakarya’nın bir fakir, ihmal edilmiş, el uzanmayan bir yöresiydi..
Böyle bir yöreden gelen Fahri Tuna,bizleri şaşırtmıştı..
Sevgili, merhum Necdet Güngörsün, kendi kadrosunu kurduğu için Fahri Tuna’nın spor bölümünde, Sevgili merhum Hüseyin Komite ile çalışmasını önerdi. Öneri kabul edildi ve Fahri Tuna ile Hüseyin Komite’li günler başladı..
İşin asıl can alıcı yani, o yıllarda bir tek Kaynarca’da bir spor kulübünün bulunmamasıydı!
Sevgili Fahri Tuna’yı, paraşütle Sakaryaspor maçlarına indirdik!..
Ne haberler, ne güzellikler, ne yaşanmışlıklar…
Hepsi hatıralarda, yazılmayı bekliyor..
Güzel işler çıkardı Fahri..
Bir sıçrama tahtası yaptı gazeteyi, oradan Sakarya Belediye memurluğuna adım attı..
İşte bu yıllarda Fahri, ilk kitabını yazdı ve benimle paylaştı..
Ne kadar memnun olmuştum..
Kendisini tebrik ederek,bu yönde yeni eseler vermesini istedim..
Yıllar akıp gitti, sakallı ve emekli dost insan Fahri Tuna’yı Brüksel’de ağırlama fırsatı buldum..
Elbette bu fırsatı bize Hollanda’da edebiyata gönül vermiş, muhterem Şeyda Koç ve eşi Mevlüt Koç hanımefendi verdiler.
Öğrencimiz, meslekten arkadaşımız, üstelik hemşerimiz Fahri Tuna, Hollanda’ya gelir de, onu Brüksel’e davet etmemek olur mu?
İşte böyle, Fahri Tuna ile Brüksel’de buluştuk..
Ama ne gezme, ama ne ziyaret, ama ne gülüşmeler, ama ne fotoğraf çekmeler, ama ne lezzetler, o ne ihtişam ve sohbetler..
Müsaade ediniz, bu sohbeti ve Brüksel gezintimizi bir daha ki sefere sizlerle paylaşalım..
Sevgili Fahri Tuna nezdinde, ahirete intikal eden arkadaşlarımıza Allah’tan rahmet, hayatta olanlara sağlık ve afiyetler dileriz, mekanları cennet olsun!
Ve birlikte çalıştığımız tüm arkadaşlara, yine Fahri Tuna nezdinde sevgi, saygı ve selamlarımızın gönderiyoruz..
Yolunuz Brüksel’e düşerse, biz buradayız!..
Unutmayın ki, burada sizin de bir eviniz var!..
Bir kahve içimi de olsa, bekleriz!..