Altın mı, sanal para mı, şeker mi, araba mı, arsa mı, ev mi; maşallah kafalar zehir…

Herkes ekonomist herkes!

İş adamı, memur, pazarcı, seyyar satıcı; işi gücü bırakmışlar kenardan köşeden artık ne koparırsalar!

Evde ekmek yok ama yatırım için, gelecek garanti olsun diye olmayan paraları olmayan şeylere yatırma derdine düşmüşler…

Daha bir dakikanın garantisi yokken yılları garantileme derdine düştük anlayacağınız…

Düşerken de etrafımızda “Aç olan, açıkta olan var mı” diye bakmıyoruz bile, hiç umurumuz olmuyor…

Kimden borç alıp yatırım yapalım…

Kimin parasını hiç etmek için dövize yatıralım…

Kimin evindeki yağdan çalalım da geleceğe yatırım olsun…

İnce ince hesaplar almış başını gidiyor…

Nasıl yani mi?

Yanisi şu ki; siz haddinden fazla bir şeye sahip olursanız ihtiyacı olanı aç bırakır, zora sokarsınız…

Şeker stokla, yağ depola, un olmazsa olmaz!

Geçen bir iki seneyi hatırlayın; o eksik bu eksik, şu olacak bu olacak, yandık bittik, yollarda cesetler, açlıktan bayılan insanlar falan derken ne oldu, şu an ne durumdayız?

“Fiyatları görmüyor musun hemşerim!”

Evet görüyorum…

Benzin mazot almış başını gitmiş…

Ekonomik savaş halindeyiz de yahu savaş sırasında alacağı sigaradan dert yanan, gideceği tatilin pahalılığından yakınıp uzun taksit yaptıran, kurbanlıklara ateş pahası deyip telefonlara, faturalara her yıl birkaç kurban parası yatıranları da görüyoruz…

Maşallah dolaplarımızdaki malzemelerin yarısı olmazsa senelerce niye yok demeyiz, hiç de zaruret olan malzemelerle dolu değil dolaplarımız...

Arabalar yokluktan değil fazla talepten yetişmiyor…

Gıdalar açlıktan değil açgözlülükten pahalılaşıyor…

Hiç de savaş halindeymişiz gibi yaşamıyoruz…

Kime sorsanız geçim derdine düşmüş lakin garip bir geçim derdimizi var…

Türk usulü; ben geçineyim benden sonraki tufan!

Ama hikâye anlatırken öyle demiyoruz değil mi!

Hani siftah yapan esnaf yapmayana müşteri gönderiyordu…

Diğer esnaf kazansın diye paralı esnaf iş yerlerini geç açıyordu…

Olan olmayana veriyordu…

Onlar da Müslümandı da biz hangi Müslümanlardanız ki kimsenin gözünün yaşına bakmıyoruz!

Daha düne kadar kredi çekip altın alanlar, dövize yatıranlar geçim derdi diye kartla geçinip sözde yatırım yapanlar hangi dine, hangi millete mensup acaba!

Bir milletin ekonomisini millet batırır ya da millet çıkarır…

Ben böyle bilirim…

Ayağını yorganına göre uzatırsan yorgansız kalmazsın…

Hızla evsiz, barksız, susuz kalmaya doğru bizi çeken bir bencillik içindeyiz...

Koca bir ülke milli piyango oynar gibi olmayan yatırımlardan medet ummakta…

Bir gecede trilyonları ceplerden çalan sistemin karşısında neyin geçim derdine düştünüz de mal mülk stokluyorsunuz?

Sanal paraları elinizden alan elinizdeki yatırımları size bırakır mı?

Evet savaş halindeyiz…

Tüm dünyada eski efendiler yeni bir dünya kurma peşinde…

Sen de yanında götüremeyeceğin şeylere kalbini bağlayıp geçim derdine düşmek yerine adil ol, paylaş, haddinden fazla stok yapma, ihtiyacın kadar ye, ihtiyacın kadar biriktir…

Yüzyıllık yatırımlar yapma hevesi içinde seni koşturan derin dünya bu hevesle kardeşliğimizi, komşuluğumuzu, insanlığımızı almakta…

İlk önce bu gerçeğin farkına varmamız gerekiyor…

“Ey iman edenler iman ediniz” hakikati, “Ey Müslümanlar Müslüman gibi olunuz” hakikati ile devam ediyor…

Rızka madem Allah kefil, madem biz böyle iman ettik, bu imanın hakkını vermemiz gereken bir dönemdeyiz…

Safların sıklaşması gereken, dertlilerin dinlenmesi icabeden bir dönemde, sanki haddi aşıp belayı çağırıyoruz gibiyiz!