Bu dini bir yazı değil ama etrafımızdaki savaşların, çatışmaların dahası her zulmünMüslüman toplumuna reva görüldüğü bu zamanda neden Müslümanlar hep acı çekiyor sorusu sorulduğunda cevap nettir: Çünkü onlar Müslüman…

Cevabın Müslüman olduğu bir zamanda saldırının İslam’a ve Müslümanlar’a yapıldığı müddetçe bizim yazılarımızda da İslamiyet, din, İslamiyet’teki yanlışlarımız ve dinimizi yaşayamamanın faturaları hep işlenecektir...

Ta ki başımıza gelen her şeyin dinimize olan sahiplenme ve yaşama arzusundan kaynaklandığını anlayana kadar...

Evet, Müslüman olduğumuz için zulüm görüyoruz...

Ama zulüm adam gibi Müslüman olmadığımızdan kaynaklanıyor...

O yüzden adam gibi Müslüman olanları dillendiriyoruz, demek ki adam gibi yaşasak bir asr-ı saadet havası, bir Osmanlı rüzgârı yaşatabilirizdünyaya...

O yüzden dini yaşantımızı güncel hayata yansıtmadığımız sürece Müslüman’a rahat yoktur...

Bediüzzaman bu yanlışlarımızın en büyük  beş’inden bahseder; onlardan birincisi dinsizliktir…

Modern çağ, millenyum dönemi, uzay çağı ifadelerinin altında

“Artık bilim var, teknoloji var bırakın eski yazıları” sözleri yatmaktadır...

Din “Yaratıcın var ve onun kuralları geçer” der...

Modern çağ “Bilim teknoloji var, herşeyi izah eder, o ne derse o olur” der...

Der ama bu modern çağ nerde yaşar, kimdir, nedir desek üç beş tane beyaz gömleklinin, paralarla izah edilen olayların bizlere gazlanmasından başkada birşey karşımıza çıkmayacaktır...

Bundan şu anlaşılmasın: Bilim ve teknoloji yaratıcının kainattaki nizamının anlaşılması için gereklidir ve şarttır yoksa ne uçakları uçurabiliriz, ne gemileri yüzdürebiliriz...

Ama siz onu yaratıcısız izah ederseniz ve “Bilim söylüyor” derseniz karşımıza üç beş zavallı senin benim gibi insanların dünyayı aldatmasından başka birşeyde çıkmayacaktır…

Neticede biraz fazlaca düşünen birkaç adam bir araya gelir daha önce söylenmeyen birşey bulur ve izah eder adına bilim deriz yoksa birşey var etmiş değillerdir...

Gezegene gezegen derler kabul ederiz, su dediğin hidrojen, okjisen derler kabul ederiz, yer çeker, su kaldırır, su’yu çok yutma boğulursun, ateşe dokunma yanarsın; bunların hepsi yaratıcının var ettiği insanların konumlandırdığı şeylerden ibaret yoksa olmayan birşey var edilmediği için ‘var’ edeni yok saymaktır bizim rahatsız olduğumuz...

Bu zamanda dinsizlik bu isim altında verilir bizlere…

Doğanın mucizesi yağlar, insansı robotlar, yapay zeka kendi kendine düşünen robotlar sanki onun bir pili, yazılımı yokmuş gibi inandırılır hep, bilim ve teknoloji yaptı diye...

“Hasılı yaratıcıya gerek yok herşeyi biz yapıyoruz sağ olasın NASA, ABD, bilim, özgürlük” zehri bizde ruhsuz, hürmetsiz bir nesli meydana getirmeyi amaçlar…

Bilgisayarın kadar adamsın, telefonun pahalı olması seni değerli gösterir rüzgârı, vesaire...

Neticede para için, daha iyi bir telefon için, iyi yemekler, kıyafetler için, ruhsuz yeme içme, şehvet tatilleri için işyerlerinde, şirketlerde, her yerde birbirine hürmetsiz, merhametsiz, bencil insan tipleri türer…

Bu maymun iştah özgürlük der yakar yıkar, demokrasi der söver sayar,dinine söver, diyanetine söver, yaşlına söver, gencine söver, nizama söver alayına söverde söver...

Neden, çünkü insanı ‘din’ dinlendirir…

 

Teknoloji  ruhuna yardımlaşmayı işleyemez, bilim anne baba saygısını aşılayamaz, hipotezler sunar, tezler yazar ama yerdeki bir ihtiyarı kaldırıp üstünü başını temizletmez...

Bilim soğuktur ona ruhu din verir…

Dinsiz bir nesil pili biten robot, deposu su dolu lüks arabadan başka birşey değildir; bir avuç demir yığını yada çöp...

O yüzden dinsizlik hürmetsizliği, merhametsizliği, saygıyı, itaatsizliği netice verirbbb

Onlarında bugünkü karşılığı anarşizmdir…

Siz dini ticarette, iktisatta, yardımlaşmada yerleştirmezseniz dünyada bize yutturulmaya çalışılan filmlerdeki gibi anana güvenme, babana güvenme, sadece kendini düşün, kendine ayır, kendine stok yap, pahalanınca sat, yükselince gazla, iyi temiz demeden ne kadar yutturursan yeter, paran kadar konuş laflarıyla içi boş bir insan, bir robot olur ve gideriz...

Bizi birbirimize din bağlar…

Buradan Bosna için, Filistin için, Myanmar için, Suriye için, Mısır için gözyaşını sadece dinimiz bize döktürür, gerisi hikâyedir…