Günlük hayatımızda sıkça söylediğimiz bazı kelimelerin manalarını bilirsek kullandığımız anlamlarının dışında daha anlamlı ifadeler.

İçerdiğini anlamamızda daha faydalı olur kanaati ile bu gün bereket kelimesini biraz açalım istedim.

Çeşitli dinlerde dua, âyin ve ibadetlerle elde edilmeye çalışılan bolluk, genişlik, hayır ve saadet anlamlarında dinî bir tabir.

Bereket kelimesinin masdarı olan bürûkün asıl anlamı “devenin bir yerde çöküp durması, orada kalıp beklemesi”dir. Bu mânaya bağlı olarak iyi ve hoş karşılanan bir şeyin süreklilik arzedişine bereket denilmiştir. Söz konusu şey maddî ise mevcudiyetini sürdürmek yani tükenmemek anlamında bolluk, mânevî ise yine aynı anlamda saadet kelimeleriyle ifade edilmiştir.

En ilkel inançlarda bile bereketin peşinde koşulmuş. O kadar ileri gidilmiş ki mesela Mısırlılarda yaşlı firavunlar bazı kavimlerde ise genç kızlar,muhtelif hayvanlarkurban edilmiş ve bereketi arttırıcı birer unsur olarak kullanılmıştır. Kelime açıldığı zaman görülmektedir ki bereketi veren MÜlKÜN SAHİBİDİR. Yani bereketli olabilmesi için önce O”nun rızası gerekmektedir. Rızayı kazanmak için önce rıza kapısının geçilmesi lazımdır. Çokluk değildir. Bizler çokluğun peşinde koştuğumuz için mi çokluğun oluşmasına rağmen amellerdeki süreklilik bulunmadığı değerlerde huzur kalmamıştır. Sokakta yamalı giyinen kimseyi görememekteyiz. Mutlu olan insan göremediğimiz gibi. Dünde bu günde insan hep istemekte fakat hak etmek için yapılması gerekenler bizlere sıkıntılı gelmektedir. Kendimiz yapması gerekenleri ululaştırdığımız bir takım insanlardan bekleyip onların amelleri ile bir yere geleceğimizi zannetmek zaman kaybından başka bir şey değil gibi geliyor bana. Onun için şapkayı önümüze koyup isterken HAK edip etmediğimizin analizini yapıp çok gerçekçi bir durum değerlendirmesi süzgecinden geçmemiz bize faydalı olacaktır. Ölmeden önce Araf”ı bu dünya olarak görmemiz atılan ilk adım olabilir.