Sevgili okurlar,
Bu pazar günü, sizlerle biraz da uzaklardaki ‘Ramazan ayı’ hakkında sohbet etmek istiyorum.
Ülkenin durumu belli!
Elmalar ile armutlar değil, sapla, saman ve her şey karışmış durumda!
Neyin ak, neyin kara, neyin yanlış, neyin doğru olduğunu bilen varsa beri gelsin!
Hani bir söz vardır, ’korku dağları bekler’ diye!
Vallahi ne dağı, ne kenti, ne köyü kalmış ülkemin!
Herkesin sus-pus olduğunu biliyorum da;
Öte yanda, herkesin bir doğrusu var, başını dikmiş, o tarafa doğru gidiyor..
Yani,’ inadım, inat, bildiğim tek şey, biat’ diyerek gidiyor!..
Bu gidişte, tökezleyenler, burnu sürtenler, acı gerçeği görünce irkiliyorlar ama, iş işten geçiyor!?..
Haydi hayırlısı!

***
Sevgili okurlar,
Geçtiğimiz hafta içinde, Almanya’da iş hayatına atılan iki başarılı Türk kadını Birsel Öztürk ile Necla Müfettişoğlu’nun Türkiye’den konuklarını, Brüksel’de ağırladım..
Onları 1958 Yılında yapılan ve Brüksel’in simgesi olan Atomium parkında karşılayarak, sohbete başladık..
Brüksel’e gelenler bilirler, ‘Atomium Parkı’ içinde, sadece bu ‘Atom anıtı’ yok..
Dünyanın en büyük sergi sarayları, Baudoin Stadı(Heizel), Kine Polis Sinema kompleksi, Mini Europe ve diğer yeşil alanları ile muhteşem bir mekandan söz ediyoruz..
Hemen yanı başında Belçika Kraliyet Ailesi ikametgah sarayı, sarayın botanik bahçesi ve onun yanında kültür değişimi çerçevesinde yapılan Çin ve Taiwan yapıtları..
1958 Yılında Dünya Brüksel Fuarı adına, bu Atom anıtı yapılmış. Konuklarımı yapı hakkında bilgiler veriyorum. Neden bu şeklin tercih edildiğini anlatıyorum. Dünyadaki acayip yapılardan birisi olan, bu yapının yüksekliği, onarımı ve topları hakkında bilgiler sunuyorum..
Gazeteci, dostum, Hüsnü Evren, hep nedense ‘Atom Evleri’ der bu yapıta!..
1958 Yılında yapılan,2004 yılında onarılan ve anıt yılda 1,5 milyondan fazla turist çekiyor.
Paraya bak, paraya!?
Bir Sakaryalı olarak, her tatil döneminde eski valilik binası yerine yapılan Kent Park’tan geçerken yüreğim cız eder?
Nedeni açık!
İğreti yapılar içinde kalan ve bulvarın gölgesindeki bu beton yığını alanı, nasıl becerip yapmışlar yani?
Altında da park!
Park için söylenecek bir şey yok!
Ah be kardeşim, böyle bir alan yapmak için çok mu uğraştınız?
Bu ne rezil durumdur?
Böyle bir alan kent merkezinde olur mu?
Olursa, böyle mi olur!?
Yaz aylarında kenti yakıp, kavuruyor!
Sakarya’nın mimarları, mühendisleri, çevrecileri nerede?
Peki ya gazetecileri?
Böyle bir alan ve etrafındaki iğreti yapılar!
Bari bu yapıları giydirseniz?
Ona da mı üst akıl gerekli?
Vallahi nereden bakarsak, bakalım, her şey dökülüyor!
Yap, boz, kaz, kapat, asfaltla, al oyları, sürsün saltanat!
O küçük ellerimiz ile Adapazarı sokaklarına parke taşı, taşıyıp, boşalttığımız yolları arıyorum şimdi..
O Arnavut kaldırımlarını!
***
Brüksel’in, merkezinde ‘Büyük Meydan’dayız(Grand Place), konuklardan birisi şaşkın, şaşkın soruyor:
-Hocam bu taşlar!?
Evet, bu taşlar ya, üzerine asfalt dökmediler değil mi?
Bak şu 1600’lü yıllardan kalan binaları yıkmadılar değil mi?
Bu tarihi dokuyu, aynen korudalar be kardeşim, aynen!
Bir kent için ısı dengesini sağlayan, sağlıklı bu parke taşları da kaldırmadılar..
Buraya akın eden insanlara, sıcak yaz aylarında, bu taşlar hayat veriyor.. Bu meydan asfalt olsa, burada pis kokudan oturulabilinirmi?
YİNE SAKARYA AKLIMA DÜŞÜYOR..
O parke taşlı yollardan birini bari koruyabilseydik!.
Bugünlere taşıyabilseydik?
Dünü ,bugünü kıyaslayabilseydik!?
Ne oldu acaba o taşlara?
Asfaltın altında mı kaldı?
Bunca para, bunca zahmet, bunca zenginlik, toprağın altında ha?
Kardeşim adamlar bir çöpü bile ziyan etmiyorlar!
Kent adına korunuyor, her türlü zenginlik..
Bakınız, bu Atomium park alanı, Ankara’da olsa, hele de İstanbul’da olsa, ne yaparlardı?
Bir konuğum sesleniyor:
-Hocam AVM dikerlerdi!
1 Milyon 100 Bin nüfuslu Brüksel’de elbette AVM’le var..
Ama kent dokusunu yok etmiyor!..
Küçük esnafı hedef almıyor!
İstişare yapılıyor, sorgulanıyor, tartışılıyor, öyle yapılıyor bu işler..
Belediye, şap diye her şeyi yapamıyor!
Burada mahkemeler var!
Vallahi, burada bir restaurant sahibi, yanlış bir kararda inat eden Belediye Başkanı YvanMayeur’u lokantasına almadı!
Böyle esnaflar var!
Gülüşmeler arasında Brüksel’i geziyoruz..
Onlara, Büyük Meydan’ı, İşeyen çocuğu, Brüksel Lahanası, Şikonunu, çikolatasını, dantelini, duvar halılarını, birasını ve Belçikalı Haçlı orduları komutanını anlatıyorum..
Ve sonra 50 Yıldır Belçika’da yaşayan Türkleri..
İşçilikten patronluğa geçen Türkleri anlatıyorum..
Ve Brüksel’in 19 belediyesinden birinin Türk kökenli Başkanı Emir Kır’dan söz ediyorum..
Yeni neslin başarıları kadar,Belçika’ya ilk gelenlerin soğan ekmek yiyerek,biriktirdikleri alın teri paralarını, nasıl Türkiye’ye akıttıkları yıllara dikkat çekiyorum..
Hey gidi, Akyazı Yonca Süt Fabrikası!?
Ne ak duygular, hayaller üzerine kurulup işletmeye açılmıştı..
Nasıl da heba ettiler, o işçimin alın-teri paralarını!
Hey gidi,hey!
Bir bölümü öğrenci, bir bölümü esnaf olan konuklarım pür dikkat dinliyorlar..
Ve onları, Brüksel’in en gözde mekanlarından Büyük Meydan’ın hemen yanındaki Agora Pasajında, modern bir tuvalet işleten ve para kazanan Türk girişimciyle tanıştırıyorum..
Brüksel’in göbeğinde Türkçe sohbet keyfi başlıyor..
Evet, çaylar, kahveler şirketten!
Almanya’da iş hayatına atılan, Türk kadınlarını temsil eden Birsel Öztürk ile Necla Müfettişoğlu ve kafilesinin zamanı doluyor..
Brüksel’den ayrılma vakti..
Onlara ayrılırken, çikolatada fındığı ilk defa kullanan bir firmanın ürününden tatmalarını tavsiye ediyorum..
Çikolata ve fındık..
Brüksel’de gün akşam olurken, vedalaşıyoruz..
Aklımda, Sakarya’nın doğal güzellikleri..
Deniz, kum, longoz, maden deresi, yaylalar, Sakarya nehri..
Ah be Sapanca!..
Memleketimin yeşili, siyahı!..
Bir de pazarlamasını bilsek, ülkemizin değerlerini..
Sakarya akar, Adapazarlı bakar!
Şehit haberleri gelir, yüreklerimizi yakar!
Ramazan ayı mı?
Huşu içinde idrak ediyoruz..
Belçika,1974 yılında İslamiyet’i tanıdı..
Ülkede 1 milyona yakın Müslüman yaşıyor..
Bu dilim içinde Türklerin nüfusu mu?
230 Bin!
Sadece Türklere ait, 70’e yakın camimiz var..
Burada yaşıyoruz ama, kimse burada cenazesini  bırakmıyor..
Ülkenin dört bir yanında, Müslüman mezarlıkları da kuruldu..
Dua için burada kalanlar da var..
‘Oğlum, kızım bari duaya gelir’ diye kalanlar..
Duada birleşmek ne güzel!
Bari ülkemin insanları duada birleşebilse?
Duada!
Ramazan ayınız hayırlara vesile olsun!
İnşallah gerisini de bir başka yazımızda tamamlarız..