Sevgili okurlar,
Şurada bayrama az bir zaman kaldı. Müslüman alemi, bir bayramı daha idrak etmek için, gün sayıyor. Kutsal topraklara doğru yola çıkanlar, orada dualarla, insanlığın her türlü felaketten korunması için, el ve gönül birliği içinde birliktelik sergiliyor.
Şeytani duygulardan uzak olmak, ne güze!. Ancak gel, gelelim; bu cehalet, bu anlayış içinde, Müslümanların belalardan kurtulmasına imkan yok!
Allah hayır etsin!
Ama, hayır ve şer’ den anlayan kim?
Hayra ve şer’e kafa yoran kim?
Türkiye’nin yanı başında olanlar, ister istemez bizi kaygılandırıyor.
Bir dönem; Türkiye, sağ-sol kavgası ile meşgul edildi.
Genç fidanları yakaladık, hapse attık, kimini de idam ettik!.
Değişen ne oldu?
Sonunda Türkiye’yi, ‘bu sağ-sol kavgasından kurtaracağım’ diye, yeni mağduriyetler yaratan Kenan Evren ve arkadaşlarını yargılamadık mı?
Bu olup bitenlere hepimiz şahit olmadık mı? İhtilal olduğu zaman meydanlara çıkıp göbek atmadık mı?
Sonra ne oldu da; sadece bu gelişmelerin, bu mağduriyetlerin sucunu, Kenan Evren ve arkadaşlarına atma kolaycılığını gösterdik?
Sizce bu işin üstünü böylece kapattık mı?
Hesaplaşma bitti mi?

* * *
Bir zamanlar, Türkiye gibi ülkelere ideoloji ihraç edenler, sonraki yıllarda, ’Kürt Milliyetçiliği’  adı altında, bizlere başka bir ayrımcılığı, şiddeti dayattılar mı?.
Hala televizyonlarda, bu dayatmanın aktörleri, çene çalmaya devam etmiyor mu?
Bu etki ajanları!?
Bizlerde, ‘kuzu sessizliğinde’ onları izliyoruz!
Daha önce, kahraman askerimize, memurumuza, vatandaşımıza, köy öğretmenimize, köy imamına, köy korucusuna kurşun atanları izlediğimiz gibi, son gelişmeleri de izliyoruz..
Sadece izlemekle kalmıyor, bu projelerin siyasi aktörlerine de;  ‘pirim adına’ destekler yağdırıyoruz!
Altımızdan hakkın, hukukun, adaletin, eğitimin, devlet düzeninin gittiğini bile umursamıyoruz!
Niye?
‘Türkiye büyük’ devlette ondan!
Bu ‘ büyüklüğü’ size kim yutturmuşsa bilmem, ama bu terör dayatmasının, ülkeye neye mal olduğunu, ne ocaklar yıktığını, ne travmalar, dramlar yarattığını bilmeyenimiz mi var?
Öyle uyutulduk ki, bu uğurda çocuklarımızın şahadetine bile ağlayamadık!
Şöyle topyekün, şehit cenazelerinde bile güçlü birliktelik sergileyemedik!
‘Aha biz buradayız’ diyemedik!
Güçlü desteği verdiklerimiz de; bizi temsilde, gerekeni yapamadılar!
Öyle dik durmazsan işte birileri sana ‘ çözüm’ adı altında, başka bir projeyi dayatır!
Çözümün anahtar kelimesi, hiçbir zaman ‘ barış, uzlaşma, kucaklaşma’ olmadığını şimdi daha iyi anladık, gördük!
Çözümün asıl şifreleri, Suriye topraklarından, Kobani’den gelmeye başladı!.
Sınırın öte yakasına savaşmaya gidenler, tel örgüleri yıkanlar, askerimize taşlı, sopalı saldıranlar, otobüslerle ta İstanbul’dan buralara eyleme gidenler, sizlere bir şeyler hatırlatmalı!
Daha önce de bu sütunlarda yazdım;
Tüm bu gelişmelere karşı,’ B Planınız’ var mı?
Evet!
B planınız var mı?

* * *
Başta Libya, Tunus, Cezayir, Mısır, Irak ve Suriye ile Afganistan’da neler olduğunu hep gördük!
Hüzün, gözyaşı, yıkım, göç ve kardeş, kardeşin boğazlaşması!
Hani halkın büyük bir bölümü Müslüman olan bu İslam ülkelerine ‘ barış, demokrasi, hak, hukuk’ gelecekti?
Ne oldu?
Nereden, nereye?
Bir zamanların başbakanı, şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da böyle diyordu:
Nereden, nereye?
Elin oğlu artık, ideoloji ihraç etmiyor?
Bu hamallıktan kurtuldu.
Şimdi plan ve proje yapıp, ele silah veriyor ve hedef gösteriyor!
O hedefte ise ‘yıkım, gözyaşı, göç, perişanlık’ kol geziyor!
Allah, o kaos günlerini göstermesin!
Ama, bu görüntüler, bu kargaşa, bu göç, yanı başımızdaki bu olup bitenler, bize acı gerçekleri, acı sinyalleri fazlası ile  veriyor!
Gözlerimizi dört açıp, kulaklarımızın pasını silip, bu olup bitenleri anlamalıyız!
Türkiye, taa Kore savaşından bu yana, hep bir oldu, bitti içine çekiliyor!
İşte Birleşmiş Milletler’ de(BM) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gitti, konuşmasını da yaptı!
Ne değişti!
‘Beşten büyük dünya’ var dedi, amma!
İşte, o ‘büyüklük’, ‘peynir, ekmek gemisini, lafla yürütmeye’ benzemiyor!
‘İri, diri, bir’ olmadan, sorunların üstesinden gelemeyeceğimiz aşikar!
Cehaletin diz boyu gezdiği ülkemizde, IŞİD saflarında savaşa gidenler, sizlere bir şeyleri hatırlatmalı!
Kürt gençlerini de; ayrılıkçı terör örgütü PKK, böyle kandırmadı mı?
Şimdi IŞİD saflarına gidenleri, sizce ‘ne diye kandırdılar’ dersiniz?
Türkiye’ye doluşan 2 milyona yakın mağdur insandan, Sakarya’da payına düşeni aldı!
Bu insanlara, iş verilmediği, hor bakıldığı, gör görüldü her dem gazete sayfalarına ve anketlere yansıyor!..
Sakarya’nın, bu manada, bir başka terör örgütlerinin üssü ve geçiş alanı haline geldiğini, istihbarat açıklamalarından öğreniyoruz.
Daha önceleri de; Afganistan’da yakalanan ve Guantanoma’ya götürülen ‘El-Kaide’ militanlarını hatırladınız mı?
İşte Sakarya’da, bir başka ayrılık ve dini anlayışın tohumları, böyle rahatça ekiliyorsa, yandı gülüm keten helva!

* * *
Demem o ki?
Depreme, sel ve diğer afetlere olduğu kadar, barışı, dostluğu, sevgi duvarlarını yıkmaya aday, demokratik tavırları kaldırıp atacak, Atatürk ve silah arkadaşlarının olduğu kadar, o neslin bize armağan ettiği Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlığını tehlikeye düşüreceklere karşı, mutlaka, ama mutlaka bir ‘B planınız’ olsun!
Yaşamak, mağdur olmamak, geleceğe umutla bakmak istiyorsanız buna mecburuz!
Bu vesile ile bayramın, sizlere, ailenize, ülkemize, tüm insanlığa, hayırlar getirmesi temennisi ile sağlıklı güzellikler dilerim.
Saygılarımla.