Mustafa Kemal Atatürk’ün “istikbal göklerdedir” sözü ardından seksen yıl geçmiş. Peki, göklerdeki istikbal yani gelecek günümüze ulaşmış mıdır yoksa çıkmamız gereken daha onlarca basamak mı var?

Biraz muzip bir tavırla çocukluğumdaki çizgi film “ Jetgillere” dönmek istiyorum. Uçan araçlar, gökdelenler, akıllı aygıtlar. Yedi, sekiz yaşlarındaki çocuklar bu çizgi filmin esprisini tahayyül edemiyorsa istikbali yaşıyoruz demektir…

Uçan araçları belki gözlerimizle görmüyoruz ama yakın gelecekte semada kuştan daha fazla araç göreceğimiz kesin. Gökyüzü ve uçma istediği insanlık tarihinde hep var olmuş. İnsan en ulaşılmaz olarak görmüş gökyüzünü. 

Kâfirler, Peygamberimizden (s.a.v.) Ayın ikiye bölünmesini istemiştir. İnsan için imkânsız olan bu talep Allah (c.c.) için zor değildir asla. Ve Ay ikiye bölünür. Geçen günlerde okuduğum haberde uzay araştırmalarıyla bilinen NASA’nın ayın ortasında çok nizami bir yarık olduğunu ve bu yarığın sebebinin asla göktaşı olamayacağını tespit etmişler.

Bu mucizeye rağmen hem Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında hem de günümüzde gönül ve vicdani gözleri kör olmuş insanlar var maalesef. Gerçeği görmemek için elleriyle gözlerini kapatıyorlar adeta…

İnsanın ilk uçma istediği ne zaman dile getirildi bilinmez ama bunu ilk başaran dört yıl yıl önce Hazerfen Ahmed Çelebi. Hazer Farsça ’ta bin (1000)Hazerfen ise çok şey bilen manasına geliyormuş. Lodoslu bir havada Galata Kulesi’nden kendi yaptığı kanatlarla boşluğu süzülen ve 3358 metre uçarak  Üsküdar'da Doğancılar'a indiği varsayılıyor. Lakin bu uçuş kendisi için pek hayırlı olmamıştır. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde durumu şöyle ifade etmiş:

“İptida, Okmeydan'ın minberi üzere, rüzgâr şiddetinden kartal kanatları ile sekiz, dokuz kere havada pervaz ederek talim etmiştir. Badehu Sultan Murad Han Sarayburnu'nda Sinan Paşa Köşkü'nden temaşa ederken, Galata Kulesi'nin taa zirve-i belâsından lodos rüzgârı ile uçarak, Üsküdar'da Doğancılar meydanına inmiştir. Sonra Murad Han, kendisine bir kese altın ihsan ederek: "Bu adam pek havf edilecek (korkulacak) bir ademdir. Her ne murad ederse, elinden geliyor. Böyle kimselerin bekası caiz değil, " diye Gâzir'e (Cezayir) nefyeylemiştir (sürmüştür). Orada merhum oldu.”

Edebi eserlerde kuş olmak, uçmak özgürlüğü tanımlar. Özgürlük zorunlu olmamaktır oysa. Ama uçan canlılar bir yerde durmak zorundadır. Ebediyete kadar gezgin gibi kalınmaz… Elbet geri dönecek bir yuva olması şart hayatta.

Sadece uçmak değil aslında mesele. Yükseğe çıkmakta marifet sayılıyor günümüzde. Yüksek dediysek doğanın bize sunduğu manzarayı seyretmek değil amacımız. Betonlarla “gök delmek”.

Uzayda şu ana kadar yaşamış ve yaşayan milyarlarca insanın gayretleri gözüküyor mu? Koca evrende değerimizi biraz daha ölçüp biçmek gerekiyor. En yüksek binanın terasında bile otursan güneş batıyorsa kendini büyük görmeyeceksin.

İnsan topraktan yaratıldı toprağa gidecek. Ne kadar mücadele etsek de Newton yerçekimini buldu ve bizi de çekiyor. O yüzden biraz gerçekleri görmeli köklerimizden çok ayrılmamalıyız. Ayağımız Yere Basmalı…Allah’a(c.c.) emanet olun…

e-mail : [email protected]