Bir ülkeyi tanımak o ülkedeki turistik yerleri, nehirlerini ve o nehirlerin saniyede akıttıkları su miktarını, dağlarını, dağların yüksekliklerini bilmek değildir. Bizlere okulda iken ABD yi kızıl derilerin yaşam ve savaşlarını anlatan filmlerden, nehirlerinin uzunluklarını akıttıkları su miktarını coğrafya dersinden öğrendik. Ne oldu? Hiç. Bir sürü işe yaramayan bilgi ile kafamızı doldurdular. Bir memleketi tanımak milletinin geçmişini bilmek demektir. Bana göre milletlerin geçmişleri geleceğinin ana unsurudur. Bir nevi miras. Öyle bir miras ki reddetmenin imkanı yok. Reddetseniz de faydası yok. Bizim Osmanlının devamı olduğumuz gerçeği gibi.

Gelelim asıl konumuza. Almanya ya. O Almanya ki AVRUPA BİRİLİĞİNİN KURUCU ÜLKESİ. Otuz yıl içinde geçirdiği iki Dünya savaşına, iki savaştan da kayıtsız şartsız teslim olmasına rağmen Dünya devlerinden bir tanesi.

AB niye kuruldu? Okuduğum tarihçilerin ve ekonomistlerin dediği hedef üçüncü imparatorluk veya 4.Reich.

Avrupa’nın sadece gerçekleri var ve o gerçekler tarihinde saklanıyor.

Avrupa Birliği “Avrupa’nın tarihî mirasını” esas aldığını sıklıkla vurguluyor.

Bu tarihi mirası ise “Hristiyanlık”, “Yahudilik”, “Yunan” ve “Roma” tarihi ve kültürü olarak tarif ediyor.

Her Yol Roma’ya Çıkıyor…

Altı kalın kalemle çizilen bu tarifte “Roma” ön planda. “Roma” denildiği zaman birden çok Roma söz konusu. Çünkü “Doğu Roma İmparatorluğu”, “Batı Roma İmparatorluğu” ve “Kutsal Roma Germen İmparatorluğu” ayrı birer varlık.

Batı Roma İmparatorluğu…

1991’de Sovyetlerin yıkılmasıyla süper imparatorluk olarak ortaya çıkan ABD’nin günümüzde yeni rakipleri var. Bunlardan birincisi bir zamanlar Anglo-saksonların afyonlayarak ekonomisini ele geçirdiği Çin, diğeri ise ekonomiyi bir savaş olarak gören Alman şansölyesi Otto Von Bismark’ın ellerinde büyüyen Almanya.

Almanya yatırımlarını kendi işletmelerine yaparak büyümüştür. 1907’de İngiliz istihbarat raporlarında İngiltere’nin elindeki pazarların Almanya’nın eline geçtiği belirtilmiş; İngiltere savaşa daha o yıllardan itibaren hazırlanan ülke olmuştur. Liberal olarak adlandırılan İngiliz ekonomik sisteminin genel olarak emperyalizme dönüştüğü siyaset biliminde en iyi incelenmiş konudur. İngilizler yalnız Çin’i değil Hindistan’ı da işgal etmişlerdir.

Avrupa birliğinin işleyişine bakarsanız “ Kutsal Roma Germen İmparatorluğu “kuruluşunu ve adeta ana yasasını görürsünüz.

Alman ekonomik mucizesinin altında iş adamları ile sendikaların iş birliği yatmaktadır. Almanya”nın gücü üretim mekanizmalarının sağlam temellere sahip olması, iş adamlarının milliyetçiliğine ve sendikaların bu kalkınma modeline sağladıkları kolaylıklarla oluşmuştur.

 Sendikalar ve iş adamları sürekli işbirliği içinde olmuşlardır.

İki büyük partiden CDU patronlara yakın olurken SDP sendikalara yakın olmuştur. Koordinasyon bu şekilde kuruldu.Bir de yeni Almanya’nın siyasi alanda uluslararası talepleri olmamıştır.

Alman elitleri bir süre daha sessiz kalmaları gerektiğini anlamışlardır. Almanya’nın bütün enerjisi ekonomi, yeniden inşa ve uluslararası pazarların fethine yönelmiştir. Almanya’nın jeopolitik projesi büyük şirketlerin jeopolitiği olmuştur. Avrupalılar bugün “hepimiz farklı kökenlerden, dillerden, dinlerden ve kültürlerden geliyoruz. Ama hepimiz Romalı geçmişimiz nedeniyle eşitiz” diyorlar. O nedenle Bugünkü Avrupa’nın AB’ye ilişkin eleştirileri ve AB’nin geleceğine ilişkin kaygılarını anlamak için de, AB’nin sırtladığı tarihî miras ile güncelindeki konulara bakış açısını görebilmek için de anahtarı Roma’da aramak gerekiyor.

Çünkü AB hareket noktası olarak Roma’yı alırken, hem coğrafî hem de fikri genişlemesinde ve derinleşmesinde “Batı Roma’yı”, “Doğu Roma’yı” ve Almanların kurduğu üç imparatorluğu –artıları ve eksileri ile- gözetiyor.

Daha doğrusu aynı veya büyük ölçüde benzeşen bir sistemle Batı Roma’yı ve Doğu Roma’yı, Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’ndan faydalanarak bir araya getiriyor.

Roma’yı başlangıcı ve daha sonra Batı ve Doğu diye sayarsak, bugünkü AB dördüncü oluyor.

Aynı şekilde Almanların kurduğu 1., 2. ve 3. Reichları dikkate alırken, bugünkü AB yine dördüncü oluyor.

Bir de olaylara bu gözle bakmanın faydalı olacağı inancını taşıyorum. Bizi içeriden çökertmeye uğraşanlar burada yandaş bulamadıkları zaman başarılı olamayacakları kesindir. Birinci Meşrutiyetten sonra su yüzüne çıkan bu satılmışlık en büyük mücadele edilmesi gereken olgudur.

Daha detaylı malumat için kaynaklarda gösterilen ve biraz uzunca yazılan iki makaleye bakmanızı tavsiye ederim.

Kaynak1: https://21yyte.org/tr/merkezler/bolgesel-arastirma-merkezleri/avrupa-birligi-arastirmalari-merkezi/ucuncu-imparatorluk-veya-4-reich

Kaynak2: https://diplomatikgozlem.com/_haber/ab-dorduncu-reich