Sevgili okurlar,
Bu haftada sizlere Sakarya’dan, Adapazarı’ndan, Serdivan’dan, Akyazı’dan söz edeceğim..
Memleketten insan manzaraları mı deyin, hasret mi deyin,ne derseniz deyin de biraz yaşadığımız çevreye duyarlı olun..
Gezin,görün, dinleyin ve irdeleyin..
Bu memlekette konuşulacak, siyaset ötesi güzellikler de var..
Uzatmayalım, geçtiğimiz hafta Akyazı Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı ve iş adamı Emin Üstün’ün konuğu olduk. Arkadaşı ‘Balıkçı Hüseyin’ lakaplı Hüseyin Aktaş’ın Akyazı Kuzuluk’taki lokantasında bizi ağırladı.
Akyazı Kaymakamı sayın Ömer Kalaylı, Akyazı Belediye Başkanı sevgili arkadaşım,hemşerim Hasan Akcan, kardeşi futboldan arkadaşım Hasan Akcan, Akyazı Lisesinden öğrencim İnşaat Mühendisi Cevdet Akbaş, Karaçalılık Köyü eski muhtarlarından işadamı ağabeyim Yılmaz Çetin, yine Akyazılı dostum Ömer Türkyılmaz ile birlikte olduk..
YUSUF’U ÇAMURA BATIR!
‘Hoş-beşten’ sonra söz dönüp eski günlere gitti.. Sevgili Belediye Başkanı Hasan Akcan, benim ile ilgili bir anısını anlatırken,’ Yusuf ile Akyazı Gençlikspor’da forma giyiyoruz. Bir yağmurlu gün ve saha çamurlu..Hocamız, ağabeyimiz, büyüğümüz,futbolun duayeni Naci Fazlıoğlu(Allah rahmet eylesin), bir düdük öttürdü ve beni yanına çağırdı.. Eğildi kulağıma,’Yusuf’u şu çamurlara bir bandır’ dedi!
Görev elbette büyüktü..Baktım, herkes çamur içinde Yusuf ise bembeyaz tişört ve şortu, hatta tozlukları ile lekesiz ve çamursuz idi..
Meseleyi hemen anladım.. Tam çamur ve su gölcükleri içinde Yusuf’i biçtim..İkimizde çamur deryası içinde kaybolduk..Ama Yusuf ‘un sesini duydum..’Ağabeyisi be!’
Gülüşmeler, kahkahalar arasında antrenman devam etti..
KAÇ KALORİ KAYBETTİĞİNİZİN FARKINDAMISINIZ?
Daha sonra kardeşi Alaattin Akcan,’ Bizim zamanımızda maçlar Adapazarı’nda oynanırdı.Her hafta keyifli ve muzip yolculuklarımız olurdu..Bir ara yarı minibüs,yarı otobüs olan araçta genç futbolcuların sesi çok çıkmaya başladı..
Yusuf Ağabey kalktı,’ Arkadaşlar bu konuşmalar ile kaç kalori kaybettiğinizi biliyor musunuz?
Lütfen enerjinizi maça saklayınız’ diye bizi sükunete davet etti.. Odur budur tüm gevezeliklerde Yusuf Ağabey’in hatırlattığı bu ‘kalori kaybetmek ‘işi aklımıza gelir güleriz..
BALIK YEMİYORUZ!
Sonra yemekte Hüseyin Aktaş, kendi elleri ile hazırladığı güveci sundu.. Biz bir balıkçı restorandaydık, ama bu sefer menüde  balık yoktu.. Hüseyin Aktaş durumu izah etti ve halkımızın balık yememesinden şikayetçi oldu.. En büyük şikayet ise mutfakların sultanlarına çıktı.. ‘Balık kokusu’ istemeyen sultanlara!
Onlara Belçika’yı,Brüksel’i anlattım..Balık tüketimini..Türkler ile Faslıları kıyasladım..Dünyanın en çok balık tüketen ülkelerinden Belçika’da da durum aynı..Türkler balık etine uzaktı.. Oysa bu yılda Brüksel’de düzenlenen uluslar arası Deniz Ürünleri Fuarı’na Türkiye büyük bir çıkarma yapmıştı..
Dört tarafı denizlerle çevreli Türkiye artık, balık satan,balık yetiştiren ülkelerdendi..
Ve Sakarya konuşuldu..Nehiri, derelere,gölleri ve denizi ile Sakarya! Gerçekten balık tüketenlere bir diyeceğimiz yok! Ama insanımız dere balığı bile yemiyor! Tüm bunlara rağmen, sofraların kralı hamsiden söz ettik.. Ve yetersizlikten! İnşallah bu sektöre yatırım yapanlar çoğalır.. Akyazı için Balıkçı Hüseyin Aktaş bir örnek..Bu tür esnafları desteklemek,teşvik etmek gerek..Akyazı Şerefiye,Altındere ve diğer yörelerdeki balıkçı lezzet istasyonları ile adından söz ettiriyor..Ama şu balıkçı restoranlara gidip,köfte isteyenler yok mu? Allah aşkına bir kere de balık yemeyi deneyiniz!
Bu arada oltalarını alıp, ağlarını omuzlayıp balık avına gidenlere selam olsun! Onlara bir diyeceğimiz yok!
Haydi rast- gele usta!
AĞUSTOS BÖCEKLERİ
Adapazarı Harmanlıkspor Kulübü Lokalinde, şiirden söz açıyoruz. Emekli emniyet müdürümüz, Şair Lütfi Denizli’nin yazılarından birisinin girişi şöyle;’ Tanrının kudreti gözlerimizin önündedir. Bundan hiçbir akıl sahibi şüphe duymaz. Fakat bizim ihtiyacımız olan O’nun sevgisi nerededir? Gerçekten bu sevgiyi nerede bulabiliriz?’
Sevgi ya !
Bugünlerde çok ihtiyacımız olan sevgi ?
İnşallah onuda kaybetmeyiz, diğer güzellikler gibi !
Şiirlerini bir kitapta toplayan Lütfi Demirtaş, bir insan uzmanı! Mesleğinden ötürü tecrübesi büyük..Hele de doğa! Tam bir doğa düşkünü! Bu yüzden Mesudiye Köyü’nde bir arazi de almış.. İlla da arılar, kuşlar..
Ve bana Haziran’a gelirsen, sana ‘Ağustos böceklerinin dansını izlettiririm’ diye söz verdi..
Ah be Ağustos böcekleri!..
Yanıp sönen ışıkları..
Yıldızlar gibi ara sıra kayboluşları..
Çocukluğumuzda yakalamaya çalıştığımız Ağustos böcekleri!..
Küçük ellerimize sığmazlardı hani!
Bugünün dijital çocukları nereden bilecek ‘Ağustos böceklerini!?
Ellerindeki telefonlardan Ağustos böcekleri için zaman ayırabilirler mi?
Kopabilirler mi o dijital dünyadan?..
Girebilirler mi Ağustos böceklerinin dünyasına!?..
ARILAR!
Hele de arılar!
Tam adımının atıyordum ki,bir arı gözüme ilişti..Emekliyor,kaldırım taşından kurtulmak istiyor,ama beceremiyor..Belli ki,soğuk havaya yenik düşmek üzere..Elime küçük bir çalı aldım ve ona çıktı, sonra onu bir çiçek üzerine bıraktım..
Bir çiçek üzerine!
Arılar, sevdalıdır çiçeklere!..Bal yapmak için çiçek, çiçek gezerler..
Adapazarı Mithatpaşa Mahallesi’ndeki evimin bahçesini biçiyorum..Komşum geldi,’ Yusuf kesmeseydin’ dedi..
‘Haklısınız ama, kesmesem burası yarın daha kötü duruma gelecek! Zira bu çim zamanında biçilmeli ki, güzellik ortaya çıksın!’
Sonra gelip, birkaç çiçek aldı, kökünden.. ‘Sevdiklerimin mezarına dikeceğim’ dedi gitti..
Hüzünlenmedim değil! Sevdiklerimiz, kaybettiklerimiz aklıma geldi..Mezarlarını ziyaret etmek, dua etmek, hele de bir tutam çiçeği toprağına bırakmak, ne güzel olur!
Sonra işim bitti..Komşu balkondan seslendi;’ Yusuf o da ne?
‘Anneciğim, bu bölüm arılar için..Kıyamadım hepsini kesmeye! Arıları, böcekleri de düşünmek gerek!’
Şaşırdı, balkondan indi, o bölüme baka kaldı!
Bu çiçekler öyle diğer çiçekler gibi değil..Akşam olunca kapanıyorlar, sabah olunca sizi sevgi ile karşılıyorlar..
Yağmurda ise yine hüzün ile kapanıyorlar!
Adı mı?
Kır çiçekleri işte!
Sevgili okurlar, inanmayacaksınız ama, Belçika’da sırf arılar için, kentlere saksı içinde binlerce çiçek bırakılıyor desem ne dersiniz?
Biz ise doğayı talan etmeye devam ediyoruz!
O güzelim, Sakarya ovasını kentleştirdik..Hendek, Geyve, Pamukova, Alifuatpaşa ve diğer ovalarımızın içine ettik!..
Ah ulan siyaset!
Yarına, gelecek kuşaklara bırakacak, elimizde hiçbir şey bırakmıyorsun?
Bari sevgi ve saygıyı ihmal etme!