Abdest, “belli organları usulüne uygun olarak su ile yıkamak ve bazılarını da ıslak el ile mesh etmek” şeklinde tarif edilir (Merğînânî, el-Hidâye, I, 12).
Abdestle ilgili olarak Kur’an-ı Kerîm’de, “Ey iman edenler! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar kollarınızı yıkayın, başınızı meshedin ve topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer su bulamazsanız temiz toprakla teyemmüm edin” (Mâide, 5/6) buyrulur. Hz. Peygamber (s.a.s.) de hem abdestin nasıl alınacağını müslümanlara fiilî olarak göstermiş (Merğînânî, el-Hidâye, I, 13) hem de abdestsiz olarak kılınacak hiçbir namazın Allah katında kabul olunmayacağını belirtmiştir (Buhârî, Vudû 2; İbn Mâce, Tahâret, 47).
Abdestin bu ayette ifadesini bulan dört farzında sünnî fıkıh mezhepleri ittifak etmişlerdir. Ancak Hanefî mezhebinin dışında kalan diğer üç sünnî mezhebin bunlara bazı şartlar ilâve ettiği görülür. Meselâ abdeste niyet etmek bu üç mezhebe göre, abdeste başlarken besmele çekmek Hanbelîler’e göre, dört farzın âyette sayılan sıraya uygun yapılması (tertîp) Şâfiî ve Hanbelîler’e göre, bu işlemlerin ara verilmeden yapılması (muvâlât) Mâlikî ve Hanbelîler’e göre, farzdır.
Dört mezhebin farz saydığı hususları da içerecek şekilde sünnet ve âdâbına (Buhârî, Vudû, 8; Ebû Dâvûd, Taharet, 65) riayet edilerek, abdest şöyle alınır:
Niyet ve besmele ile abdeste başlanıp önce eller bileklere kadar ve parmak araları da ovuşturularak üç defa yıkanır. Varsa deri üzerindeki hamur, boya, sakız gibi maddeler temizlenir. Parmaktaki yüzük oynatılır. Misvak veya diş fırçası ile, bunlar yoksa sağ elin parmaklarıyla dişler temizlenir. Sağ el ile üç defa ağza, üç defa da burna su verilir. Üç kere yüz yıkanır. Sonra dirsekle birlikte sağ kol üç defa, sonra aynı şekilde sol kol üç defa yıkanır. Sağ el ıslatılarak avuç ve parmakların içiyle başın üstü bir defa mesh edilir. Bu şekilde başın dörtte birini mesh etmek yeterli ise de iki elle başın tamamının mesh edilmesi Maliki mezhebine göre farz (İbn Cüzey, el-Kavaninü’l-fıkhıyye, s. 23), diğer mezheplere göre sünnettir. Eller yine ıslatılarak başparmakla kulağın dışı, şahadet parmağı veya serçe parmakla içi mesh edildikten sonra her iki elin arkasıyla boyun mesh edilir. Önce sağ, sonra sol ayak, parmak uçlarından başlanarak topuk ve aşık kemikleri de dahil olmak üzere yıkanır. Parmak aralarının yıkanmasına özen gösterilir (Kâsânî, Bedaiu’s-Sanâî, 1, 65-75).
Namazda veya namaz dışında ağlamak abdesti bozar mı?
Her ne sebeple olursa olsun namaz dışında ağlamak ve buna bağlı olarak gözden yaş akması abdesti bozmaz. Ancak namaz esnasında ses çıkararak ağlaması kişinin namazını bozar, abdestini bozmaz (Merğînanî, el-Hidâye, I, 61).
Abdestli iken az da olsa uyumak abdesti bozar mı?
Yan üstü yatarak, bağdaş kurarak, dirseklere dayanarak, ayakları yan tarafa çıkarıp oturarak, namaz dışında secde haline geçerek uyumak veya oturup dayandığı şey alındığı takdirde düşecek derecede bir şeye yaslanarak uyumak abdesti bozar. Ancak, uyku ile uyanıklık arasındaki hal, oturağı tamamen yere yerleştirerek uyumak veya bir yere dayanmadan uyumak abdesti bozmaz (Mevsılî, el-İhtiyar, I, 10).
Gülmek abdesti bozar mı?
Namaz dışında gülmek abdesti bozmaz. Namazda iken, yanındaki şahısların duyabileceği şekilde sesli olarak gülmek hem abdesti hem de namazı bozar (Merğînânî, I, 15). Nitekim Hz. Peygamber namazda sesli olarak gülen birisine hem namazını ve hem de abdestini yenilemesini emretmiştir (Darekutnî, Sünen, I, 162). Ancak namazda ses çıkarmadan tebessüm etmek namazı da abdesti de bozmaz.
Bazı mezhepler namazda gülmekle sadece namazın bozulacağı görüşündedir (İbn Kudame el-Muğnî, I, 211).
Hemoroid/basur hastalığından dolayı gelen kan nasıl temizlenir, abdest nasıl alınmalıdır?
Hemoroidin ya da başka bir uzvun kanaması ile abdest bozulur. Ancak kanadığı halde akmayan ve çıktığı yerin dışına taşmayan kanamalar abdesti bozmaz (Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 9). Şâfiî ve Malikî mezhebine göre kanama hiçbir şekilde abdesti bozmaz (İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 195).
Hemoroid kanaması süreklilik taşıyorsa bu kimse özürlülere tanınan kolaylıktan istifade edebilir. Şöyle ki, dinmeyen burun kanaması, yaradan kan sızması, idrar tutamama, devamlı yellenme gibi bedenî rahatsızlıklar, en az bir namaz vakti süresince devam etmesi halinde, özür olarak kabul edilmiştir. Böyle olan kimseye de özürlü denir. İslâm dini kolaylık dinidir; kişiye gücünün üstünde yük yüklemez. Özürlü sayılan kişilerin ibadetlerini yerine getirebilmeleri için birtakım kolaylıklar getirmiştir. Özürlüler, her vakit için abdest alır ve mazeret teşkil eden rahatsızlığından başka, abdest bozan bir hal meydana gelmedikçe, bu abdestle o vakit içerisinde dilediği kadar namaz kılar, Kur’an-ı Kerim okur ve diğer ibadetlerini yaparlar. Namaz vaktinin çıkmasıyla veya başka abdest bozan bir halin meydana gelmesiyle özürlü kimsenin abdesti bozulur. Kişiyi özürlü kılan hal, bir namaz vakti boyunca hiç meydana gelmezse, özür ortadan kalkmış olur ve o kimse özür sahibi olmaktan çıkar. Özürlü kimseden akan kan, irin, idrar gibi şeylerin çamaşıra bulaşması halinde, bundan kaçınılması mümkün değil ve temizlendiğinde tekrar bulaşacaksa çamaşır yıkanmadan namaz kılınabilir. Fakat elbiseye tekrar bulaşmayacaksa, yıkanması gerekir (Kâsânî, Bedaiu’s-Sanâi’, I, 28-29).
Abdest alan kimseye selam verilebilir mi?
Selam dinimizin çok önem verdiği simgelerden birisidir. Hz. Peygamber selamlaşmanın, Müslümanlar arasında sevginin yayılmasına sebep olacağını bildirmiştir (Ebû Dâvûd, Edeb, 134). Ancak selam verildiği takdirde selama karşılık veremeyecek durumda olan kimselere selam vermek uygun değildir. Meselâ, ezan, Kur’an-ı Kerîm ve hutbe okuyana, hutbe dinleyenlere selam vermek mekruh kabul edilmiştir. Ancak avret mahalli örtülü bir şekilde banyo yapan kimsenin, kendisine verilen selamı alması caizdir (İbn Nüceym, Bahru’r-râik, Beyrut, ts. I, 272). Zira, bir gün Hz. Peygamber (s.a.s.), kızı Fatıma’nın hazırladığı örtünün arkasında guslederken kendisine selam verilmiş, O da: “merhaba” diyerek karşılık vermiştir (Buhârî, Gusl, 21, Salât, 4, Edeb, 94; Müslim, Hayz, 70, Müsafirin, 82).
Abdest de ibadete hazırlık ve bir yönü ile ibadet sayıldığından abdestle meşgul olan kimseye selam vermemek daha uygundur.
“İstibra” ve “istinca” ne demektir ve nasıl yapılır?
Küçük abdest bozduktan sonra idrar yolunda kalabilecek idrar damla ve sızıntılarının tamamen kesilmesi için bir süre bekleme, bundan sonra vücuttaki idrar sızıntılarını temizleme işlemine fıkıh dilinde “istibrâ” denilir. Özellikle erkekler açısından istibrâ önemlidir. Şayet özür hali söz konusu değilse vücuttan idrar sızıntısı olduğu sürece abdest geçerli olmaz. Bunun için de idrarın vücuttan iyice çıkmasını beklemek, bu amaçla biraz hareket etmek, yürümek veya öksürmek gerekir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, Beyrut, 1421/2000, I, 344-345). Bunun için Hz. Peygamber “İdrardan sakınınız, çünkü kabir azabının çoğu idrardan sakınmama sebebiyledir” buyurmuştur (Buhârî, Vudû 55; İbn Mâce, Tahâret 26).
Literatürde “istincâ” terimiyle ifade edilen temizlik, büyük abdest bozulduktan sonra dışkı ve idrar yollarında yapılacak temizliktir. Aslolan bu temizliğin su ile yapılmasıdır. Su bulunmadığı takdirde bu temizlik tuvalet kâğıdı, bez vb. en uygun temizlik araçlarıyla yapılabilir. Temizlik sol elle yapılmalı, suyun ve diğer temizlik araçlarının kullanımında israftan kaçınılmalı, fakat temizliğin titizlikle yapılmasından da ödün verilmemelidir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, Beyrut, 1421/2000, I, 344-345).
Abdest alırken başörtüsünün üzerinden baş mesh edilebilir mi?
Abdestte başın mesh edilmesi farzdır. Ayet-i kerimede; “Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın” (Mâide, 5/6) buyrulmaktadır.
Sözlük anlamı ile mesh, bir şeyin üzerindeki kalıntıyı el ile silip gidermek demektir. Buna göre başın mesh edilmiş olması için ıslak elin başa temas etmesi şarttır. Bu sebeple ıslak elin başa temasını önleyecek başörtüsü, bone, peruk vb. şeyler üzerine yapılan “mesh” geçerli olmaz (İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-Kadîr, Beyrut, 1424/2003, I, 159). Ancak bayanlar abdest alırken başörtülerini çıkartmadan, ellerini başörtülerinin altına sokarak başlarını mesh edebilirler. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.) sarığını çıkarmadan, altından elini sokarak mesh yapmıştır (Ebu Dâvud, Tahâre, 57).