Deprem anını hatırlatan Güler, “45 saniye bitmek bilmedi. Sokağa çıktığımızda her yer yıkılmıştı, toz bulut içindeydi. Cehennemi düşünsek herhalde böyle bir şey olurdu. Her gittiğim ev yıkıktı” dedi. Günlerce enkaz başında beklediğini ve küçük yeğenini kurtarma ümidiyle umutlandığını ifade eden Güler, gözyaşlarına hakim olamadı: “En azından çocuk çıkar diye düşünmüştüm, o da çıkmadı.”
Depremin ilk anlarındaki panik hâlini de anlatan Güler, elektriklerin kesildiği, bina çatı ve kiremitlerinin çöküş seslerinin duyulduğu anları şöyle aktardı: “Panik halindeydik, mantıklı düşünemiyorduk. Yatalım mı, kalkalım mı, koşalım mı, alt kata mı inelim? Bilemiyorduk.”
Kardeşi Feridun ve ailesinin cesetleri enkazdan ancak 7 gün sonra çıkarılabildi. Güler, “Ceset torbalarına koyduk, üstünden bir su tuttular. Bu cenaze yıkanmaz dediler” ifadelerini kullandı. Deprem sonrası çadırkentte yaşadığını ve psikolojisini ayakta tutmak için işine yoğunlaştığını belirten Güler, “Bunalmıştım, çalışmak kafamı dağıttı” dedi.
Depremin yıl dönümü yaklaşırken Güler, “Ağustos ayı olmasın, ya da takvim atlasın istiyorum. Şimdi bile konuşamıyorum, düşündükçe üzülüyoruz” ifadeleriyle duygularını paylaştı.
Güler, yaşadıkları acının bir daha yaşanmamasını dileyerek sözlerini şöyle tamamladı: “Biz mi kurtulduk, ölenler mi kurtuldu acaba?”