Sevgili okurlar,
Bu Pazar sizlere biraz ‘Anayasa’dan söz etmek istiyorum. Adı üzerinde ‘Anayasa’, bir ailenin, bir toplumun, bir milletin, birlikte yaşamasının mihenk taşlarını taşıyan, eşit, özgür, adil yönetimi içeren öngörüleri taşır.
Tarihin derinliklerinden, bugüne kadar gelen süreçte Türkler, birçok devlet kurmuş, birçok devlet yıkmış ve bugüne kadar gelebilmiştir.
Bugün Türk Milleti’ne dayatılan bu ‘Anayasa’ hususunda iyi bilgilenip, ona göre hareket etme mecburiyetimiz var!.
Bir kere şunu söyleyeyim ki, bu iş siyasilere bırakılmayacak kadar önemlidir, ciddidir, hayatidir.
Siyasiler bizim adımıza görev yaptıklarını unutmamalıdırlar.
Bir kere benim seçip meclise gönderdiğim muhterem, yeni anayasa konusunda benden yetki alması gerekir..
Bana gelip sorması, tanışması ve yeniden benimle hemfikir olması  gerekir..
Değişen dünya koşulları bunu gerektiriyor..
Ben de üzerinde yaşadığım, istiklal marşına ve bayrağına saygı ve selam durduğum, askere evlat gönderdiğim, vergi ödediğim ve söz sahibi olduğum ülkede buna hakkım var.
Bir kere son seçimlerde bu yetki, siyasilere verilmemiştir!
Ülke yönetimini emanet ettiğimiz siyasi erk, yani siyasi partilerden bazıları ‘  eh canım yeni anayasayı da yapalım’ diyerek, bize geldiklerinde ‘kem-küm’den öteye söz sarf edememişlerdir.
Yenidünya düzeninin dayattığı bir anayasa ancak, milletin ortak aklı ve değerleri ile yapılır.
Türkiye Cumhuriyeti’ni ‘kanla irfanla kuranları’ unutmamak gerekir.
Onlar ki bu devleti kurup, bugünlere gelmesini sağladılar. Şimdi sorarım sizlere, bu insanlar, bugünün yeni yetme siyasetçilerinden bu kadar akılsı mıydılar?
Akılsızmıydılar ki, bu devletin adına Türkiye Cumhuriyeti ve milletin adına da ‘Türk Milleti’ dediler!..
Lozan’da ülkede azınlıklar bellidir ve tarifi de yapılmıştır. Bu tarife uyan azınlıklar, ya bu ülkede yaşarlar, ya da çekip giderler!
Durumun özeti budur!
Azınlıkların, bu ülkenin sahiplerine, ne idüğü belirsiz ve Türk Milleti’nin geleceğini tehlikeye atacak şartları dayatamazlar..
Gelelim, etni-sitelere..
Bu ülkede yaşayan tüm alt kültürler, ’Türkiye Cumhuriyeti’ adında birleşmiş, kendi etni -sitesini koruyarak ‘ Türk Milleti’ kavramı’ altında toplanmıştır..
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları,’ Ne Mutlu Türk’üm’ lafzı altında toplanırken, bu aklı evveller neredeydi?
Eee sen ‘Türksen, be de Kürdüm’ yaklaşımı bu yüce Türk Milleti’ne dayatılamaz!?..
Bunu ne siyasi olarak, ne askeri, ne ekonomik olarak kimse dayatamaz. Dayatırlarsa, bugün Diyarbakır’da, Silopi’de ve Cizre’de olduğu gibi karşısında Türk askerini, Türk polisini ve Türk Milleti’ni bulur!
Ve siyasiler, Türk yurduna helal getirecek hareketlerden ve  bu aziz milletin birlik ve beraberliğini bozacak yaklaşımlardan vazgeçmelidirler..
Eee bu anayasa ihtiyaca cevap vermiyor?
Vermiyorsa,o zaman millete gider,millet ile birlikte gereğini yaparsın. Siyasiler ise bu millete gidişte öncü, rehber  rol oynar.. Ne demek ‘ yeni anayasadan ‘Türk’ kelimesini ve ‘Türkleri çıkartıyoruz’ söylemi?
Siz kimsiniz ki, bizim adımıza ahkam kesiyorsunuz?
Bu milletin aklı ile izanı ile sabrı ile oyun mu oynuyorsunuz?
Bu televizyonlarda her gün milletin aklını çelen, şuurunu yitirmesine neden olan bu şaklabanlar neyi bizlere dayatmaya çalışıyor?
Düşman Diyarbakır’da Cizre ve Silopi’de diğer yerlerde hançerini bağrımıza dayamış, birileri ise oyunda oynaşta anayasa değiştirme ve başkanlık sistemi getirme telaşlarında..
‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ düsturunu ayaklar altına alan, bu beceriksiz siyasetçilerin ülkeyi nereye, hangi uçurumun eşiğine getirdiğini lütfen iyi düşününüz, düşünelim ve bizlerde söyleyeceklerimizi söyleyelim..
İşte Rizeli Hava ana diyor ya,’ Ben halkım’ diye!
İşte bizlerde yürekli, cesur bir şekilde aynı haykırışa katılalım.. Biz halkız, bu ülkenin asıl sahipleri bizleriz..
Bu memleketin, bu ülkenin, bu devletin ‘kanla, irfanla’ kurulduğunu unutanlar var!
Sevgili okurlar,
Biraz daha detaya girecek olursak,7 Kasım 1982 tarihinde yüzde 91,37 seçmenin oyuyla kabul edilen ve oylamadan iki gün sonra yürürlüğe giren 1982 Anayasası; 17 Mayıs 1997 tarihinden itibaren başlayarak, 2011 yılında halk oylamasıyla yürürlüğe giren günümüzdeki Anayasamızın oylamasına kadar geçen zaman içerisinde, 17 defa değiştirildi. Anayasamıza başta siyasiler olmak üzere birçok çevre sürekli  ‘DARBE ANAYASASI’  tanımını kullanmakta ve bize birşeyleri dayatmaktadırlar!. İlk değişikliğin yapıldığı 1997 yılından buyana, artık bıkkınlık veren  “DARBE ANAYASASI’nın gereklerini yapmayanların kimler olduğunu çok iyi biliyorsunuz?
madem ki, bu ‘DARBE ANAYASASI’ idi..
Neden seçim barajını aşağı çekmediniz?
Siyasi partiler kanununu neden çıkartmadınız?
İşinize gelmedi değil mi?
Yani bu anayasaya oy veren başka, sana oy veren başka mı?
Herkes aklını başına alsın, bu Türk yurdunda, insanlarımızın daha mutlu, daha huzurlu, daha güven içinde yaşamaları için el ele, gönül, gönüle verelim ve sorunlarımızı tartışarak, irdeleyerek, empati yaparak çözelim!..
Bunun için hayli zamanımız var. Aceleye gerek yok!
Ne bir zümre bize zorla yeni bir anayasa, ne bir kesim bize bir başkanlık sisteme dayatabilir!
Kimse halkın hür iradesini kendi arzuları ve emelleri doğrultusunda kullanamaz!
Tarih bu yanlışa düşenlerin hataları ile doludur. Bu millette bu yanlışa düşenleri, gaflet ve delalet içinde olanları asla unutmaz..
Kimse, bu milletin değerleri ile alay edemez! Kimse kendi isteklerini bu milleti aldatarak, kandırarak dayatamaz!
Kaldı ki, bu milletin birinci önceliği; ne anayasadır, ne başkanlık sisteme!
Bu milletin birinci önceliği, içimize kadar girmiş olan düşmana haddini bildirmektir!
İçte birliği sağlamak, sınırları korumak ve düşman karşısında topyekün birleşmektir.
Türk Milleti’nin bu tarihi hataya düşme hakkı yoktur! Yiğit Anadolu çocuklarının düşmana haddini bildirecek gücü ve kudreti vardır..
O güç ve kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur!
Aksini söyleyenlere ise bir çift sözümüz var, tarihi bak, sana ne diyor ATA’n!?
Bilesiniz ki, kolay zapt edilmedi bu vatan!
Pazarınız sağlıklı güzelliklere vesile olsun!