Trump, BM kürsüsünden “Nobel Barış Ödülü’nü hak ediyorum” diyerek beklentisini açıkça dile getirdi.

Gerçekten de kısa sürede Hindistan-Pakistan, Azerbaycan-Ermenistan ve İran-İsrail hattındaki gerilimlerde olumlu rol oynadı. Ancak birçok çatışma hâlâ sıcak; ateşkes masada kalsa bile sahada savaş sürüyor. Bu da Trump’ın başarı bilançosunu gölgeliyor.

Asıl kırılma noktası Gazze! Trump’ın açıkladığı plan, İsrail tarafından kabul edildi, ancak Hamas’tan yanıt gelmedi. Dahası, İsrail Başbakanı Netanyahu ile yaptığı görüşmede, plan reddedilirse “güç kullanılmasına destek vereceğini” söylemesi, barışçı profilini zedeliyor.

"Hakaret olur..."

“Bütün dünya bana Nobel Barış Ödülünü almam gerektiğini söylüyor” diyen Trump, 23 Eylül’de BM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, “Eğer almazsam bu ülkemize büyük bir hakaret olur” dedi.

Trump, “yedi ayda yedi savaşı bitirdiğini” iddia ederek, Nobel Barış Ödülü için güçlü bir portre çizmeye çalışıyor.

2020’de imzalanan İbrahim Anlaşmaları da hâlen yürürlükte ve Trump bunu da barışçı kimliğinin parçası olarak gösteriyor. Ancak Ukrayna savaşı için vaat ettiği “24 saatte çözüm” hâlâ ortada yok!

ABD içindeki otoriter eğilimleri, iklim konusundaki inkarcılığı ve Pentagon’u “Savaş Bakanlığı” olarak yeniden adlandırması, Nobel Komitesi açısından ciddi soru işaretleri yaratıyor.

Obama'yı kıskanıyor

Tarihsel olarak, Nobel Barış Ödülü dört kez ABD Başkanlarına verildi: Theodore Roosevelt (1906), Woodrow Wilson (1919), Jimmy Carter (2002) ve Barack Obama (2009).

Trump ise özellikle Obama’ya verilen ödülü kıskançlıkla anıyor. Ancak Nobel Komitesinin uzun vadeli barış perspektifi, Trump’ın hızlı ve gösterişli çözümlerine sıcak bakmayabilir.

Trump özellikle Obama’nın örneğine bakıyor ama 2009’da henüz dokuz aydır görevdeyken Nobel verilen Obama bile o dönemde “Henüz hak etmedim” demişti.

Sonuç olarak, Trump’ın Gazze çıkışı onu güçlü bir aday gibi gösterebilir fakat geçmiş sicili ve sert söylemleri, Nobel hayalini suya düşürebilir.

Fotoğraf: Bloomberght.com

Kaynak: Ajans Bizim