Dilimizden savaş lafının eksik olmadığı şu günlerde, zannedilmesin ki savaşın duasını ediyoruz da “Kulumun zannı üzereyim” buyruğunu hak ediyoruz…

Yok öyle bir niyetimiz…

Bizim yaptığımız “Malumu ilan” niteliğinde bir dillendirme sadece veyahut tekeri patlamış insanı uyarmak ya da “Kardeş üst kat yanıyor” tedbir al demek, eskilerin tabiri ile “Evlatlar kurt, kuş, ayı, tilki, çakal komşu köye dadanmış tedbir alalım bize de bulaşmasın” kabilinden uyandırmaktır...

Uyandırmak diyorum çünkü gerçekten uyur vaziyetteyiz…Yıllardır insanımız özellikle bu savaş meselesinin, cihan harbinden sonraki şekil değişikliğinin pek farkında değil…

Zannediyoruz ki savaşlar hala topla, tüfekle, tankla oluyor…Hâlbukiekranda görülen klasik savaş iblisin binlerce taktiğinden biri sadece…

Esas amaç ipteki cambaza baktırıp aşağıda cüzdanları araklamak…

Uyanana ne mutlu...

Şuan dünya savaşı klasik manada sahnede ama adını terör koymuşlar…

Kuklalar devletlerin elinde…

Birbirlerini denemekteler çünkü epeydir gürültü istedikleri gibi çıkmadığı için hasret kalmışlar…

Derin dünya top seslerini name yapmak için orkestrasını Ortadoğu’da kurmuş vaziyette…

Bizi de ağlamaları, inlemeleri dinleterek davul etmek için ellerinden geleni yapmaktalar…

Tokmak kendilerinde olduktan sonra vur Allah vur bizim gibi davula...

Başta da dedik, Rabbimiz “Kulumun zannı üzereyim” der; iyi derse iyi eder, kötü bilirse onu da verir…

Yıllarca bir olamamanın verdiği uzaklık ve bencillik, sürüden ayrılma egosu ve yılların intikamı şu anki durumun izahıdır...

Yalnız ben bu terör savaşının ötekilerinden dem vuracağım; bakalım hangi savaşın içindeyiz muhasebesi olsun benimki...

Mesela yıllardır trafik teröründen bahis edilir: Şöyle diyebilirsiniz, “Kardeşim dikkatli olun, adam gibi gidin, bir şey olmasın”

Eyvallah, diyecek bir şey yok…

Benim derdim şu ki hız sınırının 130 olduğu dünya genelinde neden 330 yapan arabalar yaparsınız?

Ve en ağır cezaların bu araçları üreten ülkelerde olmasının yanında düne kadar bizim gibi ülkelerde neden caydırıcı cezalar yoktu?

Benim cevabım da şu: Diyor ki Avrupa, “Sizde insan çok…” “Hem para verir hız limitini 500 yaparım, takla atarsam bir sülaleyi önüme katarım” diyen züppeler oldukça bizim savaş çıkarmamıza gerek yok ki, böyle katliamlar daha kolay!

Dahası var ki o en içler acısı; hem keyifli, lezzetli bir ölümü yaşatırken güle oynaya beni de öldür demek için sıraya girilir, üstelik para bile verilir bir savaş: Adı gıda terörü!

Bilim adamlarının kısaca GDO dediği genetiği değiştirme olayının altında akrep genli domatesler, köpekbalığı genli patatesler, insan genli hububatlar olduğu biliniyor…

Gereken testleryapılmadan ülkelere servis edilen bu ürünler,genlerimizi bozmasına sebep olduğu bilinen bu gıdalar bizi sadece sağlıktan değil ruhtan da eder...

Geni katılan hayvanın özelliklerini kelleleri kesen adamlara, çocuğunun namusuna dokunan namussuzlara, anne babasını kesip bavula koyan insanlara bakarak anlayabilirsiniz…

Kalpsizlik, merhametsizlik, acımasızlık, bencillik, vahşilik gibi insani olmayan davranışları nasıl kazandık dersiniz? Yapay tatlandırıcıları, ağrı kesici görünümlü ilaçları, çocuklara yedirdiğimiz onlarca katkı maddeli besini satanları top tüfek satanları kınadığımız kadar kınadık mı?

Karşı durduk mu, sokağa çıkıp da “Kahrolsun  GDO, aspartam, MSG, sodium nitrat,modifiye edilmiş bilmem ne” diye bağırdık mı?

Obez duruma gelmiş bir çocuğun yemeğini annesi yedirir, koluna abisi girer, kapıyı babası açarken en az dört kişiyi düşünemez, üretemez, çalışamaz duruma sokmak ile savaşta kör edici silahları kullanmak arasında ki fark nedir?

Neden dünyanın en büyük ilaç firmaları Siyonizm’in elinde olmasına rağmen en az ilaç kullanan ülke İsrail’dir?

Ve kanser hastalarının en düşük olduğu yer neden İsrail’dir? Dünyada kanser araştırmaları yapan en büyük firmaların finansörlerinin aynı zamanda kanser ilaçları satan en büyük firmalar olduğu bir dünyada kansere çare bulunabilir mi? Kanser nedir: Vücudumuzdaki hücrelerin düzensiz olarak hareket etmesi, başına buyruk davranması, yaratılış nizamına uymamasıdır…

Eeeo zaman ilaç dediğimiz, gıda dediğimiz ve aslında hastalıkların ana sebebi olan şeylerin tanktan, tüfekten ne farkı var?

Daha Efendimizin (sallallahu aleyhi vesellem) büyük savaş dediği “nefis ile savaş” konusuna giremedim…

Bizi bizden eden TV’ler, reklamlar, onu al bunu bırak, bunlarsız olmaz, bunun ekranı büyük, bunun rengi güzel, kırmızı mı yeşil mi, sosyal medya, asosyal medya, internete gir deli et, saç saç saç paraları saç, kartın varsa her şeyin var, bir TV yetmez mutfağada lazım, onda var sende niye yok, çek bir kredi ufacık faizle al ananda torununda ağlasın, vsvsvs… Bu konulara giremedim kusura bakmayın...

Şimdi savaş için topu tüfeği beklemeye gerek yok…

“Şeytan sizin kan damarlarınızda dolaşır” ayetinin en büyük delili, kan damarlarımızın içindekiilaç ve gıda görünümlü kimyasal bombalar ve silahlardır…

Savaş dışımızda değil içimizde; çoktan harp ediyor, kol geziyor…

Siz hala daha hangi savaşı bekliyorsunuz?