Bilimsel olarak kanıtlanmış birçok faydası var, doğaya eşsiz güzellik katan yağmur suyu, insan vücuduna da iyi geldiği söylenir.

Toprağın beslenmesi, bitkilerin yeşermesi yağmurun yağmasına bağlıdır. Sayamayacağımız kadar faydası vardır, yeryüzünde ki sular yağmur sayesinde temizlenir, oksijen için gerekli olan ağaçların beslenmesidir aynı zamanda.

Hatta ve hatta insan cildine faydası bile tespit edilmiştir bilim insanları tarafından, faydalı mineraller içerdiği kanıtlanmış.

Mevsiminde ve yeterince yağan yağmur ile elde edilecek fayda oldukça çeşitli ve zengin.

Kuraklık bitkilerin kendi ihtiyacı olan suya ulaşamaması ve kuruması demek ki bu da kıtlık demek aynı zamanda.

Doğada ki canlıların suyu temin edememesi gibi olumsuz koşullar ile karşılaşmamız demek olacaktır.

Yağmurun faydalarını anlatmak ile bitiremeyiz ancak benim yazı konum yağmurun hayatımızda ki faydası değil, getirdiği olumsuzluklar.

Kendi elimiz ile rahmet diye tanımladığımız yağmurdan korkar olduk, plansız büyüme ve her alanı yatırım aracı görmek her yağan yağmuru karşımıza sel ve afet olarak getirmekte.

Su temizlik ve berraklık anlamına gelse de gündelik yaşamın en önemli parçası olsa da hatalı yatırımlar ile felakete dönüşmekte.

Yıkımların ölümlerin gerekçesi olduğu özellikle ülkemizde son dönemlerde yaşadığımız tüm sel felaketlerinde karşımıza çıktı, bir türlü önlem alamadığımız bir durumdur ki normali aşın yağışlar ardından sel felaketini getirmekte.

Bizim coğrafyamız için insanlığın ağır sınavı olmuştur, yağmur.

Sıklıkça kullanılan bir söz var ki “ Doğa kendinin olanı geri alır” diye maalesef biz bunu acı tecrübeler ile yaşayarak öğreniyor ancak ders almıyor, doğa ile kavgamız devam ediyor.

HES’lerin olduğu bölgelerde erozyon ve sel oluşumunun artış olduğu bir tespittir.

Umarım böylesi yaşamsal hatalardan ders alır ve biran önce hatalardan döner, doğa ile kavga etmeyi terk ederiz.

Aksi halde her yağan yağmur damlası felaketimiz olmaya devam edecek ve doğa kendinin olanı bizden almaya devam edecek.

Yağmur ve sağladıkları fayda nereden aklıma geldi, geçtiğimiz günlerde yakın bir dostum ile yeni açılmış pırıl pırıl bir caddeden geçerken, yol üzerinde oluşmuş yağmur suyu göletlerini görünce öfkelenmemiz oldu.

Henüz daha yeni açılmış bir cadde, asfalt yeni kaldırımlar yeni yolda ki şerit boyaları tazeliğini koruyor, renkler canlı.

Yani elde ki son teknoloji ile yapılmış yol, hele ki gece ışıklandırılmış görseli aman Allah’ım eşsiz güzellik, turistik seyahat düzenle ilgi uyandırır.

Cadde de fotojenik pozlar verebilirsiniz.

Makyajlanmış bir görüntü, tabii doğa harikası yağmur yağmaz ise sorun yok. Bütün sorun yağan yağmurda, yağıyor ve güzellik yerini günlük tartışmalara bırakıyor.

Caddede oluşan yağmur göletleri araçların kaldırımdan geçenlerin üzerini ıslatması, caddeyi yapanın suçu değilmiş gibi kavgaya tutuşmak.

Hepimizin günlük yaşamında sıklıkça karşılaştığı manzaralar. Sorumlu adresi yolu yapanı görmediğimiz sürece bitmeyecek bu tartışma ve kavgalar.

Yolu yapan kendinde sorumluluk görmeyecek ve düzeltmeyecek basit olan hatasını.

Kuzey Marmara Otoyolunda her gün bir kaza okuruz, özellikle yağışlı havalarda bilirkişi değilim ancak yağmur sularının birikmesi sonucu oluştuğu kanaati hâkim.

Eloğlu bu sorunu geçtiğimiz yüzyılda çözmüş, hani her fırsatta batı bizi kıskanıyor dediğimiz ve medeniyeti bizden öğrenmiş olmuş olan toplumlar.

Hiçbir işi hakkı ile yapamıyoruz, her yatırım ranta dönüşüyor hal böyle olunca da sonuç kaçınılmaz olarak yağmur felaketimiz oluyor.

İşi tekniğine uygun yaparsan, her alanı rant görmez ve imara açmazsan, asfaltın eğimini ve alt yapıyı doğru planlar isen, yağmur bereket olur, felaket değil. !!!

Son derece basit bilimsel kaide ve herkesçe bilinen gerçeklik.